logo

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Söylemek ve anlatmak


Antik Yunan düşünürü Aristoteles insanı, “zoon politicon” yani “toplumsal varlık” olarak tanımlar. İnsanlık tarihi boyunca insanlar da bu tanımlamayı doğrulamaya çalışırcasına sürekli olarak kendini ifade etmeye ve bir şeyler anlatmaya çalışır. Bu doğrultuda sürekli bir çok şey söyler. Ama başta iletişimbilimciler ve davranışbilimciler(psikologlar) bilirler ki bazen “söylenen” ile “anlatılan” aynı şey olmayabiliyor...

İletişimbilimde, özellikle metin incelemesi yapılırken kullanılan bir terimdir “görünmez metin.” Bu kavram, söylenenle anlatılan arasında fark olduğu temeline dayanır. Bu kavrama göre söylenen söz, yapılan davranış ya da gönderilen ileti, yalnızca saf bir biçimde duyularla anlaşılan birincil anlamlarda değildir. Zaman, mekan ve içinde bulunulan durum gibi pek çok faktörün ortaya çıkardığı pek çok farklı anlamlar vardır bu iletilerde. Bu kavrama göre iletilerde, iletiyi algılayan kişiler için, iletiyi gönderen kişiyle konumlarına göre de farklı anlamlar mevcuttur. Hatta ünlü iletişimbilimci Marshall McLuhann’ın iletilerin anlamlandırılması noktasında söylediği “araç mesajdır” sözünü de göz önünde bulundurursanız konunun ne kadar bütünlüklü(kompleks) bir halde olduğunu görmüş olursunuz.

Görünmez metin okuması aslında gündelik hayatımızda sürekli yaptığımız bir şeydir. En basitinden, sürekli bir yerlerde davet ettiğiniz birisi sürekli olarak hem de hiçbir iş yapmamasına rağmen size yorgun olduğunu ya da bir yerlerde işi olduğunu söylüyorsa, kendi kendinize “demek ki bu adam benimle bir yerlere gitmek istemiyor” deyip bir daha bir yere davet etmeyerek çok parlak bir görünmez metin okuması yapıyorsunuz.(1)

Öğrenme ve davranış

Davranışbilimi, öğrenmeyi, “edinilen bilgi sonrası oluşan davranış  değişikliği” olarak tanımlar. Ünlü düşünür Immanuel Kant da insan beyninin 12 esas ve 4 yardımcı olmak üzere 16 kategoriden oluştuğunu, insanların duyularıyla elde ettikleri verileri bu kategorilerden uygun olanına yerleştirdikten sonra bilinçlerini oluşturup davranışlarını geliştirdiklerini söyler. Bu iki veriyi bir araya getirirsek karşımıza çıkan sonuç şu: İnsanların davranışlarını sergileyebilmeleri ancak öğrenmeyle olur. Öğrenme de ancak ilgili davranışın gerektirdiği verinin elde edinilmesiyle gerçekleşebilir. Bilginin elde edilememesi durumunda davranışın gerçekleşmesi mümkün değildir.

Görünmez metin ve davranış incelemesi

Görünmez metin okumak ve davranış incelemesi(psikanaliz) yapmak çok benzer şeylerdir. Her ikisi de “görünen”i değil “arka plan”ı inceler. Hatta bu iki disiplin birbirine çokça yardımcılık eder. Çünkü kişinin söyledikleriyle ruh halinin birbirinden bağımsız olması mümkün değildir.

Susmak da bir iletidir

Bu noktada üzerinde durulması gereken bir başka nokta da susmanın da bir yanıt, tepki ve ileti olduğudur. Susmanın da zamanı, mekanı, aracı gibi faktörleri göz önünde bulundurularak görünmez metin okuması yapılabilir. Kültürümüzde, susmanın taşıdığı yanıt niteliği geniş yer tutmaktadır.

Görünmez metin okumak

Sağlıklı bir görünmez metin okuması yapılabilmesi için de sağlıklı ve eksiksiz bilginin edinilmesi şarttır. Çünkü bilginin aktarılmaması, eksik ya da farklı anlatılması da görünmez metin okumasına uygun bir iletidir. Fakat böylesi bir durumda yapılacak görünmez metin okuması hiç sağlıklı bir sonuç vermeyecektir.

Kişinin söylediklerinin ruh halinden bağımsız olamayacağını söylemiştim. Bir diğer dikkat edilmesi gereken husus da söylenilenlerin algılanmasıyla kişinin ruh halinin bağımsız olamayacağı. Yani iletiye maruz kalan kişi(alıcı/okuyucu) sizin gönderdiğiniz iletileri kendi o günkü ruh haline göre anlamlandıracak ve o ruh haline göre görünmez metin okumasını yapacaktır. Bir de bunun yanına alıcının, o güne kadarki doğrudan ve dolaylı edinimlerle elde ettiği birikimlerle oluşturduğu ve O’nu diğerlerinden ayıran zihinsel yapı olan “kişilik”i de katarsanız konunun ne kadar bütünlüklü olduğu bir kez daha gözler önüne serilecektir.

Bu noktada en tehlikeli nokta susarak verilen iletidir. Çünkü çözümlemesi en zor ileti susarak verilen iletidir. Alıcının kişiliği ve ruh haline göre, göndericinin aklının ucundan dahi geçmeyecek anlamlandırmalara sebebiyet verebilecek iletilerdir. Özellikle taraflarından biri bazı bilgileri sizden kasten saklıyorsa o ortamda hele de susarak sağlıklı iletişim kurmak imkansızdır. Bu noktada olması gereken, tarafların birbirinin varlıklarına bütünüyle saygı göstermesi ve sağlıklı iletişim için gerekli bütün bilgilerin gerektiği gibi aktarılmasını sağlamaktır.

Son bir fıkra

Bir gün İmam, Cuma vaazında kadınların tesettüre uygun giyinmesinin gerekliliği ve önemi hakkında uzun soluklu bir vaaz vermiş. Bütün cemaat de İmam’ı pür dikkat dinlemiş. Ertesi gün, öğle namazından kısa bir süre önce İmam’ın karısı mini etekli, saçları boyalı ve saçı açık bir biçimde İmam’ın evinden çıkmış. İmam, namaz vakti gelince camiiye gelmiş. Cemaat sormuş: “Hocam sen dün bize ‘kadınların tesettüre uygun giyinmesi gerekir’ diye uzun uzun vaaz verdin ama senin karının hiç tesettüre uyduğunu görmedik. Ne olacak bu durum?” İmam cevaplamış: “Dediğimi yap, yaptığımı yapma...”

(1)Parlak olduğu, doğru olduğu anlamına gelmez tabii ki.

*Bu yazı kimseye eleştiri değil, kendim dahil olmak üzere okuyan ya da okumayan herkese öneri niteliğindedir...

Soner Bahadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder