logo

18 Ekim 2011 Salı

KİTAPSIZ YEŞİLÇAM



DAHA çok Geleneksel Türk Tiyatrosu’nda kullanılan, “tevriye” adlı bir yazın (edebiyat) sanatı vardır; iki ayrı anlamı olan bir sözcüğü, ilk akla gelen anlamının yanı sıra uzak anlamını da çağrıştırmak amacıyla kullanmak, demektir.

Söz gelimi Pişekâr, hizmetine almak istediği Kavuklu’ya yıllık ücret önerdikten sonra ekler:

“Ayrıca, üstüne başına da yapacağım”.

İlk anlamıyla ‘Sana giysiler alacağım.’ demek olan bu söz, aynı zamanda ‘Seni tepeden tırnağa pisliğe bulayacağım.’ çağrışımı yaptığı için izleyiciyi kahkahalarla güldürür.




ÇEVİR KAZI, YANMASIN

İstanbul Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından yerli sinema konusunda 31 Mart 2007 günü düzenlenen tartışmalı toplantıya “Kitapsız Yeşilçam” adının verildiğini duyunca yukarıdaki “geleneksel güldürü”yü düşündük.

Ama, gülemedik.

Günümüzde “sanatın içine tüküren” egemen zihniyetin saldırısından, heykel, bale ve tiyatrodan sonra sinema da nasibini alıyordu anlaşılan.

“Tevriye” yoluyla “kitapsız” diye nitelendirilmek, doğal olarak Türk Sineması çevrelerini ayağa kaldırdı. En büyük tepki de Yönetmen Halit Refiğ’den geldi:

“Yeşilçam’a kitapsız demek hem mecazî hem de hakikî anlamlarıyla halt etmektir. Bu başlık kimin aklına geldiyse halt etmiştir”.

Ardından, Başbakan Erdoğan takımının “bek”i (!) Akif Beki’nin sürekli yaptığı gibi yine “Yanlış anlaşıldık.” açıklaması yapıldı. Bu kez, İstanbul Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Ahmet Çınar, şöyle dedi:

“Etkinliğin konusu, Kütüphane Haftası olması dolayısıyla içinde kitap konusu geçen filmlerdi. Programı tertip eden arkadaşlar bir sinema tarihi araştırmacısının bir sözünden, o güne de uyar düşüncesiyle ‘Kitapsız Yeşilçam’ diye bir başlık çıkarmışlar. Olmaması gerekiyordu. Çünkü ‘kitapsız’ sözü başka şeylere çağrışım yapıyor. Bizim sinema konusunda çok güzel projelerimiz ve işbirliği konusunda görüşmelerimiz var. Ancak, niyet belliyken ‘Bunlar bize böyle dedi.’ diye üstlenirse karşı tarafta bir art niyet aramak gerekir”.




ÖZDE VE SÖZDE “KİTAPSIZLIK”

Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe Sözlük’üne göre “kitapsız”, ilk anlamıyla “kitabı olmayan” ya da “henüz yayımlanmış bir kitabı bulunmayan (kimse)” demek. Diğer anlamlarıyla ise “Kuran, İncil, Tevrat ve Zebur olmak üzere, dört kutsal kitaba inanmayan, dinsiz. – Bir Müslüman’a göre Kuran’a inanmayan”.

Yeşilçam’ın “kitaplı mı, kitapsız mı olduğuna” gelince...

Öncelikle şunu vurgulayalım:

“Yedinci sanat sinema”nın, kutsal kitaplara uyumlu film üretmek gibi bir işlevi yoktur.

Bu işlev ancak slogan sineması, misyoner sineması ya da her iki kavramı da içeren emperyalizm sinemasında olur.

Örneğin, Hollywood’un bizce şöyle bir “gizli misyon”u vardır:

“Küreselleşme” adı altında tüm dünya uluslarını Amerikanlaştırmak, Hıristiyanlaştırmak, anadilinden vazgeçirip İngilizce düşündürtmek.

Bu dayatılanlardan en çok “din”, tüm sanat dallarıyla olduğu gibi sinema sanatıyla da çelişir.

Çünkü din, inakların (doğma) tartışmasız benimsenmesine dayanır; sanatsa sanatçının ürününü her türlü kısıtlamadan arınmış olarak “özgürce yaratmasına”...




HEDEF “TÜRBEYEŞİLİÇAM”!

Yeşilçam özeline dönecek olursak... Bu alanda bir sermaye birikimi olmadığı için Türk Sineması henüz sektör bile değildir.

Ama, sinemaya gönül vermiş bir avuç insan, özellikle 1960-1970’li yıllarda öylesine iyi niyetli filmler çekti ki onların içtenliği beyazperdeden izleyiciye de geçti ve ülkemizde “temiz kuşaklar”ın yetişmesinde küçümsenemeyecek ölçüde rol oynadı.

Yeşilçam sineması naiftir (saf, çocuksu). Ülkemizdeki acı sosyal gerçekleri görmeyip Amerikan salon filmlerini taklit etmekle eleştirilir.

Ama, öte yandan en basit Yeşilçam filminde bile sevgi kutsanır; toplumsal dokuyu güçlü kılan önemli öğeler olan insan ilişkilerindeki sıcaklık, içtenlik, dayanışma baş tacı edilir.

Yurdunu, ulusunu sevmek, dürüst ve iyi yurttaş olmak -‘mutlu son’la- ödüllendirilir.

Şark kurnazı, kötü, ikiyüzlü cezasını bulur.

Eğer, Yeşilçam’a “kitapsız” denmekle yerli filmlerde “din örgesinin (motif)” kullanılmadığı anlatılmak isteniyorsa bu sav da doğru değildir; Kuran’ın, ezanın bolca kullanıldığı filmlerdir onlar...

Kaldı ki Yücel Çakmaklı, Mesut Uçakan... gibi kimi Türk yönetmenler de İslam temasını ön plana çıkaran pek çok film çekmişlerdir. Bunların arasında, “Yalnız Değilsiniz” gibi “türbana özgürlük” tezi işlenen “siyasî İslam” filmleri bile vardır.

Peki, bu “kitapsız” suçlamasının altında yatan gerçek ne?

Bizim yorumumuz şudur:

AKP iktidarı, filmcilere vergi kolaylığı getirme çalışmaları yapıyor. Bunu kendi siyasal amaçları doğrultusunda kullanmak için de havuç politikası izliyor. Tıpkı, bir türlü dümen suyuna sokamadığı üniversiteler yerine kendi “medreselerini” kurmaya çalıştığı gibi, bir “türbeyeşiliçam”ı yaratmak için filmcilere gizli bir ileti gönderiyor:

“Kitaplı olun”!

Neyse ki sinemacılarımız, AKP’nin çağrısının nasıl bir “film icabı” olduğunu, ülkemizin kandırılabilir pek çok kesiminden daha iyi anlayacak bilinçteler.

Kerim EVREN

NOT:  İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Kerim EVREN'in 19.04.2007 yılında kerimevren.com adlı web sitesinde yayımladığı yazısından alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder