logo

20 Mayıs 2013 Pazartesi

İstanbul Barosu neden hedef alındı? 3: Mücadele nerede Kocasakal orada


Ümit Kocasakal’ın mücadelesi İstanbul Barosu ile sınırlı değil.

Kocasakal, 13 Aralık 2012 tarihinde Sanatçılar Girişimi tarafından Bostancı Gösteri Merkezi’nde “Reddediyoruz” başlıklı büyük bir buluşma gerçekleştirmişti. Yüzlerce yurttaşın salonu doldurduğu, bir o kadarının salonun dışında kaldığı görkemli buluşmada konuşanlardan biri de Ümit Kocasakal idi.

Kocasakal burada yaptığı konuşmada, “Sizler hangi çorak, bereketsiz lanetlerin toprakların ürünüsünüz? 10 yıldır, 15 yıldır topluma söyledikleri yalanların ışığındaki o uyuşma ve narkoz etkisi geçiyor artık toplumda. İnsanlar gerçekleri görmeye başladı. Sanatçılar ayakta, üniversiteler, Barolar ayakta. Bu giydirilmek istenen deli gömleğini reddediyor. Cumhuriyetle olan hesaplaşmada, cumhuriyetin aydınlığın yanında yer alıyor. Ve bu yalan saltanatı, bu koyu sivil dikta sona ermek üzeredir. Bugün yaptıkları bütün hukuksuzlukların hesabı tek tek sorulacaktır. Ama onların bizlere tanımadıkları adil yargılanma hakları ibret olsun diye onlara tanınarak bu hesap sorulacak çünkü sonuç değişmez” şeklinde konuşmuştu.

Kocasakal ayrıca, 23 Nisan’da “Milli Meclis, Milli Hükümet” sloganıyla toplanan Milli Merkez Kurultayı’na da katıldı. Ankara’da Yenimahalle Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleşen, ABD emperyalizmine ve işbirlikçisi AKP iktidarına karşı bir merkez oluşturmayı hedefleyen Kurultay’da konuşan Kocasakal, “Onların Akil Adamları, bizim de Asil ve Adil adamlarımız var. Bugün öfke doluyor insan. Emperyalistler yedikleri tokadı hazmedemeyip 90 yıl sonra yerli işbirlikçileriyle saldırıyor. Kahramanlar hain, hainler kahraman haline getirildi. Cumhuriyet yenilmez, yenilen işbirlikçi, taşeron iktidardır. Bizim görev belgemiz Bursa Nutku'dur. Vatanımız yoksa geleceğimiz olamaz. Çanakkale'de 12 yaşında şehit olanlar bizi göreve çağırıyor. Ölümden öte köy, Silivri'den öte cezaevi yok. Milli Merkez, Kurmay olacaktır. Milli Merkez'in ilk görevi yarım kalan Cumhuriyet Devrimi'ni tamamlamaktır” demişti.

Kocasakal’ın savcısı nasıl atandı?

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu(HSYK), 13 Haziran 2012 tarihinde yayınladığı 2012 Yılı Yaz Mevsimi Kararnamesi ile 2 bin 335 savcının yerini değiştirmişti. Davanın iddianamesini hazırlayan Fazıl Balta da bu Kararname ile doğrultusunda Çanakkale’nin Eceabat İlçesi Cumhuriyet Savcılığı’ndan Silivri Cumhuriyet Savcılığı’na atandı.

Ayrıca aynı kararname ile dönemin Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Çankırı Hakimliği’ne, Hrant Dink Davası’nda “örgüt yok” kararı veren dönemin İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Rüstem Yılmaz Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı sıfatıyla KCK Diyarbakır Davası’na baktığı sırada anadilde savunma izni vermeyen Menderes Yılmaz İzmir Hakimliği’ne, Uludere Katliamı soruşturmasını yürüten dönemin Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıvekili Ahmet Karaca, Adana Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’ne atanmıştı.

Konya Barosu Başkanı Fevzi Kayacan'ın İstanbul Barosu
Yönetim Kurulu hakkında açılan davada ihbarcı olarak yer
alması Konya Barosu avukatları tarafından tepkiyle karşılandı
Muhbir Başkan’a kazan kaldırdılar

Konya Barosu Başkanı Fevzi Kayacan’ın davada ihbarcı olması Konya Barosu avukatları tarafından sert bir tepkiyle karşılandı. Fevzi Kayacan’ın ihbarda bulunmasının ardından çok sayıda Konya Barosu avukatı, Kocasakal ve yönetimine destek mesajı gönderdi. Konya Barosu YK Üyesi Oktay Unkur ise Kayacan’ın bu tavrını eleştirerek istifa etti.

Unkur, 21 Şubat 2013 tarihinde Kayacan’a gönderdiği mektupta, “Yönetim Kurulu üyelerinin fikirlerini almayı bırakın haberleri dahi olmadan bir takım yazışmaların yapılmasını ve bazı tartışmalara daha önce örneğine rastlanmamış bir şekilde taraflı müdahil olunmasını tek sesli, tek renkli ve anti demokratik buluyorum. Köklü mazisi ve geleneği olan Konya Barosu’nun kamuoyunda ve özellikle hukuk camiasında, genel kabule göre de hiç hoş karşılanmayan ‘ihbarcı-ispiyoncu’ şeklinde anılması oldukça itibar zedeleyicidir. Kaldı ki sözkonusu olayın ihbar edenlerinden olan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 10 Nisan 2012 tarihli suç duyurusundan bile önce harekete geçen ve ihbar eden Konya Barosu Başkanlığı’nın bu tutumu, savunma mesleğinin ruhunu ve mesleki dayanışmayı nasıl hiçe saydığının çarpıcı bir örneğidir. Mesleki sorunların çığ gibi büyüdüğü günlerde enerjimizi, taraflı kısır siyasi çekişmelere değil sorunların çözümüne odaklamanın daha yararlı olacağı düşüncesindeyim” ifadelerine yer vermişti.

Soner Bahadır 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder