logo

25 Şubat 2013 Pazartesi

Büyük resmin parçaları 2: Ahmet Türk’ün dedesinin kanlı elleri

Ahmet Türk’ün 1915 yılında yaşanan Ermeni olayları hakkında söylediği, "Burada Kürtlerin de payı var. Dedelerimiz, bu halklara zulmetti. Torunları olarak özür diliyoruz. Bu özrü kabul etmek önemlidir" sözü Kürt siyaseti için önemli bir kırılma noktasıdır.

PKK/DTK/BDP siyaseti, her ne kadar kendilerini sosyalist ve bütün Türkiye'yi kapsayan bir siyaset olarak tanımlasa da bunun inandırıcılığı kalmamıştır. Bu siyasetin tüm Türkiye'yi kapsamadığı, 2010 yılında yapılan anayasa referandumunda aldığı boykot kararının gerekçesiyle sabittir. BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, boykot kararlarının gerekçesini, "Bu pakette Kürt halkının taleplerine ilişkin bir iyileştirme yok" diyerek açıklamıştı. Karar kriteri yalnızca "Kürt halkının taleplerine ilişkin iyileştirme" olan bir siyasetin bütün Türkiye'yi kapsayamayacağı aşikardır.

Bu konuda o kadar büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar ki, yanlarına işçiden çok Kürt diyen bir takım "sosyalist parti"leri alarak Halkların Demokratik Kongresi(HDK) ismini almaya ve sayısal tabanı genişleterek kendi meşruiyet alanını genişletmeye çalışmaktalar. Bu konuda o kadar kararlıdırlar ki "eski tüfek komünist"lerden Ertuğrul Kürkçü, Abdullah Levent Tüzel ve Sırrı Süreyya Önder'i HDK'den milletvekili seçtirdiler. En basitinden Önder'in Zaman Gazetesi'ne verdiği Kürt sorunu röportajında soruna "Bedüizzaman Said-i Nursi perspektifinde çözüm bulma" talepli röportajı, HDK'nin bu soruna ilişkin geliştirdikleri "sınıf perspektifi"ni gözler önüne sermektedir.

Türk Devleti'nin "soykırımcı niteliği" ve Ermeni meselesi

HDK, "Türk Devleti, soykırımcı bir niteliğe sahip bir devlettir" argümanına sahiptir. Bu argümana göre Osmanlı İmparatorluğu, 1. Dünya Savaşı'na girerken ve savaşın sonunda Kuva-i Milliye birlikleri tarafından başlatılan Kurtuluş Savaşı sonucu kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla devam eden süreçte Türk Devleti çeşitli azınlıklara soykırım uygulamış, bu soykırımlara da 1915 yılında Ermenilerle başlamıştır.

Bu noktada, HDK'nin önemli bileşenlerinden Demokratik Toplum Kongresi'nin Eş Başkanı Ahmet Türk'ün Ermeni olayları hakkında söylediği “1915'lerde Ermeniler büyük acılar yaşadı. Burada Kürtlerin de payı var. Kürtler kullanıldı. Buradaki halk bir zulümle karşı karşıya kalmış. Hem Süryaniler, hem Ezidilerle ilgili hem de Ermenilerle ilgili dedelerimiz, babalarımız kullanıldı, bu halklara zulmetti, onların eli kanlıdır dedik. Bu halkların, bu grupların kanı ile elleri kirlidir, dedim. Biz evlatları olarak, torunları olarak özür diliyoruz. Bence özrü kabul etmek önemlidir. Biz Kürtler olarak diyoruz ki evet irademiz dışında kullanıldı. Propagandalarla Kürt halkı da Ermenilere zulüm etti. Bundan ızdırap ve acı duyduğumuzu çok rahat ifade edebiliyoruz. Türkiye'nin de bu büyüklüğü göstererek Ermenilerden, Ezidi ve Süryani halkından özür dilemesi gerekiyor. Bu olaylar cumhuriyetten önce olmuşsa bu sıkıntıya ne gerek var?" sözleri kilit önem arz etmektedir.

Bu sözler her ne kadar, olayın sonunda işi yine Türk Devleti'ne ihale etse de bu sözlerin ardından HDK artık bu konuda eskisi kadar rahat konuşamayacak. Çünkü, Kürt sorunu haricindeki diğer kimlik sorunları hakkında yaptıkları açıklamada Türk'e "dedesinin kanlı elleri" hatırlatılacak.

Önümüzdeki yazıda Kürt ve Ermeni problemleri hakkında NATO ve HDK'nin tepkilerini inceleyeceğiz.

Soner Bahadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder