Antik Yunan düşünürü
Aristoteles insanı, “zoon politicon” yani “toplumsal varlık” olarak tanımlar.
İnsanlık tarihi boyunca insanlar da bu tanımlamayı doğrulamaya çalışırcasına
sürekli olarak kendini ifade etmeye ve bir şeyler anlatmaya çalışır. Bu
doğrultuda sürekli bir çok şey söyler. Ama başta iletişimbilimciler ve
davranışbilimciler(psikologlar) bilirler ki bazen “söylenen” ile “anlatılan”
aynı şey olmayabiliyor...
İletişimbilimde, özellikle
metin incelemesi yapılırken kullanılan bir terimdir “görünmez metin.” Bu
kavram, söylenenle anlatılan arasında fark olduğu temeline dayanır. Bu kavrama
göre söylenen söz, yapılan davranış ya da gönderilen ileti, yalnızca saf bir
biçimde duyularla anlaşılan birincil anlamlarda değildir. Zaman, mekan ve
içinde bulunulan durum gibi pek çok faktörün ortaya çıkardığı pek çok farklı
anlamlar vardır bu iletilerde. Bu kavrama göre iletilerde, iletiyi algılayan
kişiler için, iletiyi gönderen kişiyle konumlarına göre de farklı anlamlar
mevcuttur. Hatta ünlü iletişimbilimci Marshall McLuhann’ın iletilerin
anlamlandırılması noktasında söylediği “araç mesajdır” sözünü de göz önünde
bulundurursanız konunun ne kadar bütünlüklü(kompleks) bir halde olduğunu görmüş
olursunuz.
Görünmez metin okuması aslında
gündelik hayatımızda sürekli yaptığımız bir şeydir. En basitinden, sürekli bir
yerlerde davet ettiğiniz birisi sürekli olarak hem de hiçbir iş yapmamasına
rağmen size yorgun olduğunu ya da bir yerlerde işi olduğunu söylüyorsa, kendi
kendinize “demek ki bu adam benimle bir yerlere gitmek istemiyor” deyip bir
daha bir yere davet etmeyerek çok parlak bir görünmez metin okuması
yapıyorsunuz.(1)
Öğrenme ve davranış
Davranışbilimi, öğrenmeyi,
“edinilen bilgi sonrası oluşan davranış
değişikliği” olarak tanımlar. Ünlü düşünür Immanuel Kant da insan
beyninin 12 esas ve 4 yardımcı olmak üzere 16 kategoriden oluştuğunu,
insanların duyularıyla elde ettikleri verileri bu kategorilerden uygun olanına
yerleştirdikten sonra bilinçlerini oluşturup davranışlarını geliştirdiklerini
söyler. Bu iki veriyi bir araya getirirsek karşımıza çıkan sonuç şu: İnsanların
davranışlarını sergileyebilmeleri ancak öğrenmeyle olur. Öğrenme de ancak
ilgili davranışın gerektirdiği verinin elde edinilmesiyle gerçekleşebilir.
Bilginin elde edilememesi durumunda davranışın gerçekleşmesi mümkün değildir.
Görünmez metin ve davranış
incelemesi
Görünmez metin okumak ve
davranış incelemesi(psikanaliz) yapmak çok benzer şeylerdir. Her ikisi de
“görünen”i değil “arka plan”ı inceler. Hatta bu iki disiplin birbirine çokça
yardımcılık eder. Çünkü kişinin söyledikleriyle ruh halinin birbirinden
bağımsız olması mümkün değildir.
Susmak da bir iletidir
Bu noktada üzerinde durulması
gereken bir başka nokta da susmanın da bir yanıt, tepki ve ileti olduğudur.
Susmanın da zamanı, mekanı, aracı gibi faktörleri göz önünde bulundurularak
görünmez metin okuması yapılabilir. Kültürümüzde, susmanın taşıdığı yanıt
niteliği geniş yer tutmaktadır.
Görünmez metin okumak
Sağlıklı bir görünmez metin
okuması yapılabilmesi için de sağlıklı ve eksiksiz bilginin edinilmesi şarttır.
Çünkü bilginin aktarılmaması, eksik ya da farklı anlatılması da görünmez metin
okumasına uygun bir iletidir. Fakat böylesi bir durumda yapılacak görünmez
metin okuması hiç sağlıklı bir sonuç vermeyecektir.
Kişinin söylediklerinin ruh
halinden bağımsız olamayacağını söylemiştim. Bir diğer dikkat edilmesi gereken
husus da söylenilenlerin algılanmasıyla kişinin ruh halinin bağımsız
olamayacağı. Yani iletiye maruz kalan kişi(alıcı/okuyucu) sizin gönderdiğiniz
iletileri kendi o günkü ruh haline göre anlamlandıracak ve o ruh haline göre
görünmez metin okumasını yapacaktır. Bir de bunun yanına alıcının, o güne
kadarki doğrudan ve dolaylı edinimlerle elde ettiği birikimlerle oluşturduğu
ve O’nu diğerlerinden ayıran zihinsel yapı olan “kişilik”i de katarsanız
konunun ne kadar bütünlüklü olduğu bir kez daha gözler önüne serilecektir.
Bu noktada en tehlikeli nokta
susarak verilen iletidir. Çünkü çözümlemesi en zor ileti susarak verilen
iletidir. Alıcının kişiliği ve ruh haline göre, göndericinin aklının ucundan
dahi geçmeyecek anlamlandırmalara sebebiyet verebilecek iletilerdir. Özellikle
taraflarından biri bazı bilgileri sizden kasten saklıyorsa o ortamda hele de
susarak sağlıklı iletişim kurmak imkansızdır. Bu noktada olması gereken,
tarafların birbirinin varlıklarına bütünüyle saygı göstermesi ve sağlıklı
iletişim için gerekli bütün bilgilerin gerektiği gibi aktarılmasını
sağlamaktır.
Son bir fıkra
Bir gün İmam, Cuma vaazında
kadınların tesettüre uygun giyinmesinin gerekliliği ve önemi hakkında uzun
soluklu bir vaaz vermiş. Bütün cemaat de İmam’ı pür dikkat dinlemiş. Ertesi
gün, öğle namazından kısa bir süre önce İmam’ın karısı mini etekli, saçları
boyalı ve saçı açık bir biçimde İmam’ın evinden çıkmış. İmam, namaz vakti
gelince camiiye gelmiş. Cemaat sormuş: “Hocam sen dün bize ‘kadınların
tesettüre uygun giyinmesi gerekir’ diye uzun uzun vaaz verdin ama senin karının
hiç tesettüre uyduğunu görmedik. Ne olacak bu durum?” İmam cevaplamış:
“Dediğimi yap, yaptığımı yapma...”
(1)Parlak olduğu, doğru olduğu
anlamına gelmez tabii ki.
*Bu yazı kimseye eleştiri
değil, kendim dahil olmak üzere okuyan ya da okumayan herkese öneri
niteliğindedir...
Soner Bahadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder