logo

19 Mart 2012 Pazartesi

4 ‘tecavüzcü(!)’nün tahliyesine sevinmeli miyiz?


Özel Yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkları hükümet tarafından “darbeci”, “terörist”, “tecavüzcü” ve “banka soyguncusu” olarak nitelendirilen OdaTV davasında 13 Mart’ta sanıklar Ahmet Şık, Coşkun Musluk, Nedim Şener ve Sait Çakır hakkında tahliye kararı verdi. Hükümetin tahliyelere “sevindiklerini” söylemesi ise aklıma “4 tecavüzcünün veya darbecinin tahliyesine sevinmeli miyiz?” sorusunu getiriyor...
                                                       
Tahliye öncesi açıklamalar

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, 1 Mart’ta BBC World kanalında katıldığı bir programda, hapisteki gazetecilerle ilgili olarak “Mesleği yüzünden tutuklanan hiçbir gazeteci yok. Gazeteci kimliği taşıyan bazı kişiler var, birine tecavüz ederken yakalanan, banka soyarken yakalanan. Bu, kişiler beğenmediğimiz yazılar yazdıklarından dolayı tutuklanmış değiller. Çok daha kötü yazılar yazmış olan gazeteciler var ve bu kişiler bu haklarını kullanmaya devam ediyorlar”(1) şeklinde konuşmuştu.

7 Mart’ta da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin il başkanları toplantısında konuyla ilgili olarak; yargılanan kişi sayısının 105 değil, 25 tanesi başka suçlardan hükümlü olmak üzere 95 olduğunu ve bu 95 kişinin içerisinde sadece 6 kişinin sarı basın kartı olduğunu belirterek “muhasebeciler, mühendisler, ofis elemanları, gazete dağıtıcıları gazeteci gibi gösteriliyor“ ifadelerini kullanmıştı.

Öncelikle, Erdoğan’ın konuşmasını üzerine inşa ettiği Ahmet ve Nedim’in Gazeteci Arkadaşları(ANGA) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası(TGS) tarafından hazırlanan listede(2) tutuklu gazeteci sayısı 105 değil 104 olarak belirtilmiştir. Ayrıca hükümetin kendine yakın sendika konfederasyonu eliyle etkisini yok etmek istediği TGS, Erdoğan’ın başbakanlığını yürüttüğü devlet tarafından verilen sarı basın kartı ve diğer gazeteci meslek hakları konusunda hükümetin duyarsızlıklarını en güçlü biçimde dile getirmiştir.

Tahliye sonrası açıklamalar

Bağış ve Erdoğan’ın tahliye kararı öncesi yaptıkları açıklamalarda daha birçok eleştirecek nokta bulmak mümkün ama benim meselem bu değil. Ben bu yazıda, hükümet kanadının tahliye kararından sonraki açıklamalarının ne anlama geldiği üzerinde duracağım.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuyla ilgili olarak, “Hayırlı olsun. Tutuksuz yargılanmaya devam edecekler” açıklamasında bulundu.            

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç ise tahliye kararının ardından, “Tahliyelerden sadece memnuniyet duyulur. Özellikle gazeteci kimlikeri olan arkadaşlarımızın 375 gündür, yani bir yıldan daha fazla içeride tutuklu kalmış olmaları üzüntüye muciptir. Doğru olan budur. Bugüne kadar uygulanmamış olmasını aslında sorgulamamız gerekir” şeklinde konuştu.      

Aklıma gelen sorular

Hükümetin yetkin ve etkin isimlerinin yaptığı bu açıklamalardan sonra karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Hükümet, 4 tane “darbeci”, “terörist”, “tecavüzcü” ya da “banka soyguncusu”nun tahliye edilerek halkın içine salınmasını ve tutuksuz yargılanmasının hayırlı olmasını diliyor, olması gerekenin bu olduğunu söylüyor, hatta neden daha önce olmadığının sorgulanması gerektiğini söylüyor. 

Tabloya bakınca sormadan edemiyorum: Olması gereken, 4 tane “darbeci”, “terörist”, “tecavüzcü” ya da “banka soyguncusu”nun tahliye edilerek halkın içine salınmasını ve tutuksuz yargılanması mıdır? Böyle bir durumun neresi hayırlı olabilir?

Asıl sormak istediğim soru ise, tahliye edilerek halkın içine çıkarılması gereken 4 kişinin aylarca hapis yatması kişi hürriyetine indirilmiş bir darbe, bu kişilerin ruhlarına uygulanmış bir terör, bu insanların aile ve dost çevreleri yaşamlarına edilmiş bir tecavüz ve halkın haber alma özgürlüğüne karşı uygulanmış bir soygun değil midir?

Takdiri “Milli irade”ye bırakıyorum...

(1)Egemen Bağış’ın kendi resmi sitesinde yayınlanan BBC World röportajının haber metni, http://egemenbagis.com/tr/4207

Soner Bahadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder