logo

9 Ağustos 2016 Salı

Yenikapı'nın ardından: Saray'ın himayesinde direniş beklentisi

Yenikapı'da düzenlenen miting, alenen Saray patentli tek tipçi baskıcı toplum planını üzerinde bütün devletlû mekanizmanın anlaşmasını göz önüne serdi. Bu anlaşmanın “halkçı” ve “bağımsızlıkçı” kesiminde ise Saray himayesindeki bu mitingden bir “direniş” başlatma beklentisi başgösterdi.

Ulusalcı kitlede “bağımsızlıkçı” ve “halkçı” görüntüsüyle popüler olan Yazar Nihat Genç, 7 Ağustos'ta Türkiye Cumhuriyeti Muhtarı Recep Tayyip Erdoğan, Başvekil Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve kuvvet komutanlarının katıldığı devletlû Saray gövde gösterisinden “beklentilerini” yazmış.(1)

Nihat Genç nezdinde tüm aynı beklentileri paylaşanlara baştan söyleyelim: Saray Lideri, devletin tüm yasal mermilerini kontrol eden mekanizmaları ve devletlu “muhalefet liderleri”ni peşine takıp “birlik” haline gelebilir. Ama bu devletlû birliktelik, emekçi ve aydınlanmacı halkımızı kapsayan bir birlik olmayacak!

SARAYLA İÇ SAVAŞA KARŞI BİRLİK!

Nihat Genç'e göre, “Yenikapı mitingi beklentilerin çok üstünde cereyan etmiştir.” Değerlendirmesine bu sözlerle başlayan Nihat Genç, AKP ile aynı mevziye geldiğini ilan edip farklı parti rozetiyle Saray sözcülüğü yapanlarla aynı şeyi söyleyip Türkiye'nin Saray karşıtı muhalefetine saldırdı:

Yenikapı mitinginden Yeni bir Türkiye doğuyor beklentisiyle eleştirel yaklaşanlar demagoji yapmaktadır.

Yenikapı mitingi sadece‘iç savaş tehdidine’karşı bir siyasi duruş ve vatan savunmasında ‘birlik’ görüntüsüdür, bu kadar.

Nihat Genç ve O'nun gibi düşünenlerle bu ülkeyi iç savaş tehdidine sokan Saray Lideri ile mutlu birlikler diliyoruz!

MİLLETİNİZDE İŞÇİLER, KÜRTLER VE ALEVİLER YOK MU!

Nihat Genç, Recep Tayyip Erdoğan'dan duysaydık şaşırmayacağımız şu ifadeleri kullanmakta da hiçbir problem görmemektedir:

Öteden beri demokrasi kelimesinin arkasına sığınarak yaşamlarını sürdürmüş iç savaş kışkırtıcıları yine bu nasıl demokrasi sahnede biz yokuz demeye başlamışlardır. Ve yine iç savaş tehditçileri ve uygulayıcıları Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi yine kendilerini sahneye taşıması için yalvar yakar hale gelmişlerdir.

Nihat Genç ve fikirdaşlarına soruyoruz: Bu ülkede iç savaş kışkırtıcıları işçiler, Kürtler ve Aleviler midir? İşçilerin, Kürtlerin ve Alevilerin çağrılmadığı meydanlarda nasıl “meydanlar milletin” olabilir? Yoksa sizin milletinizde işçilere, Kürtlere ve Alevilere yer yok mu!

CHP İÇİNDEKİ 'MİLLİ' REFLEKS! VE KONU MANKENLİĞİ

Nihat Genç, Saray karşıtı muhalefeti “tepeledikten” sonra, 7 Haziran seçimleri sonrasında patronlar kulübü TÜSİAD'ın AKP ile “büyük koalisyon”u yapması için dua ettiği CHP ekseninde “devrimci” ve “milli” siyaset teorileri kasmaya başladı. Genç yeni “milli mücadele”yi şu teoriyle(!) başlattı:

En hayati soru şudur; bir ülkeyi, bir insanı, bir partiyi harekete geçiren enerji hangi enerjidir?

Şayet bugüne kadar saat gibi kurulmuş bir yay’ın boşalmasıyla konuşuyorsanız, efendiler, bu yay’ın enerjisi AKP’de ve CHP’de bitmiştir.

Mesela o yayı CHP içinde kuranlar CHP’yi felakete sürüklüyorken 15 Temmuz gecesinde CHP içinde başka tür bir enerji, milli bir refleks harekete geçmiştir.

Tabii ki bu milli refleks, CHP içinde yay kuranların işine gelmemiştir.

Tarihi anlar ezber bozar, yay may dinlemez, sizden kendi öz birikiminizi ve kendi öz kuvvetinizi bekler, CHP’de böyle yapmış bir yeni milli mücadelede sahne dışı kalmaktan kurtulmuştur.”

Nihat Beyle bir konuda tartışmasız hemfikiriz: Bir yay gibi gerilmiş halkımızın enerjisini peşine takıp halkımızı refaha erdirebilme enerjisi AKP'de de CHP'de bitmiştir! Bu yüzden CHP'nin içerisinde bir “milli refleks” aramanın enerjisi bitmiş yayla kendini uzağa atmaya çalışmaktan farkı yoktur! Evet CHP, Saray'ın “milli mücadele”sinde sahne dışı kalmaktan kurtulmuştur. Fakat kendisine bulabildiği rol ancak konu mankenliğidir!

“RUHBAN TALİMATLARI” 'ÖZELEŞİTİRİSİ'

Nihat Bey, yazının devamında “direniş” kavramı üzerinden “derin” sosyoloji ve siyaset tahlillerine giriyor. Sağ ve sol fikir dünyasında entelektüel işgal uygulayan bir kısım insanı “ruhban sınıfı” olarak niteleyen Genç, bu “sınıf”a savaş açtı:

Tarihte olup biten çok şeyi işimize göre görmezden geliriz bir çok şeye hiç yaşanmamış gibi bakar üstünde durmayız, Direniş hariç!

Direniş, aksine bize tarihi gösteren sosyolojinin en büyük teleskopudur.

Ancak ‘direniş’ cennetin anahtarı değildir.

Bazı insanlar cennetin anahtarına inanır ve bazı insanlar cennetin anahtarı için anahtarın yanında verilen talimatları okur ve hayatlarını bu talimatlara göre düzenler.

Anahtar hevesi sizi talimatlara yükümlü ve bu yükümlülük sizi köle haline getirir, baskıcı rejimleri kuran bu talimatlı anahtarlardır.

Sadece ‘dini’ cennetler değil sosyalist cennetler de tasarlanmıştır ve sosyalist cennetlerin de talimatları ve bu talimatları hala yazıp çizenleri vardır, işte bu talimatları yazanlara ‘ruhban’ sınıfı denir.

Ülkemiz sağdan ve soldan ‘ruhban’ sınıfıyla kuşatılmıştır.

Malumunuz ‘ruhbanlar’ konuşurken bize sadece ‘amin’ demek düşer.

Bu büyük tarihi anlarda hiç değilse halka uyarıcı yazılar yazanlar sağın ve bozulmuş solun ruhbanlarına ‘amin’ dememeli.

Talimatları bize veren hala ruhbanlar olacak ise 15 Temmuz gibi faciaların tekrarı kaçınılmazdır.
Kardeşlerim, her insan biyolojik ölümü tadacak, ancak ‘kimyasal ölüm’ imkansızdır, çünkü külün dumanın yok olması mümkün değildir.

Mesela ben, enerjisini kurulmuş yay’dan alan solcu arkadaşların ve enerjisini sonsuzluktan alan dinci arkadaşlar arasında pek fark görmüyorum.

Çünkü her iki taraf da biyolojik ölümü tatdıkları halde ‘ölümlerinin’ farkında değiller, mesela İslamcı iktidarın canına kastedenler yine müslüman kardeşler, Suriye’de birbirlerini öldürenler yine Müslümanlar, vs. bu biyolojik ölümlerinin farkında hiç değiller.

Bu konuyla ilgili söze başlanacak nokta, eğer bu ülkede entelektüel bir “ruhban sınıfı” varsa, yıllar önce katıldığı bir televizyon programında “Ben aldığım maaşın yarısını kitaplara veriyorum, okumak için o kadar mesai harcıyorum” diye o dönemin Silivri operasyonları medyasının yıldızlarını eleştiren Nihat Genç de bu “sınıf”ın üyesidir. Çünkü kendisinin de bu ülke için televizyon kanallarında üstelik tek başına bir derviş gibi halkımıza ve siyasetçilere akıl verip talimat yağdırmaktan başka bir işi olmamıştır!

RUHBAN SINIFI VARSA DİRENİŞ YOKTUR!

Nihat Genç'in kendisinin eleştirdiği kesimin içerisinde yer alması, yaptığı eleştirinin haklılığını ortadan kaldırmıyor. Evet, Türkiye'nin sağ ve sol fikir dünyasında entelektüel “ruhbanlar” vardır. Sağ düşünce zaten “ruhban” kesimine mecbudur. Fakat ruhbanlık, sol düşünce açısından hastalıklı bir durumdur. Bu noktadan hareketle belki direniş “cennetin anahtarı” olmayabilir ama “cennete giden yol” olduğu kesindir. Bu yol, direniş eğer sağ ve sol ruhbanları ortadan kaldırabilirse başarıya ulaşabilir.

Nihat Genç, “Tarihin bütün isyanları, bütün direnişleri kitlelere ‘insan’ı ve insanın gücünü öğretir” diyerek son derece doğru bir ifade kullanıyor.

Fakat, Nihat Bey şu ifadelerle 15 Temmuz beceriksizliğinin ardından başlayan Saray Darbesi'ni “direniş” olarak tanımlarsak Saray'a hizmet etmiş oluruz:

“Ki, bu büyük direnişle, muhteşem bir insan kaynağımız olduğuna sevinçle müjdeyle şahit olduk…

Düşünün, tarihin bir akşamında, devlet emniyet hukuk ordu bürokrasi ve sağcı solcu siyasiler her şey ortadan kalkıyor ve tarihin sahnesine sadece ucuz tişört giymiş insanlar giriyor!

İnsan!

Artık duyabildiğimiz konuşabildiğimiz!

Ruhbanların öteden beri bize anlattığı hiçbir etnik kimliğe hiçbir cemaate benzemiyor!
Ve bu insanların ilk yaptıkları şey: birbirlerinin dilini anlamasalar da birbirlerine sarılmak!

DİRENİŞ ROTAMIZ BELLİDİR!

Nihat Genç gibi, temeli ve gerekçesi ortaya konmayan ve tarafları doğru bir biçimde tariflenmeyen “direniş” hatları, egemenler arasındaki dengelerin değişmesi dışında bir sonuç vermemektedir ve “direnenler” açısından değişen bir şey olmamaktadır. Eğer Nihat Bey'in önerdiğini yaparsak, Pennysilvania'da yaşayan Fethullah Gülen'e karşı; Irak'ta işgalci ABD askeri için dua eden Saray Faşizmi, “ABD bizi yeni stratejik ortağı olarak görüyor” diyen CHP ve 6.Filo'ya karşı namaz kılan MHP ile birlik içine girip her sonuçta ABD'ye hizmet etmemiz gerekmektedir.

Saray karşıtı muhalefetin direniş rotası bellidir. Bu rota, 2013 yılı yazında tüm Türkiye sokaklarında gösterilmiştir. Bu rotada Saray'ın arkasına dizilmek yoktur. Bu rota gerçekten tam bağımsız, halkçı ve eşitlikçi Türkiye'yi kuracak!

(1)Nihat Genç, "Yenikapı beklentileri", www.odatv.com/yenikapi-beklentileri-0808161200.html

Soner Bahadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder