Siyasi erkelerimiz tarafından çokca bahsi geçen basın ve ifade özgürlüğü konusunda Avrupa Birliği ve dünya kamoyu ile görüş ayrılığına düştük! Her fırsatta kurdukları "İleri Demokrasi" ile övünen haşmetli büyüklerimiz mevzu bahis fikir, ifade ve basın özgürlüğü konusuna gelincede dediğim dedik, çaldığım kontrabas deyiminin hakkını veriyorlar! Öyle ki bir yandan eski İç İşleri Bakanı Beşir Atalay 'Türkiye, basın özgürlüğü açısından Amerika'dan daha ileri’ derken, cevap uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, Avrupa Birliği inceleme komisyonu ve Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesinden geldi : "Türkiye'de basın özgürlüğü endişe verici"
Freedom House
Washington'daki Freedom House tarafından yayımlanan 2012 Dünya Basın Özgürlüğü raporunda, Türkiye bu yıl da "kısmen özgür" ülkeler arasında sayıldı. Türkiye geçtiğimiz yıla göre 175 ülke arasında 1 puan kaybederek 117'inci sırada yer aldı. Raporda, Türk hükümetinin 2011 yılında "hoşuna gitmeyen" haberlere baskı uygulamaya devam ettiği ve Türkiye’nin dünyada en fazla tutuklu gazetecinin bulunduğu ülkelerden biri olduğu vurgulandı.
Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi ( The Committee to Protect Journalists-CPJ)
Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi’nin 'Türkiye'nin Basın Özgürlüğü Krizi' başlığı ve ‘Gazetecilerin Hapsedildiği ve Muhalefetin Suç Sayıldığı Karanlık Günler’ alt başlığıyla yayımladığı rapor, Türkiye’de kitlesel gazeteci tutuklamalarını ve gazetecilere karşı açılan çok sayıda cezai kovuşturmayı inceliyor. Rapor, ‘hükümetin basında oto sansürü doğuran baskısına’ da dikkat çekiyor.
Gazetecileri Koruma Komitesi (The Committee to Protect Journalists - CPJ), Türkiye’de 76 gazetecinin demir parmaklıklar ardında olduğu, bunlardan da en az 61’inin doğrudan gazetecilik faaliyetleri ile ilgili olarak hapis cezasına çarptırıldığı tespitinde bulunuyor.
2012 Türkiye İlerleme Raporunda Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğü
İfade özgürlüğü konusunda, bazı gazeteciler aşırı uzun süren tutuklu yargılanmanın ardından serbest bırakılmıştır. Üçüncü Yargı Reformu Paketi, yazılı eserlere yayımlanmadan önce el konulmasını yasaklamaktadır. Cezai soruşturmalar konusunda medyaya yönelik kısıtlamalar azaltılmıştır. Ermeni meselesi veya ordunun rolü gibi hassas addedilen birçok konu açıkça tartışılmaya ve muhalif görüşler düzenli olarak açıklanmaya devam etmektedir. Ancak, yapılan reformlar ifade özgürlüğü alanında belirgin bir ilerleme sağlanması açısındann yeterli olmamıştır. İfade özgürlüğü ihlallerindeki artış ciddi endişe kaynağı olmuş, basın
özgürlüğü uygulamada kısıtlanmaya devam etmiştir. Gazetecilerin, basın çalışanlarının ve dağıtıcıların hapsedilmelerine ilişkin eğilimdeki yükselme bu endişeleri artırmıştır.(1) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, Türkiye’de ifade özgürlüğünün ihlal edilmesine ilişkin olarak çok sayıda başvuru yapılmıştır.
Kürt meselesi hakkında yazan ve çalışan yazar, akademisyen, gazeteci, bilim adamı ve araştırmacılara karşı çok sayıda dava açılmıştır. Bazı sol görüşlü ve Kürt gazeteciler, terörizm propagandası yapmaktan tutuklanmıştır, diğerleri de ceza evlerindedir (Bkz. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki durum). Birçoğu terörizmle ilgili iddialardan dolayı, 2.800’den fazla öğrenci gözaltına alınmıştır. Örgütlü suçlar ve terörizme yönelik yasal çerçeve hâlâ net değildir ve istismar edilmeye açık, çok sayıda iddianame ve mahkûmiyete neden olan tanımlar içermektedir. Ayrıca, bu konuda savcılar ve mahkemelerin yorumu tutarsız olup, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla uyumlu değildir. Türkiye’nin, şiddete tahrik ile şiddet içermeyen fikirlerin ifadesi arasında net bir ayrım yapması için Türk Ceza Kanununda ve terörle mücadele mevzuatında değişiklik yapması gerekmektedir.
Terörle Mücadele Kanununun 6 ve 7. maddeleri ile Türk Ceza Kanunu’nun 220 ve 314.maddelerinin birleştirilerek uygulanması istismara sebep olmaktadır; kısacası, bir makale yazmak veya bir konuşma yapmak, dava açılmasına ve terör örgütü üyeliği ya da liderliği suçlamasıyla uzun süreli hapis cezasına sebep olabilmektedir. Üst düzey Hükümet ve kamu görevlileri ile ordu defalarca alenen basına yüklenmekte ve davalar açmaktadır. Hükümeti açıkça eleştiren makaleler kaleme almalarını müteakip, gazetecilerin işten çıkarıldığı birkaç olay yaşanmıştır. Bütün bunlar, çıkarları düşünce ve bilginin serbestçe yayılmasının ötesine geçen işlerle uğraşan sanayi gruplarının medyada yoğunlaşmasıyla bir araya geldiğinde, Türkiye’deki
ifade özgürlüğü üzerinde olumsuz etki yaratmakta ve uygulamada ifade özgürlüğünü sınırlandırmakta olup, bu durum otosansürü Türk medyasında yaygın bir olgu haline getirmektedir.
Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesine dayanarak açılan dava sayısı az olmasına rağmen 301. madde hakkında iki AİHM kararı hâlâ uygulanmamıştır.
İnternet sitelerinin orantısız kapsam ve süreyle yasaklanması devam etmiştir. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), yasaklanan internet siteleri ile ilgili olarak, Mayıs 2009’dan bu yana bir istatistik yayımlamamıştır. Youtube video paylaşım sitesi ve diğer internet portalleri aleyhine açılan davalar da devam etmektedir. İfade özgürlüğünü sınırlayan ve vatandaşların bilgi edinme hakkını kısıtlayan, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında
Kanun’un revize edilmesi gerekmektedir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun internette filtreleme sisteminin isteğe bağlı olmasını getiren kararı yürürlüğe girmiştir. Bu konuda, kamu otoritelerinin müdahalesi olmadan bilgi ve fikirleri alma ve iletme hakkına ilişkin olarak Avrupa standartları ile uyumlu bir uygulama yapılması önemlidir.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), özellikle batıl inançlara özendirilmesi, genel ahlak ve ulusal değerlerin bozulması, ailenin korunması, müstehcenliğin özendirilmesi ve terörizmin övülmesi gibi konular televizyon kanallarına uyarıda bulunmuş ve para cezası uygulamıştır.
Sonuç olarak, ifade özgürlüğü ihlallerindeki artış ciddi endişelere sebep olmaktadır ve basın özgürlüğü uygulamada daha da kısıtlanmıştır. Özellikle örgütlü suçlar ve terörizmle ilgili yasal çerçeve ve bunun mahkemelerce yorumu istismara neden olmaktadır. Devlet yetkilileri tarafından medyaya yapılan baskı ve eleştirel gazetecilerin işten çıkarılmasıyla birlikte bu durum, otosansürün yaygınlaşmasına neden olmuştur. İnternet sitelerinin sıklıkla yasaklanması ciddi bir endişe kaynağı olmaktadır ve internet hakkındaki kanunun revize edilmesi gerekmektedir.
- AGİT’e göre, Nisan 2011’de 57 gazeteci cezaevindeyken bu sayı Nisan 2012’de 95 olmuştur. 2012 listesindeyer alan 20 gazeteci söz konusu tarihten sonra serbest bırakılmış olup, 10’unun serbest bırakılma gerekçesi 3.Yargı Reformu Paketinin yürürlüğe girmiş olmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder