Türkiye Komünist Hareketi(TKH)'nin yayın yaptığı Gazete Manifesto isimli internet sitesinde, 16 Kasım tarihinde "Solun 1 Kasım imtihanı: Çöken tezler"(1) başlığıyla bir yazı yayınlandı. Yazının amacı açıkça, yazın gerçekleştirilen Halkın Türkiye Komünist Partisi(HTKP) Kongresi'nde yaşadıkları hezimetten duydukları ve halen sıcak bir şekilde hissettikleri acıyı hafifletmekti.
Fakat, HTKP Kongresi'nde hezimete uğramalarına neden olan Türkiye solundaki "her şeyi ben bilirim", "tek devrimci benim" diyen ve sistemle kavga etmek yerine sosyalistleri "terbiye etmeye" odaklı hastalıklı kafayı sürdürdükleri için bu konuda pek başarılı olamadılar. Çünkü Türkiye'de, "Haziran Direnişi bir başlangıç noktası alınamaz", "Haziran Direnişi bitmiştir", "Halk faktörü devrede değildir" ve "toplumsal dinamikler yoktur" diyerek siyasette yol alamazsınız.
Bu arkadaşların baktığı "mercek"ten bakınca yukarıda sayılan iddialar görülebilir. Çünkü TKH'nin öncü kadroları; Türkiye'nin siyasi alışkanlıklarını değiştirmiş olan Haziran Direnişi ile, kendi alışkanlıklarını değiştiremedikleri için sağlıklı ilişki kurup Haziran Direnişi ile birlikte hareket edemediler. Bu yüzden uzanamadığı ciğere "mındar" diyen kedi edasıyla Haziran Direnişi'nin yarattığı halk faktörünü yok etmeye çalışarak tarihi geri akıtmaya ve kendi alışkanlıklarını sürdürebilecekleri bir Türkiye yaratmaya çalışıyorlar.
Şaşırmadık: Çünkü HTKP'yi kuran kadrolar, Türkiye Komünist Partisi(TKP)'nde 2014 yılı yazında başlayan tartışmanın sadece TKP'nin bir iç tartışması değil; tüm solda Haziran Direnişi'nden ders çıkaran arayışçılarla, Haziran Direnişi hiç yaşanmamış gibi hareket etmek isteyen statükocular arasındaki tartışma olduğunu söylüyorlar.
Yani HTKP, statükoculara karşı mücadelede şerbetlidir. Ayrıca bu tartışmalarda 2014 yazında hangi konuda ne diyorsa, bugün de aynı konularda aynı şeyleri söylüyor!
YANLIŞ HESAP HAZİRAN'DAN DÖNER!
Fakat arkadaşlarımız hatalı tespit ve siyaset yapma tarzlarından çabuk vazgeçtiler. Yine aynı sitede 18 Kasım tarihinde yayınlanan, "Safları sıklaştırma zamanı"(2) başlıklı yazı, bir önceki yazıdaki tahlilleri yerle bir eder cinstendi. Ama siyaset, hele de devrimci siyaset; 2 gün önce söylediğini bugün reddederek yapılmaz.
O yüzden arkadaşlarımızın karar vermesi gereken bazı noktalar var:
1)"Seçimler önemsiz, önemli olan işçi sınıfının örgütlenmesi" mi, yoksa Türkiye solunda ortaya atılan 11 tezin aynı anda çöktüğünü gösterebilecek önemde bir gösterge midir? Yoksa 11 tezin aynı anda çöktüğünü gösterebilecek bir gösterge aslında o kadar da önemli değil midir? Eğer öyleyse neden böyle bir yazıyla bize akıl dağıtmaya çalışıyorsunuz?
2)Haziran Direnişi bir başlangıç noktası olarak alınamaz, Haziran Direnişi bitti, halk faktörü devrede değil ve toplumsal dinamik diye bir şey yok mudur; yoksa "Haziran Direnişi büyük bir deneyim olarak topraklarımızın ilerici hanesine atılan büyük bir çentiktir. Bugün İkinci Cumhuriyet adını verdiğimiz AKP’yle temsil edilen rejimine atılan bu çentiğin silineceğini düşünenler büyük bir yanılgı içindedir" mi?
3)AKP rejiminin krizde(3) olmadığını belirtip, "İkinci Cumhuriyet ister AKP’li ister AKP’siz yeni bir yapılanmaya girecekti. Seçimler, sermaye düzeninde bunun nasıl olacağına karar vermiştir" deyip ardından da ekonomik krizin varlığını kabul ettiniz. Peki, "AKP kurmaylarının ve kalemşörlerinin sürekli olarak 'AKP’ye oy vermeyen kesimlere şirin görünme çabaları' tam da bu korkudan dolayıdır. Önümüzdeki dönemde AKP tarafından, bir demokrasicilik oyunu sahneye konacak" olması iddianız, daha önce tüm toplumsal kesimlere savaş açan AKP'nin politik kriz içerisinde olduğunun göstergesi değil midir? AKP politik krizde değilse kutuplaştırma siyasetini neden sürdürmüyor?(4)
HDP'YLE İLİŞKİMİZ
HTKP Genel Başkanı Erkan Baş, HDP'ye oy verme gerekçemizi, "Sözünü ettiğimiz tutum, HDP’nin siyasal, ideolojik veya programatik hattını bir bütün olarak sahiplenmek ve desteklemek anlamına gelmiyor. Hatta aksine sözünü ettiğimiz net tutumu esas belirginleştiren yan, 'HDP’li değiliz ama HDP’ye oy vereceğiz' biçiminde özetlenebilecek bir tutumu alabilmektir. Hatta gerekiyorsa, açıkça ve ayrıntılı biçimde HDP’ye dönük eleştirilerimizi ortaya koyarak HDP’ye oy vermek de diyebiliriz."(5) ifadeleriyle açıklamıştı.
Bu ifadelerin anlamı gayet açıktı ama kasten anlamak istemeyen arkadaşların yaygaralarına karşı ben de bu sözlerin anlamını daha önce buradan açıklamıştım(6). Aynı yazı, TKH ile aramızdaki politik tartışmayı merak eden okurlarımız açısından da faydalı olacaktır.
HDP'nin Celal Doğan ve Dengir Mir Mehmet Fırat'ın "Başkanlık sistemi tartışılabilir" sözlerinin ardından AKP ile Başkanlık Sistemi için anlaştığı ve "2.Cumhuriyet restorasyonunda görev alacağı" iddialarına ise HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, "Kendimin başkan olacağını bilsem AKP'nin önerdiği sisteme karşıyız" sözleri yeterli yanıtı oluşturmaktadır.
Arkadaşlarımıza son olarak, Şarkıcı Tarkan'ın eski bir şarkısını armağan ederek, "Akıl verme, vereceksen huzur ver" diyorum!
(1)"Solun 1 Kasım imtihanı: Çöken tezler", Gazete Manifesto, 16 Kasım 2015, http://gazetemanifesto.com/2015/11/16/solun-1-kasim-imtihani-coken-tezler/
(2)"Safları sıklaştırma zamanı", Gazete Manifesto, 18 Kasım 2015, http://gazetemanifesto.com/2015/11/18/saflari-siklastirma-zamani/
(3)Arkadaşların iddia ettiği gibi biz AKP rejiminin "çöküşte" olduğunu söylemedik, "krizde" olduğunu söyledik. Bu krizlerin de "kendiliğinden" bir çöküşe sebep olacağını söylemedik, tam tersine krizleri derinleştirici öncü müdahalelerle bir devrimci yığınak yapılması gerektiğini söyledik.
(4)Ayrıca baknız: Soner Bahadır, "Ali Koç komünist olursa!", 15 Kasım 2015, http://serbestats.blogspot.com.tr/2015/11/ali-koc-komunist-olursa.html
(5)Erkan Baş, "1 Kasım üç görev", İleri Haber, 19 Eylül 2015, http://ilerihaber.org/yazarlar/erkan-bas/1-kasim-uc-gorev/1535/
(6)Soner Bahadır, "Bozguncu komünistler ya da 'Ne Yapmamalıcılar' ", 23 Eylül 2015, http://serbestats.blogspot.com.tr/2015/09/bozguncu-komunistler-ya-da-ne_87.html
Soner Bahadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder