Kapitalizmin tekelci aşamaya ulaştığı günümüzde siyaset yapmanın yolu
siyasi tekel oluşturarak mevcut durumu tek çıkar yol olarak göstermektir.
Siyasi tekel oluşturmanın yolu da siyaset yapılan toplumun rızasını
kazanmaktır. Siyasi tekel oluşturmayı amaçlayan günümüz iktidarları, önce
siyaset yaptıkları toplumun bilincini analiz eder, sonra bu bilinci istediği
şekle sokar ve en sonunda da bu kendi şekillendirdikleri bilinci işleyerek
kendi yapmak istediklerine toplumları ikna ederler.
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün “Dersim Katliamı’nın sorumlusu CHP’dir. Atatürk de olaylardan haberdardı”
sözlerinin üzerine inşa edilen Dersim
tartışması ile amaçlanan da tam bir toplumu ikna çabasıdır.
Bu tartışmaların amacı asla saf bir “geçmişle
yüzleşmek” çabası değildir. Burda amaç, hükümetin hakimiyetinin
karşısındaki en büyük güç odağı olan CHP’nin ve parti kişiliğinde ulusalcı
yaklaşımın itibarsızlaştırılarak mevcut hükümeti tek çıkar yol olarak
göstermektir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “CHP’nin tarihinde bunlar var. Hamdolsun bizim tarihimizde böyle şeyler
yok” minvalindeki son derece siyaset bilimi ve tarih bilimi bakış açısından
yoksun sözleri bu durumun en açık ispatıdır.
CHP, silahlı bir kurtuluş mücadelesinin ardından milli burjuva demokratik
devrimleri yapmış ve yeni bir rejim kurmuş, neredeyse 90 yıllık bir
partidir. Adalet ve Kalkınma Partisi ise
bu burjuva demokrasisinin neredeyse 80 yıl sonrasında kurulan, 10 yıllık bir
partidir. Bu iki geçmişin kıyaslanması hiçbir bilimsel ve akılcı düşünceye
sığmaz.
Samimi bir biçimde geçmişle hesaplaşmak isteyen bir hükümet; 1 Mayıs 1977
ile, Kemal Türkler’in öldürülmesi ile, Maraş Katliamı ile, Sivas Katliamı ile;
Uğur Mumcu, Hrant Dink gibi nice aydın ve gazetecinin öldürülmesi gibi
olaylarla hesaplaşır.
Mevcut hükümet, üstlenmiş olduğu ileri demokratik yeni Türkiye modelinin
önünde en büyük engel olarak ulusalcılığı görmektedir. Başbakan Erdoğan’ın
hedeflediği 2. Cumhuriyet’i kurabilmesi için 1. Cumhuriyet’in kurucusu olan
CHP’yi etkisiz hale getirmesi gerekmektedir. Yani bu tartışma 1.
Cumhuriyetçiler ile 2. Cumhuriyetçilerin tartışmasıdır. Bu tartışmadan halk
yararına, ülkenin demokratikleşmesine fayda sağlayacak, “geçmişle hesaplaşacak”
bir sonuç çıkması mümkün değildir. Bu tartışmanın gerçekten geçmişle yüzleşen,
demokratik bir sonuç verebilmesi için, ideolojik hesaplaşmadan uzak, yalnızca
gerçekliği arayan bir toplum baskısı gerekmektedir.
Soner Bahadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder