Daha 22 yaşındayım. Sözde gazetecilik öğreniyorum her gün okulda. Her gün haberleri okuyorum. Bakıyorum ki; bize öğrettikleri etik kurallarla, ilkelerle tutmuyor gördüklerim ve yaşadıklarım. Şimdide ulusal bir gazetenin internet sitesi açık ekranlarda. Nedim Şener tahliye olmuş. Onun röportajını okuyorum ve utanıyorum çok sevdiğim ülkemden
süreci uzun uzadıya gözlerimin önüne getirdikçe. 3. Sayfa haberlerine bakıyorum sonrasında. Ve asıl cümleyi söylüyorum: “Bize ne olmuş böyle”. Bu işte bir gariplik var diye ekliyorum ardından, gazetecilere bu kadar ahkam kesenler bu kadar tecavüze, hırsızlığa, cinayete karşı neden sadece adliye ve hapishane yapmakla yetiniyorlar (hapishanelerin de Ergenekon sanıkları için yapıldığını düşünürsek). Özür dilerim, burada bir yanlışlık olacak. Gazeteci değildi onlar “tecavüzcüydü”.

Sokakta rahat rahat yürüyemiyoruz herkesin birbirini tanıdığı “küçük şehir”lerde bile. Her yanımız “kameralar” ve “kolluk kuvvetleri” tarafından sarılmış. Çünkü korkuyoruz, hava karardıktan sonra kalabalık caddelere giriyoruz. Okuldan çıkarken karşılıyoruz çocuklarımızı iki adım yolda başlarına bir şey gelir diye. Kötü yola düşerler diye kızlarımızı okula göndermiyoruz. Evlerimizi n kapısını çelik kapının ardından da kilitliyoruz. Eskisi gibi komşumuza, ocağım açık yemeğime bak diyemiyoruz. Kırk yıllık komşumuzu soframıza davet edemiyoruz.
Çünkü korkuyoruz.
Çünkü güvenmiyoruz modern deyimle babamıza bile.
13 yaşındaki çocuklara tecavüz ediyoruz, sonra kendi isteğiyle oldu diyor güvendiğimiz adalet.
Kadınlarımızı öldürüyoruz onurumuzu kurtarmış oluyor, cinnet geçirip ailemizi doğruyoruz, onları arkamızda bırakıp perişan etmemiş oluyoruz.
Etrafımız çocuk gelinlerle ve çocuk anneler le doluyor, biz susuyoruz. O çocuklar yarının çocuklarını nasıl yetiştirecek, bilmiyoruz.
Tramvayda, otobüste taciz ediliyoruz, “kuyruk sallayan” hakkeden biz oluyoruz. Yine susuyoruz.
Okula, işe gidiyoruz, kadının yeri mutfaktır diye baskı görüyoruz, inat edip yine gidiyoruz “kıskanılıp” öldürülüyoruz.
İftiralar atılıyor bize.
Susuyoruz.
Korkuyoruz.
Kaçıyoruz. Ve üzerimize gelmeye devam ediyorlar.
Bu toplum ne kadar özgüvensiz, kompleksli insanla doluymuş öğreniyoruz.
Tüm bunlardan sonra gazeteciliğin tanımı değişiyor birden ve tecavüzcü oluyor bir kısmı.
Uzun uzun hapis yatıyorlar ve çıktıklarında hakim televizyon televizyon dolaşma diye uyarıyor.
Son bir sorum olacak sizlere? Pozantı'daki çocuklar ve 13 yaşında 20'den fazla kişinin vahşetine maruz kalan kız çocuğu sokağa çıkmaya korkarken, onlara bunu yapan aralarında "kamu görevli"lerinin de bulunduğu “insanlar” (insan diyorum zira ben kendimi insan olarak saymıyorum artık) neden şimdi sokaklarda rahat rahat dolaşıyor? Gazeteciliğin tanımı değişti biliyorum da tecavüzün tanımı da değişti de benim mi haberim olmadı…
O zaman ben de birilerine tecavüz edebilir miyim!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder