Tayyip Erdoğan ve
Fethullah Gülen arasındaki iktidar paylaşımı kavgasından kaynaklanan Gülen
Cemaati’nin ideolojik aygıtları konumundaki medya kuruluşlarına yönelik polis operasyonu
bir kısım parlamenterler, basın meslek örgütleri ve gazeteciler tarafından “basın
özgürlüğüne darbe” olarak tanımlanmıştır. Cemaat görünümlü çıkar örgütünün
gazeteci görünümlü tetikçilerinin gözaltı işlemleri ise “Özgür basın
susturulamaz” sloganlarıyla adeta bir gösteriye dönüştürülmüştür.
Operasyon düzenlenen bu
kişilerin gazeteciliğin temel görevi olan halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme
hakkıyla ilgileri yoktur. Başta Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve
Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı olmak üzere, söz konusu operasyona
maruz kalanlar hayatlarını, sırtlarını dayadıkları çıkar odaklarının
tetikçiliğini ve suç ortağı oldukları iktidarın siyasi operasyonları için
gerekli yalanları söylemeye adamışlardır. Zaman Washington Temsilcisi Ali Aslan’ın
Tayyip Erdoğan’ın savcılığı ve Gülen Cemaati kadrolarının eliyle yürütülen
OdaTV kumpasının mağdurları olan gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’den “helallik”
isteyerek döktükleri timsah gözyaşları kendilerini bu suçlardan arındırmaya
yetmez!
Çünkü Tayyip Erdoğan ve
Fethullah Gülen, Yeni Osmanlıcı faşizmin ortak mimarlarıdır ve suç
ortağıdırlar! Bu suç ortaklığı sırasında yalan söylemeyi meslek haline getirenler
gazeteci olarak görülemezler. Çünkü yalancılık ve tetikçilik gazetecilik
değildir! Bu yüzden yalancılara ve tetikçilere yapılan bir operasyonun “basın
özgürlüğüne darbe” olarak nitelendirilmesi kabul edilemez! İki suç ortağının bilek
güreşinden de demokrasi ve “devletin barsaklarının temizlenmesi” beklenemez!
Serbest Atış
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder