İstanbul Barosu YK’na açılan davanın ilk duruşması Dün
Silivri Adliyesi’nde, Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Peki Baro
neden hedef alındı?
İstanbul Barosu, Türkiye’de yargı eliyle girişilen siyasi
tasfiye operasyonlarına karşı dik duruşuyla örnek bir tavır sergiliyor.
Hukuksuzluğu her fırsatta iktidarın yüzüne vuran Baro yönetimi, Balyoz
Davası’ndaki hukuksuzluğa karşı adil yargılamayı ve savunma hakkını savununca
iktidarın hedefi oldu. Baro yönetimi hakkında “Yargı görevi yapanı etkilemeye
teşebbüs” suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşmasında dün Hakim Mustafa Egemen
karşısındaki yoğun bir“savunma” görünce karar vermek için acele etti ve ikinci
duruşmayı mahkemelerin izin günü olan 12 Ekim 2013 Cumartesi gününe erteledi.
İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve beraberindeki 9
Yönetim Kurulu(YK) Üyesi, 6 Nisan 2012 tarihinde Silivri Cezaevi’nde İstanbul
10.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen Balyoz Davası duruşmasına, bu
davadaki hukuksuzluğa ve adil yargılama ilkesinin ihlal edilişine karşı çıkarak
savunma hakkını savunma amacıyla gitti. Burada Ümit Kocasakal, Avukatlık
Kanunu’ndan aldığı yetkiyle avukatlık mesleğinin onurunu, hukukun üstünlüğünü
ve insan haklarını koruma görevi olduğunu belirten bir konuşma yaptıktan sonra
bu konuda Mahkeme’ye bir dilekçe verdi. Bunun üzerine Dava Mahkemesi’nin 10
Nisan 2012 tarihli yazısı ve Konya Barosu Başkanlığı’nın ihbarı üzerine 31 Ocak
2013 tarihinde Silivri Cumhuriyet Savcısı Fazıl Balta tarafından İstanbul
Barosu Yönetim Kurulu’na Türk Ceza Kanunu(TCK)’nun 277/1 ve 37 sayılı maddeleri
uyarınca “Yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs” suçlamasıyla dava açıldı. Ayrıca
açılan davada TCK’nın 53. madde’ye dayanılarak Baro YK’nın görevinden men
edilmesi isteniyor.
![]() |
Yurt Gazetesi'nden Caner Taşpınar'ın, 11 Mart 2013 tarihli ha beriyle Dava'ya konu olan konuşmanın görüntüleri Gazete' nin internet sitesinde yayınlanmıştı. |
Olay günü ne oldu?
Balyoz Davası avukatlarının kişiliklerinde avukatlık
mesleğinin onurunu, hukukun üstünlüğünü ve adil yargılama ilkesini savunan Baro
yöneticileri, bu sebepten ötürü sanıkların ve müdafii avukatlarının bulunduğu
bölümde oturuyorlardı. Duruşmada bilirkişi dinlenirken Mahkeme Başkanı Ömer
Dikmen, Baro yöneticilerine dönerek “Hangi sıfatla duruşmaya katıldınız?”
sorusunu yöneltti.
İstanbul
Barosu’nun hukuk savunması
Bu soru üzerine Ümit Kocasakal, ayağa kalkarak söz aldı.
Kocasakal soruya yanıt olarak, “Açıklayayım Sayın Başkan. Ben İstanbul Barosu
Başkanı’yım ve yönetim kurulu üyelerimiz. Biz, Avukatlık Kanunu’nun 76 ve
özellikle 95. Maddesi uyarınca buradayız. Biliyorsunuz ki, Avukatlık Kanunu’nun
76. Maddesi barolara meslek düzenini, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan
haklarını savunmak, korumak görevi vermiş” ifadelerini kullanmıştı.
“Duruşma düzeni
savunmayı engelleyemez”
Baro Yönetimi’nin verdiği dilekçenin önemli bir kısmını,
Balyoz Davası’nı yürüten mahkemenin başkanı Ömer Dikmen’in duruşmanın düzenini
sağlama ve düzeni bozan kişileri duruşma salonu dışına çıkarılmasını isteme
yetkisini savunmayı engelleyecek şekilde kullandığı yönündeki itirazıydı.
Dilekçe’nin ilgili bölümünde yer alan ifadeler şöyle:
“Her ne kadar CMK(Ceza Muhakemesi Kanunu)’nun 203/1 maddesinde duruşmanın
düzeninin, mahkeme başkanı veya hakim tarafından hükme bağlanmakta ve 252.
Maddenin 1. fıkrasının (f) bendi uyarınca mahkeme başkanının duruşmanın
düzenini bozan sanığı veya müdafii duruşma salonundan çıkarma yetkisi bulunmakta
ise de, bu yetki ancak makul bir gerekçeye dayalı olarak, amacına uygun ve
orantılı olarak uygulandığında hukuka uygun olabilir. Nitekim bu fıkrada bu
kararın esasa ilişkin iddia ve savunmanın yapılmasına engel olacak biçimde
uygulanamayacağı da belirtilmektedir. Burada TCK’nın 128. Maddesi’nde
düzenlenen iddia ve savunma dokunulmazlığı da geniş yorumlanmak suretiyle
dikkate alınmalıdır. Aksi halde CMK’nın 252/1-f maddesinin verdiği yetki,
savunma üzerinde bir endişe kaynağı haline gelebilir. Bu durumda ise savunma
hakkı önemli ölçüde kısıtlanabilir hatta tümden ortadan kalkabilir.”
İtiraza ilişkin
maddeler
Kocasakal’ın dilekçesindeki bu itiraza ilişkin maddeler
ise şöyle:
CMK Hakim ve Başkan’ın yetkisi başlıklı 203. Maddesi:
(1)Duruşma düzeni, mahkeme başkanı veya hâkim tarafından
sağlanır.
(2)Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın düzenini bozan
kişinin, savunma hakkının kullanılmasını engellememek koşuluyla salondan
çıkmasını emreder.
TCK İddia ve Savunma Dokunulmazlığı Başlıklı 128.
Maddesi: “Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya
sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut
isnatlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez.
Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara
dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.”
Suçlama konusu
maddeler
İstanbul Barosu YK’nun suçlandığı maddelerde yazanlar
şunlar:
TCK’nın “Yargı görevini yapanı
etkileme” başlıklı 277/1 maddesi: “Bir davanın taraflarından birinin veya bir
kaçının veya sanıkların veya davaya katılanların, mağdurların leh veya
aleyhinde, yargı görevi yapanlara emir veren veya baskı yapan veya nüfuz icra
eden veya her ne suretle olursa olsun adı geçenleri hukuka aykırı olarak
etkilemeye teşebbüs eden kimseye iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası
verilir. Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı
aydan iki yıla kadardır.”
TCK’nın “Faillik” başlıklı 37/1 Maddesi: “Suçun kanunî tanımında yer alan fiili birlikte
gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.”
TCK’nın “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma”
başlıklı 53. maddesi:
(1/e) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis
cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak; Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun
iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek
erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır.
(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç
dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu
hakları kullanamaz.
76 ve 95 numaralı
maddeler
Peki İstanbul Barosu yönetiminin yetkisini alarak Balyoz
Davası’ndaki hukuksuzluklara karşı çıktığı Avukatlık Kanunu’nun 76 ve 95
numaralı maddelerinde ne yazıyor?
“Baroların kuruluş ve nitelikleri” başlıklı 76. madde’de
şu ifadeler yer alıyor: “Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek
mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve
güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü,
insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak
amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını
demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşlarıdır. Barolar, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar.”
“Yönetim kurulunun görevleri” başlıklı 96. maddenin Baro
yönetimine verdiği bazı yetkiler ise şunlar:
“-Avukatlık onurunun ve meslek düzeninin korunmasını,
meslekin adalet amaçlarına uygun olarak bağlılık ve onurla yapılmasını
sağlamak.
-Mesleki ödevler hususunda baro mensuplarına yol
göstermek, onlara bilgi vermek ve mesleki görevlerin yapılıp yapılmadığını
denetlemek, mesleğe ve meslek mensuplarına yönelik hak ihlâllerine karşı
avukatlık mesleğini ve meslektaşlarını savunmak, bu konularda her türlü yasal
ve idari girişimde bulunmak.
-Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak
ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak.”
Soner Bahadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder