logo

14 Aralık 2014 Pazar

Yalancılık ve tetikçilik, gazetecilik değildir!

Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen arasındaki iktidar paylaşımı kavgasından kaynaklanan Gülen Cemaati’nin ideolojik aygıtları konumundaki medya kuruluşlarına yönelik polis operasyonu bir kısım parlamenterler, basın meslek örgütleri ve gazeteciler tarafından “basın özgürlüğüne darbe” olarak tanımlanmıştır. Cemaat görünümlü çıkar örgütünün gazeteci görünümlü tetikçilerinin gözaltı işlemleri ise “Özgür basın susturulamaz” sloganlarıyla adeta bir gösteriye dönüştürülmüştür.

Operasyon düzenlenen bu kişilerin gazeteciliğin temel görevi olan halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkıyla ilgileri yoktur. Başta Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı olmak üzere, söz konusu operasyona maruz kalanlar hayatlarını, sırtlarını dayadıkları çıkar odaklarının tetikçiliğini ve suç ortağı oldukları iktidarın siyasi operasyonları için gerekli yalanları söylemeye adamışlardır. Zaman Washington Temsilcisi Ali Aslan’ın Tayyip Erdoğan’ın savcılığı ve Gülen Cemaati kadrolarının eliyle yürütülen OdaTV kumpasının mağdurları olan gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’den “helallik” isteyerek döktükleri timsah gözyaşları kendilerini bu suçlardan arındırmaya yetmez!

Çünkü Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen, Yeni Osmanlıcı faşizmin ortak mimarlarıdır ve suç ortağıdırlar! Bu suç ortaklığı sırasında yalan söylemeyi meslek haline getirenler gazeteci olarak görülemezler. Çünkü yalancılık ve tetikçilik gazetecilik değildir! Bu yüzden yalancılara ve tetikçilere yapılan bir operasyonun “basın özgürlüğüne darbe” olarak nitelendirilmesi kabul edilemez! İki suç ortağının bilek güreşinden de demokrasi ve “devletin barsaklarının temizlenmesi” beklenemez!

Serbest Atış   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder