logo

15 Ekim 2013 Salı

Küçükçekmece – Taksim neden 35 dakika?

Soruyu tam soralım: 2016’da metro ile Küçükçekmece – Taksim neden 35 dakika?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın "Eşim, çocuklarım beni affetsinler, ben en az onlara olduğu kadar İstanbul'a ve spora sonsuz bir aşk ile bağlandım" itirafıyla(!) başladı “olimpiyat sevdası”(!) Hiçbir ülke bu kadar önemsemezken Erdoğan, bütün bakanlar kurulunu toplayarak gitti 2020 Olimpiyat Oyunları Seçimleri Finali’ne. Final günü öncesi kulislerde İspanya’nın Başkenti Madrid, Japonya’nın Başkenti Tokyo ve İstanbul’un favoriler arasında olduğu söyleniyordu. Finale Tokyo ve İstanbul kalmıştı. AKP Rejimi’ni bir heyecan sarmıştı. Fakat, Erdoğan’ın dilediği olmadı, olimpiyatları Tokyo kazandı.

O andan itibaren Erdoğan’ın klasikleşen histerik yaylım ateşleri başladı. Erdoğan Batı’yı “Adil davranılmadı. Bir yönüyle 1.5 milyarlık İslam dünyası ile bağları da kesip atıyorlar” sözleriyle hedef aldı. Bu sözlerin siyasi yorumlamasına hiç girmeyeceğim. Konunun iç ekonomipolitik yönüyle ilgileneceğim.

Mimarlar Odası Genel Merkezi, 7 Ekim Dünya Mimarlık Günü ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada, “Kentler; ekonomik büyüme ve ekolojik müdahaleler nedeniyle çok kapsamlı, çok katmanlı sorunları olan ‘küresel bir şantiye’ haline gelmektedir” demişti.(1) Bu durumun Türkiye’deki örneği olan İstanbul’un “küresel şantiye” olmasının sebebi, İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı(OECD)’nın 1999 yılında yazdığı bir raporda Türkiye’ye “Bir şehrini uluslar arası hiyerarşide yarışır hale getirmesi” tavsiyesinde bulunması. Başbakan Erdoğan’ın bir buçuk milyarlık İslam dünyasının hamiliğine soyunmasına neden olan “bölgesel, oyun kuran güç” hayallerini de okşayan bu tavsiyeyle, Erdoğan, histerik bir biçimde İstanbul’un havasına, suyuna, taşına, toprağına saldırmaya başladı.  

Bu saldırıların sonuncusu da bu “Her yere metro, her yerde metro” sevdası. İstanbul’un dört bir yanını bilmem kaç yılında bilmem nereden bilmem nereye metroyla bilmem kaç dakika şeklinde reklamlar gözümüze sokuluyor.

Şu an 1 buçuk saat

Bu reklamlardan somut olarak üzerinde konuşabileceğim örnek, “2016’da metro ile Küçükçekmece – Taksim 35 dakika” yazılı ilan. 2 ay öncesine kadar Küçükçekmece’nin merkezinde oturuyordum. Çalıştığım gazete ise Taksim’de bulunuyor. Şu an Küçükçekmece Soğuksu’dan Taksim Tepebaşı’na gelmek tamı tamına bir buçuk saat sürüyor. Yani 2 yıl boyunca her gün sadece işten eve, evden işe 3 saat yolum vardı. Gazetecilik gibi hem zihin hem beden yoğun emek gerektiren bir meslekte bunun sürdürülebilir olması pek mümkün değildi. Ekonominin önemli unsurlarından olan emeğin yıpranma payı yoğun mesai ve uzun yol sebebiyle yükseliyordu.

Yani gün içinde hem zihnen hem bedenen yorulan emek, fiili nüfusu 20 milyon olmasına rağmen resmi nüfus olan 13 milyona göre hazırlanan toplu taşımayla 3 saatlik konforsuz yolculuk yapınca fazladan bir yıpranma yaşıyordu. Bu yıpranma ise emeğin verimini ciddi bir şekilde düşürüyordu.

Emeğin veriminin düşmesi, üretimin kalitesinin hatta bazı şartlarda sayısının düşmesine sebep olur. Bu durum, kapitalizmin asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Kapitalizm, üretimin sayıca ve kalitece düşmesini engellemek için “olabildiğince” emeğin yıpranma payını düşürmek zorundadır. AKP, “Cumhuriyet tarihinin en büyük metro yatırımını” yaparak, “Saatlerle ulaşımı dakikalarla ulaşıma” çevirmeye çalışmasının sebebi 3 saatlik yol yıpranmasını 1 saate indirerek kapitalizmin kaliteli üretim ihtiyacını karşılamaktır. Bu ihtiyacı karşılamak için büyük reklam ve patırtıyla başlatılan atakta ne kadar başarılı olabilecekleri ise ciddi bir soru işareti...

(1) Soner Bahadır, ‘Kentler küresel şantiye oldu’, 7 Ekim 2013, http://serbestats.blogspot.com/2013/10/kentler-kuresel-santiye-oldu.html

Soner Bahadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder