Geçenlerde bizim evin
küçük tuvaletinde kilitli kaldım. Nasıl oldu anlamadım. Uyanıp bir çay
koymuştum. Kahvaltı yapmaya hazırlanıyordum. Birden tuvalete gitme ihtiyacı
hissettim. Mutfağa yakın diye küçük tuvalete gireyim dedim. Tuvalete girdim.
Kapıyı kapattım. Hadi kapıyı kapatıyorsun da niye kilitliyorsun ki. Değil mi? Evde
sadece ben varım. Neyse ihtiyacımı giderdim. Elimi yıkadım. Kapı kilidini
çevirdim. Sonra da kapı kolunu tuttum. Kapı kolunu oynatırken birden elimde
kaldı. Zaten sorunluydu kapı kolu. İnsanın aklına gelmiyor ki. Elimdeki kapı
kolunu yerine takmaya çalıştım. Kapının her iki tarafındaki kolu birbirine
bağlayan demir çubuk, biraz ileri kaydı. Yani kapı kolunu çevirmek hiçbir fayda
vermiyordu. O ana kadar normal bir seviyede olan panik halim, tavan yapmaya
başladı. Neyse kurtulmak için kapıyı tekmelemeye başladım ilk iş. Kapı ortadan
kalkarsa sorunum çözülürdü. Değil mi? Bir süre sonra kapının tekmelemeyle
açılmayacağı gerçeğini deneme yanılma yoluyla anlamış oldum. Klozete oturup
beklemeye başladım. Yere mi otursaydım? En mantıklısı tabi ki de klozette
oturmaktı ama insanın tuvaleti yokken klozette oturması çok garip bir durumdur.
Belki babam gelir beni kurtarır diye düşünmeye başladım. Babam yakınlarda bir
yerdeydi tabi ben o an bilemiyordum nerde olduğunu. Evin anahtarı da sadece
ondaydı. Acaba babam, ben nasılsa evdeyim diye anahtarı yanına almamış olabilir
miydi? Bundan daha önemlisi, babam yakınlarda bir yerde olmayabilirdi. Ardından
aklıma çayın ocakta olduğu geldi. Ev bu
yüzden yanabilirdi. Yangınların çıkma nedenlerine bakıldığında hep önemsiz gibi
görünen şeylerin çok etkili, hatta bizzat yangının nedeni olduğu görülüyor. Çaydanlık
uzun süre ocakta kalırsa yanabilir. Bu da evin içinde bir yangını
başlatabilirdi. Tüm bunları düşünmek tavanda olan panik durumumun tavanı delip
geçmesine neden oldu. Bunu kapıya karşı kullanmış olsam kapıyı yıkıp bu
durumdan kurtulabilirdim belki de. Babamın yakında olmasına kendimi inandırarak
biraz rahatlamaya çalıştım. Bir de şöyle bir durum da var. Bir süre geçtikten
sonra insan kendiliğinden rahatlamaya başlıyor. Yani babam, annem, abim veya
kız kardeşim eve gelirdi. Ben de onlara sesimi duyururdum. Çünkü eninde sonunda eve geleceklerdi. Ben
sesimi onlara duyuracaktım. Onlar da bir şekilde beni kurtaracaklardı bu
durumdan. Çok geçmeden beni tuvaletten çıkaracak adımı atmış oldum. Önce havalandırmayı
açtım. Havaya ihtiyacım olduğunu o an anladım. Sonra düşündüm ki buradan bağırarak sesimi birine iletebilirim. “Beni
duyan var mı?” diye bağırmaya başladım. Birkaç kez tekrarlayınca sonunda biri
beni duydu. Ona durumu anlattım. Sonra babamın telefon numarasını verdim.
Aklıma onun telefon numarası gelmişti. Bir süre sonra babam benim telefonumu
aramaya başladı. Bir kaç defa çaldırdı telefonumu. Telefonu açmayınca benim
tuvalette kaldığıma, telefonumu da yanıma almadığıma inanmış oldu. Başta emin
değildi. Düşünsenize tanımadığınız biri arıyor. Oğlunuzun tuvalette kilitli
kaldığını söylüyor. Şaşırırsınız, anlam veremezsiniz tabi. Çok geçmeden babam
geldi. Kapıyı açtı. O şekilde kurtulmuş oldum. Yani buraya kadar tüm anlatmak istediğim
korku ve panik anında insanın düşünce biçiminin ilkel bir hal aldığıdır. Çünkü
işin içine yaşama dürtüsü girer ve kurtulmak için akla ilk gelmesi gereken şey,
akla son gelen şey olur. İnsan eğer o panik olma durumunu üzerinden atabilirse
sağlıklı düşünmeye başlar ve kendini içinde bulunduğu durumdan kurtaracak
adımı atmış olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder