logo

5 Haziran 2012 Salı

Bir dil bir insan


Geçirdiğim 3 gün bu sözün ne kadar doğru olduğunu anlamama yardımcı oldu.

Üniversitemizin Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü hocalarından Prof. Dr. Seda Görpe ve Gazetecilik Bölümü hocalarından Blogumuz yazarı Dr. Adem Ayten’in verdiği görevle 10. Yeni Binyılda İletişim Sempozyumu(10th Communication In The Millenium - CIM)’nun organizasyonunda yaklaşık 10 arkadaş görev aldık. Sempozyumda, Blogumuzun değerli yazarları Merve Çoban, Gökhan Çelik ve Mevlüt Kaynar ile birlikte fotoğrafçı olarak çalıştık. Hocalarımız ve bütün çalışma ekibi arkadaşlarımız da aynı fikirde, bu organizasyonu alnımızın akıyla geçirdik.

Üniversitemizin Rektörlük Binası’na yer alan doktora salonlarında 24-26 Mayıs 2012 tarihleri arasında gerçekleşen ve 100’ün üzerinde dünyaca ünlü akademisyenlerin katıldığı sempozyum hepimiz için bir çok alanda çok önemli bir tecrübe oldu. O güne kadar adlarını yalnızca ders kitaplarındaki kuramlarıyla duyduğumuz bu akademisyenler artık bizim için zamanında misafir ettiğimiz ve özel anılarımızın olduğu insanlar haline geldi.

Örneğin;  James Madison Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Frank Kalupa, benim için artık yalnızca önemli bir akademisyen değil; öğrencileriyle birlikte Rektörlük binamızdan İBB Saraçhane Binası’na kadar eşlik ve rehberlik ettiğim, İstanbul Üniversitesi Baltalimanı Sosyal Tesisleri’nde karşılıklı göbek attığım, öğrencilerine bildiğim kadarıyla göbek atmayı öğrettiğim birisi. Hakeza, Bükreş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mircea Constantinescu, bir kahve molası sırasında yanıma gelip kuzenine benzediğimi söyleyip birlikte bir fotoğraf çekilmeyi rica etti. Sayın Constatinescu ile birlikte bir fotoğraf çekildik. Kendisi o saniyeden itibaren benim manevi dayımdır.

Bu güzel anılar uzar gider...  

Güzel anılarla dolu ve alnımızın akıyla çıktığımız bu sempozyumda benim için çok önemli bir eksik vardı. O da yabancı dilimin yetersiz olmasıydı. Sempozyum baştan sona İngilizceydi. Bu yüzden sempozyumun hem akademik hem de sosyal boyutundan son derece kısıtlı boyutlarda faydalanabilmiştim. Öğrencileriyle birlikte İBB’ye götürdüğüm Prof. Dr. Kalupa, benimle iletişim kurmaya ve sohbet etmeye çalışıyordu. Aslına bakılırsa bunu ben de istiyordum. Yolculuğumuzun başlangıcında bana sorular soruyor, bir sohbet yaratmaya çalışıyordu. Ama benim son derece kısıtlı yabancı dilimin sınırlarına hapsoluyordu. İkimizin de istediği sohbet, tam anlamıyla gerçekleşemiyordu yani. Benim İngilizcem ne kadarsa o kadar iletişim... Hakeza, manevi dayım hissettiğim Prof. Dr. Constantinescu ile “iki lafın belini” kıramadım.

O 3 gün bana çok ciddi ders oldu. Eğer halkların kardeşliği tesis edilecekse, bütün dünya işçileri birleşecekse ve enternasyonal(uluslarası dayanışma) ile kurtulacaksa insanlık; yabancı dil öğrenmek şart!

Soner Bahadır

1 yorum: