logo

18 Mayıs 2013 Cumartesi

İstanbul Barosu neden hedef alındı? 1: Açılan dava


İstanbul Barosu YK’na açılan davanın ilk duruşması Dün Silivri Adliyesi’nde, Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Peki Baro neden hedef alındı?

İstanbul Barosu, Türkiye’de yargı eliyle girişilen siyasi tasfiye operasyonlarına karşı dik duruşuyla örnek bir tavır sergiliyor. Hukuksuzluğu her fırsatta iktidarın yüzüne vuran Baro yönetimi, Balyoz Davası’ndaki hukuksuzluğa karşı adil yargılamayı ve savunma hakkını savununca iktidarın hedefi oldu. Baro yönetimi hakkında “Yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs” suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşmasında dün Hakim Mustafa Egemen karşısındaki yoğun bir“savunma” görünce karar vermek için acele etti ve ikinci duruşmayı mahkemelerin izin günü olan 12 Ekim 2013 Cumartesi gününe erteledi.

İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve beraberindeki 9 Yönetim Kurulu(YK) Üyesi, 6 Nisan 2012 tarihinde Silivri Cezaevi’nde İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen Balyoz Davası duruşmasına, bu davadaki hukuksuzluğa ve adil yargılama ilkesinin ihlal edilişine karşı çıkarak savunma hakkını savunma amacıyla gitti. Burada Ümit Kocasakal, Avukatlık Kanunu’ndan aldığı yetkiyle avukatlık mesleğinin onurunu, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını koruma görevi olduğunu belirten bir konuşma yaptıktan sonra bu konuda Mahkeme’ye bir dilekçe verdi. Bunun üzerine Dava Mahkemesi’nin 10 Nisan 2012 tarihli yazısı ve Konya Barosu Başkanlığı’nın ihbarı üzerine 31 Ocak 2013 tarihinde Silivri Cumhuriyet Savcısı Fazıl Balta tarafından İstanbul Barosu Yönetim Kurulu’na Türk Ceza Kanunu(TCK)’nun 277/1 ve 37 sayılı maddeleri uyarınca “Yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs” suçlamasıyla dava açıldı. Ayrıca açılan davada TCK’nın 53. madde’ye dayanılarak Baro YK’nın görevinden men edilmesi isteniyor.

Yurt Gazetesi'nden Caner Taşpınar'ın, 11 Mart 2013 tarihli ha
beriyle Dava'ya konu olan konuşmanın görüntüleri Gazete'
nin internet sitesinde yayınlanmıştı.
Olay günü ne oldu?

Balyoz Davası avukatlarının kişiliklerinde avukatlık mesleğinin onurunu, hukukun üstünlüğünü ve adil yargılama ilkesini savunan Baro yöneticileri, bu sebepten ötürü sanıkların ve müdafii avukatlarının bulunduğu bölümde oturuyorlardı. Duruşmada bilirkişi dinlenirken Mahkeme Başkanı Ömer Dikmen, Baro yöneticilerine dönerek “Hangi sıfatla duruşmaya katıldınız?” sorusunu yöneltti.

İstanbul Barosu’nun hukuk savunması

Bu soru üzerine Ümit Kocasakal, ayağa kalkarak söz aldı. Kocasakal soruya yanıt olarak, “Açıklayayım Sayın Başkan. Ben İstanbul Barosu Başkanı’yım ve yönetim kurulu üyelerimiz. Biz, Avukatlık Kanunu’nun 76 ve özellikle 95. Maddesi uyarınca buradayız. Biliyorsunuz ki, Avukatlık Kanunu’nun 76. Maddesi barolara meslek düzenini, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak, korumak görevi vermiş” ifadelerini kullanmıştı.

“Duruşma düzeni savunmayı engelleyemez”

Baro Yönetimi’nin verdiği dilekçenin önemli bir kısmını, Balyoz Davası’nı yürüten mahkemenin başkanı Ömer Dikmen’in duruşmanın düzenini sağlama ve düzeni bozan kişileri duruşma salonu dışına çıkarılmasını isteme yetkisini savunmayı engelleyecek şekilde kullandığı yönündeki itirazıydı.

Dilekçe’nin ilgili bölümünde yer alan ifadeler şöyle: “Her ne kadar CMK(Ceza Muhakemesi Kanunu)’nun 203/1 maddesinde duruşmanın düzeninin, mahkeme başkanı veya hakim tarafından hükme bağlanmakta ve 252. Maddenin 1. fıkrasının (f) bendi uyarınca mahkeme başkanının duruşmanın düzenini bozan sanığı veya müdafii duruşma salonundan çıkarma yetkisi bulunmakta ise de, bu yetki ancak makul bir gerekçeye dayalı olarak, amacına uygun ve orantılı olarak uygulandığında hukuka uygun olabilir. Nitekim bu fıkrada bu kararın esasa ilişkin iddia ve savunmanın yapılmasına engel olacak biçimde uygulanamayacağı da belirtilmektedir. Burada TCK’nın 128. Maddesi’nde düzenlenen iddia ve savunma dokunulmazlığı da geniş yorumlanmak suretiyle dikkate alınmalıdır. Aksi halde CMK’nın 252/1-f maddesinin verdiği yetki, savunma üzerinde bir endişe kaynağı haline gelebilir. Bu durumda ise savunma hakkı önemli ölçüde kısıtlanabilir hatta tümden ortadan kalkabilir.”

İtiraza ilişkin maddeler

Kocasakal’ın dilekçesindeki bu itiraza ilişkin maddeler ise şöyle:

CMK Hakim ve Başkan’ın yetkisi başlıklı 203. Maddesi:

(1)Duruşma düzeni, mahkeme başkanı veya hâkim tarafından sağlanır.
(2)Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın düzenini bozan kişinin, savunma hakkının kullanılmasını engellememek koşuluyla salondan çıkmasını emreder.

TCK İddia ve Savunma Dokunulmazlığı Başlıklı 128. Maddesi: “Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnatlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.”            

Suçlama konusu maddeler

İstanbul Barosu YK’nun suçlandığı maddelerde yazanlar şunlar:

TCK’nın “Yargı görevini yapanı etkileme” başlıklı 277/1 maddesi: “Bir davanın taraflarından birinin veya bir kaçının veya sanıkların veya davaya katılanların, mağdurların leh veya aleyhinde, yargı görevi yapanlara emir veren veya baskı yapan veya nüfuz icra eden veya her ne suretle olursa olsun adı geçenleri hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kimseye iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir. Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı aydan iki yıla kadardır.”

TCK’nın “Faillik” başlıklı 37/1 Maddesi: “Suçun kanunî tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.”

TCK’nın “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” başlıklı 53. maddesi:

(1/e) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak; Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır.

(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.

76 ve 95 numaralı maddeler

Peki İstanbul Barosu yönetiminin yetkisini alarak Balyoz Davası’ndaki hukuksuzluklara karşı çıktığı Avukatlık Kanunu’nun 76 ve 95 numaralı maddelerinde ne yazıyor?

“Baroların kuruluş ve nitelikleri” başlıklı 76. madde’de şu ifadeler yer alıyor: “Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır. Barolar, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar.” 

“Yönetim kurulunun görevleri” başlıklı 96. maddenin Baro yönetimine verdiği bazı yetkiler ise şunlar:

“-Avukatlık onurunun ve meslek düzeninin korunmasını, meslekin adalet amaçlarına uygun olarak bağlılık ve onurla yapılmasını sağlamak.

-Mesleki ödevler hususunda baro mensuplarına yol göstermek, onlara bilgi vermek ve mesleki görevlerin yapılıp yapılmadığını denetlemek, mesleğe ve meslek mensuplarına yönelik hak ihlâllerine karşı avukatlık mesleğini ve meslektaşlarını savunmak, bu konularda her türlü yasal ve idari girişimde bulunmak.

-Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak.”

Soner Bahadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder