İçinde yaşadığımız memleket öyle komik bir hal aldı ki, 2
yıldır yazmadığım Yaygara serisinin üçüncüsünü yazmak farz oldu. Umarım ben de
bir İsrail oyunu değilimdir. Öyleysem de kusura bakmayın. Ama elden bir şey
gelmiyor… Zira yazdığım bu klavye, girdiğim bu internet hep İsrail’in oyunu.
Bu memlekette her an bacağını kaybedebilir, hatta her an
ölebilirsin. Ekonomimiz o kadar iyi ki; burada insan hayatı sudan ucuz. Bankta
oturup vapurunu beklerken bir an arkandaki duvar yıkılır, kendini koca otobüsün
altında bulursun. Otobüs şoförleri ralli yapar, bir yolcu daha alabilmek için
bin bir takla atar, yol ortasında yolcu alır.
Ve ne yazık ki bu halkın çoğuna göre bunlar hep İsrail oyunu.
Bildiğiniz gibi barajlardaki sular da bitiyor. Dereler
kuruyor, debiler düşüyor. Bereketimiz bitti. Sebebi: İSRAİL! İsrail oyunları
yüzünden susuz kalma tehlikesi yaşıyoruz. Üstelik bu, yüce iktidarımıza oynanan
yüzlerde oyundan sadece biri…
Milletin upuzun adamı Erdoğan, adamı olduğu milletine miting
veriyor: Havada helikopterler, çatılarda keskin nişancılar, ara sokaklarda
çevikler, tepesinde uçuş yasağı… Milletin adamı milletten mi korkuyor? Hayır!
Asla! Bu milletin hepsi ona hasta. Kendisi sade ve sadece İsrail’den korkuyor.
Daha doğrusu İsrail’in oyunlarından…

Bir lisan bir insan ama kendisi ben üç dil bilip ne
yapacağım, ülkeye tercüman mı arıyoruz diyor. Aman ne kadar komikli laflar
bunlar. Alkışı kapıyor tabi. Resmen cahilliği alkışlıyorlar. Dil bilip, ilim
bilip ne yapsın? İsrail’in oyunu mu olsun?
Yaşasın milletin adamı ve sıfırladığı paraları…
Ortadoğu’daki savaşın ve Afrika’daki Ebola virüsünün tarih
olması dileğiyle.
Bu ülke için ise artık temennim yok. İsrail’in oyunlarından
kurtulması dileğiyle diyelim.
Yaygara “2”
Yaygara “1”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder