5 HDP milletvekiline yönelik “PKK
üyeliği” fezlekesi hazırlandığını ve HDP Milletvekili Aysel
Tuğluk'a “PKK propagandası” suçlamasından hapis cezası
verildiğini duyunca aklıma bu soru geldi.
HDP'nin eş genel başkanları
Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın yanı sıra Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, İzmir Milletvekili Ertuğrul
Kürkçü ve Hakkari Milletvekili Selma Irmak hakkında “silahlı
terör örgütü üyeliği” suçlamalarının da bulunduğu
suçlamalarla fezleke hazırlandı. Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı
tarafından hazırlanan fezlekenin sebebi ise 26 Aralık 2015
tarihinde gerçekleşen ve özyönetim kararı açıklanan Demokratik
Toplum Kongresi(DTK) Olağanüstü Genel Kurulu'nda yaptıkları
konuşmalar. (2)
HDP Milletvekili Aysel Tuğluk'a
verilen hapis cezasının sebebi ise 3 yıl önce katıldığı
Nevruz kutlamaları. Aysel Tuğluk'un ceza almasına ise 17
Mart 2013 tarihinde düzenlenen kutlamada yaptığı konuşmada, “30
yıldır büyük bir mücadele verdik. Bu halk direndi” sözleri vesile oldu. Bu ceza daha sonra 6 Bin TL para cezasına çevrildi.(3)
Bu haberi okuyunca aklıma şu soru
geldi: Bir ülkenin yasal genel seçiminde ülke çapında en çok oy
alan dördüncü partisinin milletvekili(yani milli iradenin
sonucu)nin savunduğu taleple, devletin “teröröist” olarak
nitelediği bir silahlı örgütün savunduğu talep aynı diye, bir
milletvekili silahlı örgüt üyesi olarak nitelendirilebiliyorsa;
Ben de komünist olduğum için farz-ı misal Fransa Komünist
Parti'li olur muyum? Yazıya konu olan fezlekeyi hazırlayabilen
akıl, kolaylıkla beni de Fransa Komünist Parti'li olarak
görebilir! (4)
Hakeza bu görüş bizim için yabancı
sayılmaz. Özellikle Soğuk Savaş yılları(1945 – 1991) boyunca,
bu fezlekeyi yazan ve bu cezayı veren aklın o dönemdeki temsilcileri tüm Türkiyeli
komünistleri “Moskof piçi” ya da “Moskof ajanı” ilan
etmişti!
ÜZÜM YEMEK Mİ, BAĞCIYI
DÖVMEK Mİ?
Burada ciddiyetle sorulması gereken soru şudur: Saray Faşizmi'nin
derdi üzüm yemek midir, bağcıyı dövmek midir? Sorunun cevabının
bağcıyı dövmek olduğu kesindir.
Çünkü Saray Faşizmi, kendine meşruiyet kanalı olarak gösterdiği
seçimlerin aynısından seçilerek gelen ve dolayısıyla en az
kendisiyle aynı meşruiyete sahip olan bir milletvekilini siyasi
beyanı sebebiyle ya da Beyaz Show gibi Türkiye sermayesinin toplumu
siyasetten arındırma projesi olan programa çıkan bir kadını
“Çocuklar ölmesin” cümlesinden ötürü mahkeme eliyle “terör
örgütü üyesi” olarak gösterebiliyor.
Ama aynı mahkemeler birçok Saray Divanı üyesinin hırsız
olduğunu söylediğinde mahkemeler “Paralel ihanet çetesi”
oluveriyor.
Bu tavrı ancak bağcıyı dövme derdi olanlar takınabilir!
SİLAHLI ÖRGÜT SAVUNUYOR
DİYE FİKİRLERDEN VAZ MI GEÇMELİ?
Bu konuda ciddiyetle sorulması gereken bir diğer soru da şu:
İnsanlar fikirlerinden sadece, silahlı bir örgüt de aynı fikri
savunduğu için vaz mı geçmeli?
Bugün Türkiye halklarına, PKK'nin silahlı olması bahane edilerek
eşit ve onurlu bir barışı savunmaktan vazgeçmeli dayatılıyor.
Bu konuda PKK'nin silahlarının bahane edildiği; asıl sorunun
Türkiye halklarının eşit ve onurlu bir barış talebi olduğunu,
bu talebi silahsız bir biçimde dile getirenlerin de bir silahlı
örgütle ilişkilendirmeye çalışılması tartışmasız bir
biçimde ortaya koyuyor.
Her “çocuklar ölmesin” diyeni ya da özyönetimi/özerkliği
savunanı PKK'li diyerek hedef tahtasına koyan Saray Faşizmi, acaba
her Müslümanı IŞİD'li diye hedef tahtasına koyup kendi
“Dininin, kininin ve ilminin bekçisi nesil yaratma” hedefinden
vazgeçer mi!
DEMOKRATİK SİYASETE
DOĞRULTULAN SİLAH!
HDP milletvekillerine yönelik bu fezleke ve hapis cezası, Türkiye'de barışçıl
ve demokratik siyasete doğrultulan bir silahtır. Bu fezlekenin
amacı yasal ve sivil siyasi alanda eşit ve onurlu bir barışın
talep edilmesini engellemektir. Bu fezlekenin amacı eşit ve onurlu
bir barış talebini silahların alanına itmeye çalışmaktır. Bu
kabul edilemez ve edilmeyecek!
Eğer; 32 senedir bu ülkenin yoksul emekçi çocuklarının kiminin
asker ya da polis, kimininse gerilla sıfatıyla ölmesinden
rahatsızsak; bu ölümlere sebebiyet veren siyasal talep ve
fikirlerin silahsız bir biçimde konuşulabileceği ortamı sağlamak
boynumuzun borcudur. Çünkü silah seslerinin yankılandığı bir
ortamda insanın sesi duyulmaz!
İnsanın sesinin duyulmadığı noktada akan kanlar da yiten canlar
da bizim kanlarımız ve bizim canlarımızdır!
Kendi canına kurşun sıkmak, kimsenin sorununu çözmez, tersine
daha çok sorun yaratır...
(1) Parti adının bu konuda herhangi
bir önemi yok. Polemik konusu olmaması için Türkiye'den bir
partinin adını vermedim. Fransa Komünist Partisi de farazi bir
örnektir. Bahsi geçen Parti hakkında herhangi bir bilgim olmadığı
için, haklarında olumlu ya da olumsuz bir fikrim bulunmamaktadır.
(2) “Demirtaş ve Yüksekdağ'a
'silahlı terör örgütü üyeliği'nden fezleke”, Cumhuriyet
Gazetesi İnternet Sitesi, 4 Şubat 2016
(4) Komünistler, bütün ülkelerin
komünist partileri arasında ideolojik, siyasal ve taktiksel olarak
fikir birliğine varılmasını arzu eder. Böyle bir durumun
sağlanması durumunda bir ülkenin komünist partilisi, başka bir
ülkenin komünist partilisi gibi olur ve bundan asla gocunmazlar.
Hatta dünyadaki komünist siyasette
bir akıl ortaklaşması sağlamak amacıyla çeşitli ülkelerden
komünist partilerin toplanmasıyla oluşan Üçüncü(Komünist)
Enternasyonal(1919 - 1943), tüm ülkelerde komünistlerinin tek bir
partide toplanmasını ve bu şekilde oluşan komünist partilerin
ülkelerini temsil etmesini hedeflemiştir.
Soner Bahadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder