![]() |
"Türkiye'yi küçük Amerika yapacağız" diyen Nihat Erim |
Çok partili rejime geçildiği günden beri, “muhasır
medeniyet seviyesi” kriteri “Küçük Amerika olmak” olan bir devlet vizyonuyla
yönetiliyoruz. AKP iktidarı ise bu vizyonu, “ileri demokrasi” ile
taçlandırarak(!) “sonuçlandırma” hedefinde.
“Türkiye’yi küçük bir Amerika yapacağız” sözü, 1949 yılında, dönemin Bayındırlık Bakanı Nihat Erim(1) tarafından söylenmiştir. Bir CHP’linin söylediği bu söz, kendisinden sonra gelen farklı görüşlü hükümetler tarafından da benimsetilmiş ve günümüze kadar sürdürülmüştür.
Peki “Küçük Amerika” ne demektir ve böyle bir gereksinim nereden gelmektedir? Bu sorulara yanıt verebilmek için öncelikle sözün söylendiği koşulları incelemek gerekmektedir.
Bahsi geçen dönem; 2.Dünya Savaşı’nın ardından, “uluslarası güç dengesi”nin yeniden kurulduğu bir dönemdir. 4 Nisan 1949 tarihinde, ABD ile Batı,Orta ve Güney Avrupa ülkeleri, kendilerine göre SSCB’nin başını çektiği “Komünizm canavarı tehlikesi”ne karşı “NATO şemsiyesi altında” birleşerek emperyalizm(küresel sömürgecilik)in bekçiliğini yapmaya başladı. Buna karşı ise SSCB ve Doğu Avrupa da “reel sosyalizmi”i ayakta tutmak için 14 Mayıs 1955 tarihinde Varşova Paktı’nı kuruyorlar.
O tarihten itibaren Türkiye Cumhuriyeti, burjuva demokratik devrimi kurucu kadrolarının “Mazlum milletlerin bağımsızlık mücadelelerinin başlangıçı olma” vizyonu yerine, yine aynı kadroların “Modern batı ailesinin ‘eşit’ bir bireyi olma” vizyonunu, eşitlik ilkesini görmezden gelerek benimsedi ve ABD’nin kuyruğuna takıldı.
Fakat, ABD’nin kuyruğuna takılmak öyle kolay bir şey değil. Çünkü ABD, ya denkleriyle ya da benzeşleriyle ilişki kurar. ABD ile denk bir kuvvet olma vizyonundan uzak olan Türkiye, ABD’nin benzeşi olma yolunu tuttu. Fakat bu ilişkinin temel belirleyeni ABD olduğu için bu benzeşiklik, gerçekte değil görüntüde oldu. ABD’nin süt tozu, çikolatası, arabası, kıyafeti, müziği filan hayatımızı doldurdu.
Geriye bir tek eksik kaldı: Amerikan tipi siyasetin hayatımızı doldurması. Şu anda AKP iktidarının temel vizyonu bu eksiği doldurarak, “Küçük Amerika”yı tamamlamaktır.
Amerikan tipi siyasetin nasıl bir şey olduğuyla haftaya bu satırlarda buluşmak üzere...
(1)Erim, 1945-1950 ve 1961-1971 yılları arasında CHP milletvekilliği yaptı. 12 Mart 1971 Muhtırası sonrası kurulan “Reform Hükümeti”nin başına “CHP’den istifa etmesi şartı” ile getirildi. 26 Mart 1971’de Başbakanlık görevini devralan Erim, 22 Mayıs 1972’ye kadar bu görevi sürdürdü. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesiyle sonuçlanan Balyoz Harekatını başlatması sebebiyle “Balyoz” lakabını kazanan Erim’e, “Gerekirse demokrasilerin üzerine şal örtülmelidir” sözleri sebebiyle Aziz Nesin tarafından da “Şalcı Nihat” lakabı takılmıştır. 1959-1961 yılları arasında da BM Uluslarası Hukuk Komisyonu Üyesi görevi yapmıştır.(Kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/Nihat_Erim)
Soner Bahadır
“Türkiye’yi küçük bir Amerika yapacağız” sözü, 1949 yılında, dönemin Bayındırlık Bakanı Nihat Erim(1) tarafından söylenmiştir. Bir CHP’linin söylediği bu söz, kendisinden sonra gelen farklı görüşlü hükümetler tarafından da benimsetilmiş ve günümüze kadar sürdürülmüştür.
Peki “Küçük Amerika” ne demektir ve böyle bir gereksinim nereden gelmektedir? Bu sorulara yanıt verebilmek için öncelikle sözün söylendiği koşulları incelemek gerekmektedir.
Bahsi geçen dönem; 2.Dünya Savaşı’nın ardından, “uluslarası güç dengesi”nin yeniden kurulduğu bir dönemdir. 4 Nisan 1949 tarihinde, ABD ile Batı,Orta ve Güney Avrupa ülkeleri, kendilerine göre SSCB’nin başını çektiği “Komünizm canavarı tehlikesi”ne karşı “NATO şemsiyesi altında” birleşerek emperyalizm(küresel sömürgecilik)in bekçiliğini yapmaya başladı. Buna karşı ise SSCB ve Doğu Avrupa da “reel sosyalizmi”i ayakta tutmak için 14 Mayıs 1955 tarihinde Varşova Paktı’nı kuruyorlar.
O tarihten itibaren Türkiye Cumhuriyeti, burjuva demokratik devrimi kurucu kadrolarının “Mazlum milletlerin bağımsızlık mücadelelerinin başlangıçı olma” vizyonu yerine, yine aynı kadroların “Modern batı ailesinin ‘eşit’ bir bireyi olma” vizyonunu, eşitlik ilkesini görmezden gelerek benimsedi ve ABD’nin kuyruğuna takıldı.
Fakat, ABD’nin kuyruğuna takılmak öyle kolay bir şey değil. Çünkü ABD, ya denkleriyle ya da benzeşleriyle ilişki kurar. ABD ile denk bir kuvvet olma vizyonundan uzak olan Türkiye, ABD’nin benzeşi olma yolunu tuttu. Fakat bu ilişkinin temel belirleyeni ABD olduğu için bu benzeşiklik, gerçekte değil görüntüde oldu. ABD’nin süt tozu, çikolatası, arabası, kıyafeti, müziği filan hayatımızı doldurdu.
Geriye bir tek eksik kaldı: Amerikan tipi siyasetin hayatımızı doldurması. Şu anda AKP iktidarının temel vizyonu bu eksiği doldurarak, “Küçük Amerika”yı tamamlamaktır.
Amerikan tipi siyasetin nasıl bir şey olduğuyla haftaya bu satırlarda buluşmak üzere...
(1)Erim, 1945-1950 ve 1961-1971 yılları arasında CHP milletvekilliği yaptı. 12 Mart 1971 Muhtırası sonrası kurulan “Reform Hükümeti”nin başına “CHP’den istifa etmesi şartı” ile getirildi. 26 Mart 1971’de Başbakanlık görevini devralan Erim, 22 Mayıs 1972’ye kadar bu görevi sürdürdü. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesiyle sonuçlanan Balyoz Harekatını başlatması sebebiyle “Balyoz” lakabını kazanan Erim’e, “Gerekirse demokrasilerin üzerine şal örtülmelidir” sözleri sebebiyle Aziz Nesin tarafından da “Şalcı Nihat” lakabı takılmıştır. 1959-1961 yılları arasında da BM Uluslarası Hukuk Komisyonu Üyesi görevi yapmıştır.(Kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/Nihat_Erim)
Soner Bahadır
Menderes’in maksattaki gâyesi Türkiye’yi «Küçük Amerika» yapmaktı. ULU BAŞKAN TRUMP riyâsetinde Amerika Birleşik Devletleri «BÖYÜK TÜRKiYE» olmuştur. Verin mehteri..
YanıtlaSil