PKK, kendi ifadesiyle, halktan gelen şikayetlerden ötürü
“gözaltına alarak” birkaç gün “misafir ettiği” Hüseyin Aygün’ü “gerekli idari
ve hukuki işlemler tamamlandıktan sonra” serbest bıraktı. Aygün ise bu eylemin
“propaganda amaçlı” olduğunu söyledi.
PKK, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün kaçırılmasıyla
ilgili olarak yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“12 Ağustos günü Dersim-Ovacık yolu üzerinde HPG Dersim Eyaleti Güçleri
tarafından CHP milletvekili Hüseyin Aygün gözaltına alınmıştır.
Hüseyin Aygün, Kürdistan halkına ve gerillaya yönelik devletin özel savaş
politikalarının bir yürütücüsü olduğu yönlü halkımızdan gelen yoğun şikayetler
göz önünde bulundurularak; sömürgeci Türk devletinin Dersim’e ve Dersim
halkımıza yönelik yürüttüğü özel savaşa, asimilasyoncu ve parçalayıcı
politikalara, yine Dersim’de geliştirilmek istenen barajlara dikkat çekmek ve Hüseyin
Aygün’ün bu kirli politikaların hizmetine girmemesi gerekliliğini hatırlatmak
amacıyla göz altına alınmıştır. Gerekli idari ve hukuki
işlemlerin tamamlanmasının ardından Hüseyin Aygün kısa bir süre içerisinde
serbest bırakılacaktır.”
Hüseyin Aygün ise serbest bırakıldıktan sonra şu açıklamaları
yaptı:
“Propaganda amaçlı bir eylemdi. Onların deyimiyle
misafirlikti. Bağımsız siyaset yaparsam mutlu olacaklarını söylediler. Çatışma
ortamına son vermek için daha çok çaba sarf etmemizi istediler. CHP'den ayrılırsam
mutlu olacaklarını söylediler. Silahların gölgesi altında bir yorum
yapamayacağımı, bu kararı sadece özgür irademle alacağımı söyledim. Akan kanın
durması ve Kürt sorunun çözümü için bu eylemi yaptılar. Kamuoyunun dikkatini
buraya çekmek istediler. Dersim dağlarında serin suların kıyısında etrafı
ağaçlarla kaplı bir yerde tuttular. Can güvenliğime dönük bir kasıt yoktu.
Sadece Türk halkına bir mesaj göndermek amacıyla yapılan bir eylemdi.”
Eski Cumhuriyet Başsavcısı ve CHP Denizli Milletvekili İlhan
Cihaner ise Twitter hesabından olayı şöyle değerlendirdi:
“ Şiddeti
yöntem olarak kullanan bir örgüt, ‘Tunceli halkının siyasi iradesine saygı’
diyerek kaçırdığı milletvekilini bırakırken ileri demokrasinin ÖYM'leri
TBMM'nin 8 milletvekilini, parti başkanlarını, öğrencileri, yurtseverleri
zindanlarda tutmaktadır. Ölenler bu ülkenin yoksul halk çocuklarıdır. 30 yıldır
sorunu çözmek yerine derinleştiren sağcı-gerici iktidarlardan ve
zihniyetlerinden yurttaşlarımız desteklerini çekmelidirler. Sorunun sınıfsal
niteliği gözardı edilmemelidir. Akan kan yoksul halkın kanıdır."
Bütün bu olup bitenler, “Yeni Türkiye”deki siyasi
aktörlerin konumları hakkında mesajlar veriyor. Öncelikle PKK, bu eylemle,
Türkiye’de istediği kişiyi “gözaltına alacak” güçte olduğu mesajını vermiştir.
“Yeni CHP” ise PKK örgütüne karşı eski kökten karşıt tavrını ortadan kaldırarak
“yeni” olan şeyin ne olduğunu merak edenlere göstermiş oldu.
Bu “propaganda amaçlı gözaltı misafirliğin” ardından
önemli bir gündem maddesi haline gelen Aygün ise devletin resmi politikası olan
PKK örgütünü umacı kılığında gösterme politikasının tam karşısında konumlanan
hatta partisinin tabanından ciddi tepki çeken “dağdaki genç arkadaşlar”
ifadelerini içeren ve kendisine zor kullanılmadığını belirten açıklamalar
yaparak PKK örgütüne yüklenen antipatiyi bertaraf etme çabası içine girişti.
Ana akım ve yandaş basında atılan “skandal sözler!” içerikli başlıklar ise bu
çabanın başarısını gözler önüne seriyor(!)
Aygün, açıklamalarına yönelik eleştirileri ise “Yani eğer
dönseydim de klasik vatan, millet, toprak, bayrak, ezan filan deseydim bu
eleştiren kesimler çok mutlu olacaktı. Barış dediğim için kardeşlik dediğim
için dağdaki çocuklar dediğim için suçlanıyorum. Buna da inanamıyorum,
üzülüyorum” sözleriyle yanıtladı. Aygün’ün önce nazik “dağdaki çocuklar”dan
şikayetçi olmadığını açıklayıp sonra da Tunceli Adalet Sarayı’nda ''İki gün
boyunca beni silah zoruyla kaçırıp alıkoyan, özgürlük ve güvenliğime tehdit
oluşturan PKK mensuplarından davacı ve şikayetçiyim'' demesi ise hangi
barışa ve kardeşliğe hizmet eder, bilemiyorum...
Soner Bahadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder