logo

11 Şubat 2016 Perşembe

Kürt sorununda eğri oturup doğru soralım

Yazımın başında belirtmekte fayda olduğunu düşünerek: Annesi ve Babası vesilesiyle Türk ulusunun bir parçası olarak ülkenin batısı olan ve Kürt coğrafyasından çok uzakta, İstanbul'da yaşayarak, çevremden dolayı Türk ulusunun kutsadığı Mustafa Kemal ile beslenmiş biri olarak yazıyorum.

Yazımın büyük bir kısmının tersinden sorulmuş soru öbekleri olacağını ve yüksek ölçekli bir savaş halinin hakim olduğu topraklar olan Kürt coğrafyasını; çoğu yerlerde sorgulama, itiraf ve yüzleşmeler barındırdığını önden ek bilgi olarak sunmak yazının akışı için faydalı.

Okurken farklı duygu değişimleri yaşayacak olsak da sakin, bilinç ve düşünme mekanizmamızı yitirmeden, doğruluk merkezi olduğumuzu düşünmeden, sinirlerimizin düşünme mekanizmamızın önüne geçmesine ve en önemlisi, ülkenin kanıksattığı Kürt fobisinin baş göstermesine müsaade etmeden düşünelim. Daha da uzatmadan asıl kısma geçiyorum.

Öncelikle şunu başa yazalım: İnsanlara fiziksel ve psikolojik alanda zulüm ederek 'bölünmeyi' durdurmaz, hızlandırırsınız. Bu ince ayrım başa yazılmalıdır.

İnsanlar, tarihin ve güncel siyasetin gerçekliğini gözardı ederek, anayasanın bir gereği olmasını sorgulamadan referans alıp, hoyratça, ya devletten yanasın ya 'terörist'sin diyebiliyor.

Kelime anlamı hala ayaklar altında çiğnenen 'barış' savunuculuğu yapanlar vatan haini terörist olup, kelimenin anlamını yücelterek hak ettiği yeri bulması için dilden dile yayılmasını engellemek ise 'vatanperverlik'...

Dönüp bir hatırlanması gerekir ki, Meclis'teki araştırma komisyonunda 'terör araştırılması' üzerine yapılan oylamada terörist olmakla suçlananlar evet, karşılarındakileri terörist olarak suçlayanlar ise hayır yönünde oy kullanarak sergilemiş oldukları tutum ile bu memleketin asıl 'bölücüleri'nin kim olduğunu ortaya koymuşlardır !

Neyden kaçtı kendileri, hangi gerçeklerinden kaçtılar ? Bu kadar böbürlenip hangi yaptırımlarının üstünü örtme ihtiyacını neden duyduklarını sormadan bir de biz mi geçiştireceğiz?

"Bu memleketi 'bölücü'lerin bölmesine izin vermeyeceğiz" dedikleri günden beri tarih böylesine yarılmaya şahit olmamıştır.

Kürdistan coğrafyasındaki insanlar; aşını, işini, aile yaşantısını, sevgilisini, yerleşik düzenini arkasında bırakarak dağ yaşamının o zor yaşam koşullarını göze alarak kurtuluşu gerilla mücadelesinde aramayı neden tercih eder, neden böyle bir ihtiyaç durumu baş gösterir ?

Peki ya Kemalist kardeşim, Haziran direnişinde seni "Atatürk'ün piçleri" diye kovalayan polislerin Güneydoğu'da vatan savunduğuna mı inanıyorsun?

Gezi protestolarında BDP bayrağı elinde önden giden eylemcinin arkada, aslında Kürt Siyaseti'nin çok da barışık olmadığı Mustafa Kemal'in kalpaklı fotoğrafının olduğu Türk bayrağını taşıyan eylemcinin elinden tutarak kurtarmaya çalıştığını hatırlamaz mısın?

Savaş ve ölüm talep edenler, barış ve yaşam talep edenleri yaşanan ölümlerden sorumlu tutar hale geldi.

Süha Küçük

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder