Kitapçıda elime gelip gelip bir
şekilde bıraktığım kitaplardan olmuştu. Sonra ekürimin hediye etmesiyle
kavuştuk birbirimize. Zamanı varmış demek ki… Vakti geldi ve okudum. Çok büyük
keyifle okudum hem de… Kitap ve kediler tutku olunca keyif katlanıyor elbette.
Çok doyurucu bir kitap. Sadece kediler
anlatılıp geçilmiş değil içeriği sorgulamalarla çevrili. Oya Baydar’ın diliyle
tanıştığım kitap oldu o yüzden farklı bir yeri var ben de. Diğer kitaplarını da
okumak için bir heyecan tohumu ekti içime. Roman, 1993 Yunus Nadi Roman
Ödülü’nü almış.
Nina, Gece, Yoldaş, Kısmet, Arthur…
Kitabımızın kedi kahramanları kendileri.
Aralarında mektuplaşıyorlar. Hatta aralarından biri günlük tutuyor. İlk
başlarda birbirlerinden haber almak için başlayan bu mektuplaşmalar bir süre
sonra sahiplerinin sırlarının ne olduğunu öğrenme araştırmasına dönüşüyor.
Oya Baydar hayata, insana dair pek çok olguyu
sorgulatıyor kedilerine. “Hem tok hem özgür olmak mümkün mü?” diyor kedilerimizden
biri örneğin. Okuyunca ilişkilendiriyor insan kendi hayatıyla ister istemez. İnsanları anlamaya çalışan kedilerde kendinizi
düşündürüyor size. En azından bana böyle hissettirdi. Ayrıca kedi betimlemeleri
müthiş. Öyle anlatıyor ki yazar, gözümde canlanıveriyor ve göz kırpıyorlar bana
muzipçe. İnsanların yaptığı kedi dedikodusundan muzdarip kedi kahramanlarımız
bir yandan sahiplerini tatlı tatlı çekiştirirken. Bizimkiler geldi aklıma
okurken. Acaba onlarda aralarında ‘yine dedikodumuzu yapıyorlar’ diye
söyleniyorlar mıdır? Kedi sahipleri hakikaten öyledir (kendimden ve çevremden
gördüğüm en azından). Bazı insanlar çocuklarını anlatır ya hani biz ise o
kıvamda çekiştiririz kedilerimizi, kedileri. Kitabın sonu burksa da içimi
okumaya doyamadım.
Keyifli okumalar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder