logo

31 Ocak 2014 Cuma

Ulusal’ın ROK hamlesi

Ulusal Kanal’ın dün akşam Yazar Rasim Ozan Kütahyalı’yı canlı yayına çıkartması tartışma konusu oldu. Peki bu yayın; gerek gazetecilik, gerekse siyasi olarak ne anlama geliyor?

Rasim Ozan Kütahyalı(ROK)’nın Ulusal Kanal’da canlı yayına çıkacağını önceki akşam bir telefonla öğrendim. Telefon eden kişi de benim gibi duruma inanamamıştı ve nasıl bir program olacağını merak etmişti. Duyar duymaz verdiğim ilk tepki, “Hayırdır inşallah” oldu.   

Tabii ki ROK’un Ulusal Kanal’a çıkacak olması yalnızca şaşkınlıklara sebep olmadı. Kemalist ve Sosyalist kesimin bir bölümü bu yayını çok ciddi bir biçimde eleştirdi. Gerek sosyal medyada gerekse doğrudan Kanal’a iletilen eleştirilerin boyutu “döneklik” hatta “vatan hainliği”ne kadar vardı. Yıllardır Ulusal Kanal’ı yere göğe sığdıramayan kitlenin bir gecede Kanal’ı “vatan haini” ilan etmesi, vatan hainliğinin bu ülkede ne kadar ucuz bir kavram olduğunu ise bir kere daha gözler önüne serdi.  

Gazeteci ve siyasi gözüyle bakarsak

Konuya gazeteci gözüyle bakarsak ROK’un Ulusal Kanal’a davet edilmesinde hiçbir sakınca yoktur. Hatta hemen hemen her medya kuruluşunun tek taraflı yayın yapmakla haklı bir biçimde eleştirildiği dönemde böyle bir yayın alkışlanacak bir hareket olarak bile görülebilir.

Fakat duruma siyasi gözle bakınca bu “hamle”nin o kadar da masum bir hamle olmadığını görüyorsunuz.

Programın seyri ve amacı

ROK, Sunucu Gülgün Feyman’ın sunduğu ve İşçi Partisi(İP) Şişli Belediye Başkan Adayı Yazar Ümit Zileli’nin yorumculuk yaptığı “Nasıl Yani?” isimli programa konuk oldu. Bu ikili, F Tipi Paralel Devlet’in kontrolündeki Kanaltürk’te yayınlanan “Ters Cephe” programından birbirine alışık.

Daha önce deplasmanda olan Ümit Zileli, bu sefer ev sahibi pozisyondaydı. Zileli’nin kendini ev sahibi pozisyonunda hissettiği ekrandaki duruşundan belliydi. ROK ise tam bir deplasman tedirginliği içerisindeydi. Özellikle yayının ilk bölümlerinde sürekli gömleğinin yakasını ve saçlarını düzeltiyor ve kendinden emin olmayan, “misafir” bir görüntü veriyordu.

Bu programın amacının, İP’nin temel kadrolarının da hedef alındığı yargı araçlı siyasi tasfiye operasyonları hakkında, son dönemlerde hükümetin, başta  Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) Eş Başkanı Recep Tayyip Erdoğan(RTE) olmak üzere, yetkili isimleri tarafından da dile getirilen “yeniden yargılama” konusunun propagandasını yapmak olduğu aşikardı. Uzun süredir temel kadrolarını siyasi tutsaklıktan kurtarmak isteyen İP, ROK aracılığıyla BOP Eş Başkanlığı’nın bile bu davaların hukuksuzluğuna ikna olduğunu göstermeye çalışıyor.   

Günah çıkarma seansı

Zileli; gerek yılların verdiği deneyimin, gerekse “ev sahibi” olmanın verdiği güvenle programa hazırlıklı gelmişti. Zileli; önce ROK’un, yargı eliyle yapılan siyasi tasfiye operasyonları ile ilgili davaların haksız ve delilsiz davalar olduğu yönündeki son dönemdeki yazılarından bölümler okudu. Daha sonra da bu operasyonların başladığı dönemde operasyonlara destek verdiği yazılardan bölümler okuyarak neyin değiştiğini sordu. ROK ise bu soruya, klasik liberal dönekliğinin yanıtı olan “yanılmışım”la cevap verdi. ROK; Türkiye’de ilk zamanlarda askeri vesayet olduğunu, AKP’nin askeri vesayete karşı mücadele ettiğini fakat askeri vesayete karşı bir “Cemaat vesayeti” oluşturmaya çalıştığını 2011 yılının sonlarında fark ettiğini, bunu da doğrudan F Tipi Paralal Devlet’i işaret etmese de uyarılarda bulunduğunu söyleyerek günah çıkarmaya çalıştı. İnandırıcılığını yitirmemek isteyen ROK, RTE’nin “Yeni İstiklal Mücadelesi”nde destekçisi olduğunu eklemeyi de unutmadı. Bir Paralel Devlet’in vesayetini inşa eden birinin, istiklal mücadelesi vermesinin inandırıcılığını ise sizin akıllarınıza ve vicdanlarınıza bırakıyorum!

Son olarak “rok”, satrançta bir hamlenin de adı aynı zamanda. Oyunun kaybedilmesi demek olan “mat” olma tehlikesini hisseden oyuncu, belirli şartlar uygunsa rok yaparak kendini korumaya alır. Yani rok, özünde savunmaya yönelik bir hamledir. Fakat Ulusal Kanal, bu sefer saldırı amaçlı bir “ROK hamlesi” yaptı. Bu hamlenin sonuçlarının ne olacağını ise ilerleyen dönemlerdeki gelişmeler gösterecek.


Soner Bahadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder