Yenikapı'da düzenlenen miting, alenen
Saray patentli tek tipçi baskıcı toplum planını üzerinde bütün
devletlû mekanizmanın anlaşmasını göz önüne serdi. Bu
anlaşmanın “halkçı” ve “bağımsızlıkçı” kesiminde
ise Saray himayesindeki bu mitingden bir “direniş” başlatma
beklentisi başgösterdi.
Ulusalcı kitlede “bağımsızlıkçı”
ve “halkçı” görüntüsüyle popüler olan Yazar Nihat Genç, 7
Ağustos'ta Türkiye Cumhuriyeti Muhtarı Recep Tayyip Erdoğan,
Başvekil Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Hulusi Akar ve kuvvet komutanlarının katıldığı devletlû Saray
gövde gösterisinden “beklentilerini” yazmış.(1)
Nihat Genç nezdinde tüm aynı
beklentileri paylaşanlara baştan söyleyelim: Saray Lideri,
devletin tüm yasal mermilerini kontrol eden mekanizmaları ve
devletlu “muhalefet liderleri”ni peşine takıp “birlik”
haline gelebilir. Ama bu devletlû birliktelik, emekçi ve
aydınlanmacı halkımızı kapsayan bir birlik olmayacak!
SARAYLA İÇ SAVAŞA KARŞI BİRLİK!
Nihat Genç'e göre, “Yenikapı
mitingi beklentilerin çok üstünde cereyan etmiştir.”
Değerlendirmesine bu sözlerle başlayan Nihat Genç, AKP ile aynı
mevziye geldiğini ilan edip farklı parti rozetiyle Saray sözcülüğü
yapanlarla aynı şeyi söyleyip Türkiye'nin Saray karşıtı
muhalefetine saldırdı:
“Yenikapı mitinginden Yeni bir
Türkiye doğuyor beklentisiyle eleştirel yaklaşanlar demagoji
yapmaktadır.
Yenikapı mitingi sadece‘iç savaş
tehdidine’karşı bir siyasi duruş ve vatan savunmasında ‘birlik’
görüntüsüdür, bu kadar.”
Nihat Genç ve O'nun gibi düşünenlerle
bu ülkeyi iç savaş tehdidine sokan Saray Lideri ile mutlu
birlikler diliyoruz!
MİLLETİNİZDE İŞÇİLER, KÜRTLER
VE ALEVİLER YOK MU!
Nihat Genç, Recep Tayyip Erdoğan'dan
duysaydık şaşırmayacağımız şu ifadeleri kullanmakta da hiçbir
problem görmemektedir:
“Öteden beri demokrasi kelimesinin
arkasına sığınarak yaşamlarını sürdürmüş iç savaş
kışkırtıcıları yine bu nasıl demokrasi sahnede biz yokuz
demeye başlamışlardır. Ve yine iç savaş tehditçileri ve
uygulayıcıları Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi yine kendilerini
sahneye taşıması için yalvar yakar hale gelmişlerdir.”
Nihat Genç ve fikirdaşlarına
soruyoruz: Bu ülkede iç savaş kışkırtıcıları işçiler,
Kürtler ve Aleviler midir? İşçilerin, Kürtlerin ve Alevilerin
çağrılmadığı meydanlarda nasıl “meydanlar milletin”
olabilir? Yoksa sizin milletinizde işçilere, Kürtlere ve Alevilere
yer yok mu!
CHP İÇİNDEKİ 'MİLLİ' REFLEKS! VE
KONU MANKENLİĞİ
Nihat Genç, Saray karşıtı
muhalefeti “tepeledikten” sonra, 7 Haziran seçimleri sonrasında
patronlar kulübü TÜSİAD'ın AKP ile “büyük koalisyon”u
yapması için dua ettiği CHP ekseninde “devrimci” ve “milli”
siyaset teorileri kasmaya başladı. Genç yeni “milli mücadele”yi
şu teoriyle(!) başlattı:
“En hayati soru şudur; bir ülkeyi,
bir insanı, bir partiyi harekete geçiren enerji hangi enerjidir?
Şayet bugüne kadar saat gibi kurulmuş
bir yay’ın boşalmasıyla konuşuyorsanız, efendiler, bu yay’ın
enerjisi AKP’de ve CHP’de bitmiştir.
Mesela o yayı CHP içinde kuranlar
CHP’yi felakete sürüklüyorken 15 Temmuz gecesinde CHP içinde
başka tür bir enerji, milli bir refleks harekete geçmiştir.
Tabii ki bu milli refleks, CHP içinde
yay kuranların işine gelmemiştir.
Tarihi anlar ezber bozar, yay may
dinlemez, sizden kendi öz birikiminizi ve kendi öz kuvvetinizi
bekler, CHP’de böyle yapmış bir yeni milli mücadelede sahne
dışı kalmaktan kurtulmuştur.”
Nihat Beyle bir konuda tartışmasız
hemfikiriz: Bir yay gibi gerilmiş halkımızın enerjisini peşine
takıp halkımızı refaha erdirebilme enerjisi AKP'de de CHP'de
bitmiştir! Bu yüzden CHP'nin içerisinde bir “milli refleks”
aramanın enerjisi bitmiş yayla kendini uzağa atmaya çalışmaktan
farkı yoktur! Evet CHP, Saray'ın “milli mücadele”sinde sahne
dışı kalmaktan kurtulmuştur. Fakat kendisine bulabildiği rol
ancak konu mankenliğidir!
“RUHBAN TALİMATLARI”
'ÖZELEŞİTİRİSİ'
Nihat Bey, yazının devamında
“direniş” kavramı üzerinden “derin” sosyoloji ve siyaset
tahlillerine giriyor. Sağ ve sol fikir dünyasında entelektüel
işgal uygulayan bir kısım insanı “ruhban sınıfı” olarak
niteleyen Genç, bu “sınıf”a savaş açtı:
“Tarihte olup biten çok şeyi
işimize göre görmezden geliriz bir çok şeye hiç yaşanmamış
gibi bakar üstünde durmayız, Direniş hariç!
Direniş, aksine bize tarihi gösteren
sosyolojinin en büyük teleskopudur.
Ancak ‘direniş’ cennetin anahtarı
değildir.
Bazı insanlar cennetin anahtarına
inanır ve bazı insanlar cennetin anahtarı için anahtarın yanında
verilen talimatları okur ve hayatlarını bu talimatlara göre
düzenler.
Anahtar hevesi sizi talimatlara yükümlü
ve bu yükümlülük sizi köle haline getirir, baskıcı rejimleri
kuran bu talimatlı anahtarlardır.
Sadece ‘dini’ cennetler değil
sosyalist cennetler de tasarlanmıştır ve sosyalist cennetlerin de
talimatları ve bu talimatları hala yazıp çizenleri vardır, işte
bu talimatları yazanlara ‘ruhban’ sınıfı denir.
Ülkemiz sağdan ve soldan ‘ruhban’
sınıfıyla kuşatılmıştır.
Malumunuz ‘ruhbanlar’ konuşurken
bize sadece ‘amin’ demek düşer.
Bu büyük tarihi anlarda hiç değilse
halka uyarıcı yazılar yazanlar sağın ve bozulmuş solun
ruhbanlarına ‘amin’ dememeli.
Talimatları bize veren hala ruhbanlar
olacak ise 15 Temmuz gibi faciaların tekrarı kaçınılmazdır.
Kardeşlerim, her insan biyolojik ölümü
tadacak, ancak ‘kimyasal ölüm’ imkansızdır, çünkü külün
dumanın yok olması mümkün değildir.
Mesela ben, enerjisini kurulmuş
yay’dan alan solcu arkadaşların ve enerjisini sonsuzluktan alan
dinci arkadaşlar arasında pek fark görmüyorum.
Çünkü her iki taraf da biyolojik
ölümü tatdıkları halde ‘ölümlerinin’ farkında değiller,
mesela İslamcı iktidarın canına kastedenler yine müslüman
kardeşler, Suriye’de birbirlerini öldürenler yine Müslümanlar,
vs. bu biyolojik ölümlerinin farkında hiç değiller.”
Bu konuyla ilgili söze başlanacak
nokta, eğer bu ülkede entelektüel bir “ruhban sınıfı”
varsa, yıllar önce katıldığı bir televizyon programında “Ben
aldığım maaşın yarısını kitaplara veriyorum, okumak için o
kadar mesai harcıyorum” diye o dönemin Silivri operasyonları
medyasının yıldızlarını eleştiren Nihat Genç de bu “sınıf”ın
üyesidir. Çünkü kendisinin de bu ülke için televizyon
kanallarında üstelik tek başına bir derviş gibi halkımıza ve
siyasetçilere akıl verip talimat yağdırmaktan başka bir işi
olmamıştır!
RUHBAN SINIFI VARSA DİRENİŞ YOKTUR!
Nihat Genç'in kendisinin eleştirdiği
kesimin içerisinde yer alması, yaptığı eleştirinin haklılığını
ortadan kaldırmıyor. Evet, Türkiye'nin sağ ve sol fikir
dünyasında entelektüel “ruhbanlar” vardır. Sağ düşünce
zaten “ruhban” kesimine mecbudur. Fakat ruhbanlık, sol düşünce
açısından hastalıklı bir durumdur. Bu noktadan hareketle belki
direniş “cennetin anahtarı” olmayabilir ama “cennete giden
yol” olduğu kesindir. Bu yol, direniş eğer sağ ve sol
ruhbanları ortadan kaldırabilirse başarıya ulaşabilir.
Nihat Genç, “Tarihin bütün
isyanları, bütün direnişleri kitlelere ‘insan’ı ve insanın
gücünü öğretir” diyerek son derece doğru bir ifade
kullanıyor.
Fakat, Nihat Bey şu ifadelerle 15
Temmuz beceriksizliğinin ardından başlayan Saray Darbesi'ni
“direniş” olarak tanımlarsak Saray'a hizmet etmiş oluruz:
“Ki, bu büyük direnişle, muhteşem
bir insan kaynağımız olduğuna sevinçle müjdeyle şahit olduk…
Düşünün, tarihin bir akşamında,
devlet emniyet hukuk ordu bürokrasi ve sağcı solcu siyasiler her
şey ortadan kalkıyor ve tarihin sahnesine sadece ucuz tişört
giymiş insanlar giriyor!
İnsan!
Artık duyabildiğimiz
konuşabildiğimiz!
Ruhbanların öteden beri bize
anlattığı hiçbir etnik kimliğe hiçbir cemaate benzemiyor!
Ve bu insanların ilk yaptıkları şey:
birbirlerinin dilini anlamasalar da birbirlerine sarılmak!”
DİRENİŞ ROTAMIZ BELLİDİR!
Nihat Genç gibi, temeli ve gerekçesi
ortaya konmayan ve tarafları doğru bir biçimde tariflenmeyen
“direniş” hatları, egemenler arasındaki dengelerin değişmesi
dışında bir sonuç vermemektedir ve “direnenler” açısından
değişen bir şey olmamaktadır. Eğer Nihat Bey'in önerdiğini
yaparsak, Pennysilvania'da yaşayan Fethullah Gülen'e karşı;
Irak'ta işgalci ABD askeri için dua eden Saray Faşizmi, “ABD
bizi yeni stratejik ortağı olarak görüyor” diyen CHP ve
6.Filo'ya karşı namaz kılan MHP ile birlik içine girip her
sonuçta ABD'ye hizmet etmemiz gerekmektedir.
Saray karşıtı muhalefetin direniş
rotası bellidir. Bu rota, 2013 yılı yazında tüm Türkiye
sokaklarında gösterilmiştir. Bu rotada Saray'ın arkasına
dizilmek yoktur. Bu rota gerçekten tam bağımsız, halkçı ve
eşitlikçi Türkiye'yi kuracak!
(1)Nihat Genç, "Yenikapı
beklentileri",
www.odatv.com/yenikapi-beklentileri-0808161200.html
Soner Bahadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder