Türkiye’deki ilerici ve devrimci güçlerin halka
anlatmakta en çok zorlandığı kavramdır gericilik. Bu zorlanmada ilerici ve
devrimci güçlerin yetersizliğinden daha büyük etki, sermaye güçlerinin bu
kavramı kendi çıkarları doğrultusunda gayet başarılı bir biçimde
çarpıtabilmesinindir. Bu başarılı çarpıtma sonucuda dindarlık, muhafazakârlık,
dincilik ve gericilik kavramları birbirine girmiş ve son dönemlerin popüler
tanımlaması olan kavram kargaşası ortaya çıkmıştır. Hatta bu kargaşa artık kavram
kaosu halini almıştır. Başlıkta sorduğum soruya yanıt verebilmek için öncelikle
bu kaosu çözmek gerekmektedir.
Neye göre ilerici?
Karl Marx, “Ekonomik alt yapı, sosyal ve siyasi üst
yapıyı belirler” demiştir. Benzer bir biçimde Mustafa Kemal Atatürk de
“Ekonomik bağımsızlık kazanılmadan, siyasi bağımsızlık kazanılamaz” demiştir. Birbirinden
çok farklı sosyal ve siyasal sistemlerin kurucuları olmalarına rağmen bu iki
kişinin işaret ettiği ortak bir nokta var. Bu ortak nokta her türlü toplumsal
ilişkiyi, o toplumun ekonomik üretim ilişkileri(şekli) belirler. Bahsettiğim
kavram kaosunu aşmak için kullanmamız gereken kriter, içinde bulunduğumuz
toplumun ekonomik üretim ilişkileridir.(Ekonomipolitik bakış)
Nereden çıktı bu
öğrenci evleri?
Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) Eş Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan, Kızılcahamam Kampı’nda yaptığı konuşmada öğrenci evlerini şu
ifadelerle hedef aldı: “Kızlı-erkekli aynı aynı evde kalıyorlar.
Muhafazakâr demokrat yapımıza ters. Vali Bey’e talimatını verdik. Denetimi
yapılacak.”Bu cümleler; davranış bilimi(psikoloji) ve siyaset bilimi açısından
da incelemeye muhtaç cümlelerdir. Fakat bu yazıda yalnızca bu konuşmanın gerici
bir konuşma olduğunu söylemekle yetineceğim.
Peki bu konuşa neden gerici? Bu sorunun cevabı için
açıklamaya muhtaç olan kavram, BOP Eş Başkanı’nın hedef tahtasına koyduğu
öğrenci evleri. Soruyorum: “Nereden çıktı bu öğrenci evleri?”
Cumhuriyet Devrimi
ve modern sanayi toplumu
Türkiye Cumhuriyeti; toprağa bağımlı, köleci kol emeğine
dayalı, akılcı düşüncenin yasak olduğu, insan yaşamının kendi mahallesinden
ibaret olduğu ve sorgulanamaz iktidarlar tarafından yönetilen (feodal) bir çok
uluslu sömürü devleti(imparatorluk) olan Osmanlı İmparatorluğu’nun
devrilmesiyle kurulmuştur. Bu devrimle birlikte; toprağı kullanan,
sanayileşen(makine kullanan), yeni teknolojiyi anlamaya(dolayısıyla akılcı
düşünceye) muhtaç ve kendi(doğru ya da yanlış) kararıyla kendini yöneten bir
toplum halini aldık. Yani, modern sanayi toplumu olma yoluna girdik.
Modern sanayi toplumu, önce üretim ilişkilerini, sonra da
toplumsal ilişkileri de değiştirdi. Artık, şarkıda geçen Ünzile, köyün en son
çitini aşmak zorunda kaldı.Çünkü hem o sınırda dünyanın bitmediğini fark
etti hem de o çitin içi artık Ünzile’yi doyurmaya yetmez hale geldi. Ünzile bu
doğrultuda, yeni toplumda var olmak için makine kullanmak zorundaydı. Bu
makineyi kullanmak için de makineyi kullanmayı öğrenmek zorundaydı. Ünzile’nin
çitinin içinde, o makineyi nasıl kullanacağını öğrenebileceği bir yer yoktu. Bu
yüzden çitin dışına çıktı. Fakat, sermayeci(kapitalist/anamalcı) düzen gereği
çitin dışında tek başına kalacak parası yoktu. Bu yüzden diğer Ünzilelerle bir
araya geldi. Böylece öğrenci evleri oluştu. Yani öğrenci evleri, modern
toplumun doğal sonucu ve göstergesidir.
AKP’nin itirazı
modernleşmeye
AKP’nin öğrenci evlerinde somutlaşan itirazının arka
planında modernleşmeye duyduğu itiraz saklı. AKP’nin itiraz ettiği şey, kız
çocuklarının irade sahibi bir birey olmasıdır. AKP’nin istediği, kız
çocuklarının erkekler için kul ve kuluçka makinesi olmasıdır. Buna, her gün
Türkiye’nin en kalabalık şehri olan İstanbul’un en kalabalık bölgelerinden Pangaltı
ile Şişli Camii arasında istisnasız her akşam hava karardığında kurulan ve
kadının cinsel obje olarak pazarlandığı et pazarına, AKP’nin tartışmasız
hakimiyetinde olan polis teşkilatının sesini çıkarmaması binlerce örnekten
yalnızca biridir.
Bu yüzden öğrenci evlerine itiraz, modernleşmeye yönelik
bir itirazdır. Bu yüzden bu itiraz ekonomipolitik açıdan gericidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder