logo

28 Ocak 2012 Cumartesi

Körler ve Sağırlar Birbirini Değil, Biz Onları Ağırlayalım!

     Dünya doğa haricinde bir de insandan oluşur. Aklınıza gelebilecek tüm ülkeler, bölgeler, kıtalar… Bir kadınla bir erkek birleşir, aileyi oluştur. Aileler birleşir, sülaleyi oluşturur. Sülaleler birleşir birleşir, halkı oluşturur. Halklar da birleşip ülkeleri oluşturur. Ülkeler birleşir, bölgeleri oluşturur. Bu böyle gider ve dünyayı oluşturur. Yani sözün özü, temele indiğimizde her şeyi insan oluşturur. Kanımca da her şey insan ve daha da önemlisi insanlık üzerinedir.
     Şimdi sizlerle insanlık hakkında bir şeyler paylaşacağım, saygıdeğer sizlere davette bulunacağım. Bu hem insanlık için önemli, hem de vatanımız için önemli. Bizler insan olduğumuz için, insanlığa sadakatimizle ilgili.
     İstanbul’da yaşayanlar Kabataş’ı pek tabii bilirler. Oldukça merkezi bir yerdir ulaşım babında. Günde milyon üzeri insan, milyon üzeri araç geçer. Araçların çoğu da lükstür. Her neyse. Oraya son iki ay içinde yolu düşenler büyük ihtimalle görmüştür: O yoğun otobüs duraklarının önündeki trafik ışıklarının karşısında iki tane adam var son zamanlarda...
     Birinin elinde bir spor çantası, diğerinin elinde bir kör değneği ve boynunda asılı uzun bir pankart bezi. O bezde yazan ise ‘’mendil, çekirdek, ıslak mendil satıyoruz’’…
     Bugün yine gördüm onları. Termometreler dışarıda ‘’-2’’ dereceyi gösteriyordu bugün. Yağmurla karışık sert de bir kar yağışı vardı. Birbirlerinin koluna girmişler, öylece ayakta duruyorlardı, belki görenleriniz olmuştur. Ne başlarında bir bere, ne de ellerinde eldiven vardı… Hiçbir şey görmüyorlar, sadece tir tir titriyorlardı. Saçları başları bembeyaz olmuştu deli gibi yağan kardan… İçim buruldu…
     İnanın bana söylemek istemiyorum ama iyice anlamanız, empatiniz için bunu da söylemem gerek; cebimdeki bozuklardan verebildiğim kadarını vermek için yanlarına gittim. Görme engeli olmayan bir yaşama o kadar alışmışız ki, yanlarına gidince ne diyeceğimi bilemedim ve ah kafam(!), öylece durdum ‘’buyurun’’ demelerini bekler gibi… Ama demeyeceklerdi. Çünkü onlar beni görmüyordu. Hemen kendime geldim, ‘’kolay gelsin şunu vereyim’’ dedim. Cebinden o soğuktan buz tutmuş, kızarmış elini çıkardı, parayı avcuna aldı ve üşüdüğünü istemeden hissettiren bir sesle ‘’Allah razı olsun abi’’ dedi… Buraya kadar kendime hakim olabildim. Daha fazla duramadan arkamı döndüm gidiyordum ki beni mahveden o seslenişi duydum. Bu sefer diğeri konuştu. Ne dedi biliyor musunuz?‘’Abi gitme dur bir şey al…’’ …
     Yanlış anlamasınlar, yanlış şeyler hissetmesinler diye ‘’Tamam alayım.’’ dedim ve bir adet selpak mendil aldım. Ama artık bitmiştim. Yol boyunca düşündüm ne yapabilirim diye. Hala da düşünüyorum. Bu iş böyle olmamalı. Buradan seslenebildiğim herkese, yazımı okuyabilenlere duyarlılık çağrısı yapıyorum… Rica ediyorum.
     Körler sağırlar birbirlerini ağırlamamalı, biz onları ağırlamalıyız… O iki görme engelli yurttaşımız ve benim şahit olamadığım daha niceleri, karnını doyurabilmek yahut ısınabilmek için bu soğukta, olduğu yerde, ayakta tir tir titriyorsa, dilenmiyor da gururuyla çalışıyorsa ve iki-üç aydır da bu böyleyse, artık ne insanlık kalmıştır ne de sosyal devlet. Ayıp!

     Saygılar.

     (Bu hassas hususta fikirlerinizi, önerilerinizi içtenlikle bekliyorum… Bu iş böyle olmaz. Aranızdan kaderleri böyle diyenler çıkabilir. Tamam, ama en azından şu ocakta şubatta çalışmasınlar… Eminim ki elimizden bir şey gelir, birlikten kuvvet doğar. Bir yandan bu konuda yapabileceklerimi araştırıyor, diğer yandan da sizden öneriler, fikirler bekliyorum. Duyarlı olalım ve bu konuda bir şeyler yapabilelim. Devlet yapmıyor bari anlayıp biz yapalım. En azından yapmaya çalışalım. Şimdiden herkese teşekkürler.)

     (E-posta Adresim: ugur-mutlu@msn.com)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder