MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın KCK
soruşturması kapsamında ifadeye çağrılması, MİT Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunu(CMK)
arasındaki ihtilaftan dolayı krize dönmüş, CMK’nin 250.maddesinde yapılan
düzenlemeyle MİT Müsteşarlarının sorgulanması Başbakan’ın iznine bağlanarak
sorun çözülmeye çalışılmıştır. Bu korumayı gören Genelkurmay Başkanlığı da aynı
korumaya tâbi olmayı talep etti.
Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı, CMK’nin 250. maddesine(CMK 250) göre, özel yetkili savcıların,
ünvanlarına bakmaksızın herkesi sorgulama yetkisine sahip olmasına dayanarak MİT
Müsteşarı Hakan Fidan’ı KCK soruşturması kapsamında ifade vermeye çağırmış,
Fidan da MİT Kanunu’nda yer alan MİT müsteşarlarının yalnızca Başbakan’a karşı
sorumlu oldukları ve Başbakan’ın izniyle soruşturulabilir olmaları durumunu
dayanarak ifade vermeye gitmemiş ve bu durum kamuoyua “ifade krizi” olarak
geçmişti.
Bu kriz, MİT mensuplarının
sorgulanmasının Başbakan’ın iznine tâbi kılınarak çözüldü deniyor. Bu yöntemin
çözüm olarak öne sürüldüğünü gören Genelkurmay Başkanlığı, terörle mücadele
eden askerlerin de aynı yöntem kapsamına alınmasını istedi. Genelkurmay
tarafından Başbakanlık’a bir yasa tarısını gönderildi. Tasarıda, Askeri Mahkemeler
Kanunu’na ya da CMK’ye şu ifadelerin eklenilmesi öneriliyor: “Terörle mücadelede görev veren veya bu görevi
ifa eden asker kişilerin bu görevleriyle ilgili işledikleri iddia olunan
suçların soruşturulması, Milli Savunma Bakanı / Başbakanın iznine tabidir.”
Peki TSK’nin tâbi olmayı istediği ve
MİT mensupları için geçerli olan bu kanun, hakikaten “sorunu çözen bir koruma”
mı? Bence değil. Aksine, bu düzenleme usul hukuku(1)na aykırı bir düzenleme.
Hemen açıklıyorum: MİT Müsteşarlığı ve
mensupluğu, sıradan bir kamu hizmeti değildir. Devlete yönelik iç ve dış
tehditler başta olmak üzere bir çok hayati konuda bilgi sahibi olmak ve ilgili
mecraları bilgilendirmekle yükümlüdürler. Dolayısıyla bu insanlar, belirli
hayati konularda bilgi alınabilecek belki de tek kişilerdir. Yani bu kişilerin
bazı konularda ifade vermesi kaçınılmazdır. Bu sebeple, bu tür olayarda,
Başbakan’ın kendisine verilen, MİT mensuplarının soruşturjulmasına izin
vermemesi durumu, “adil yargınınn işleyişini engellemek” suçu kapsamına
girmektedir.
Aynı şekilde, “Terörle mücadelede
görev veren veya bu görevi ifa eden asker kişilerin bu görevleriyle ilgili
işledikleri iddia olunan suçların soruşturulması, Milli Savunma Bakanı /
Başbakanın iznine tabi” olursa ve bu durumda onayı alınması gereken kişi bu
konuda soruşturma izni vermezse, aynı suçu işlemiş olur.
(1)Hukuk kurallarının nasıl uygulanacağını belirleyen hukuk dalı.
Soner Bahadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder