logo

18 Ocak 2016 Pazartesi

Direnişin adı: Suffragette


Suffragette'lerden bir kare
Suffraget. Türkçe tabiri ile Süfrejat. Daha geçen güne kadar yabancı olduğum bu terim, 1900'lerin başında, kadınların oy kullanma ve yasa karşısında eşit olma adına verdikleri hareketi temsil ediyor.

Adı o dönemin basın kuruluşlarının bir grup aktivist kadınların oluşturduğu harekete alay etmek için taktığı bir isim. Zamanla alay edilmek için takılan bu isim tarihin en büyük kadın hareketine dönüşüyor.

İlk bakıldığında bir feminist hareket gibi algılansa da temelinde bir özgürlük mücadelesini yansıtıyor. O dönemlerin İngiltere'sinde gerek iş yaşamının ağır koşullarında gerekse de yasalar karşısında ezilen kadınların verdiği onurlu mücadele, İngiliz yönetmen Sarah Gavron tarafından beyaz perdeye uyarlandı.

Filimin seneryo yazarı Abi Morgan. Morgan'ı daha önce, "Demir Leblebi", "Görünmeyen kadın" gibi tarihsel geçmişin işlendiği filmlerden hatırlıyoruz. Hiç şüphe yok ki bu filmde de Morgan cesur bir projeye imza atmış.

Flim, 2014 yapımı. İlk gösterimi de 12 Ekim 2015'te İngiltere'de yapıldı. Biz de ise daha yeni vizyona girdi sayılır. (15 Ocak 2016)

Toplam 1 saat 46 dakika süren flim tam olarak erkek egemen bir toplumda kadının isyanını anlatıyor.  Dönemin kadın hareketi ve Emmeline Pankhurst (Meryl Streep) gibi önderlerine işçi sınıfından genç bir kadının, Maud Watts’ın (Carey Mulligan) gözünden bakıyor. Bu yaklaşım filmi daha ilk kadrajlarından itibaren bir işçi sınıfı filmi haline getiriyor. Çamaşırhanelerdeki ağır ve sağlıksız koşullar, erkeklerin tacizi, baskısı, alaycı yaklaşımları sıklıkla vurgulanıyor. Maud’nun da dahil olduğu yasal mücadeleye parlamentonun kayıtsız kalması ve polisin orantısız güç gösterisinin ardından feministlerin yasa dışı eylemleri başlıyor. Film bütün bu süreçte Maud’nun yaşadığı değişime ve bunun karşılığında ödediği bedele odaklanıyor. Sadece polisin değil, “kadınlı erkekli mahalle baskısı”nın da ağır sonuçlarını en çok Maud yaşıyor.

Film, unutulmaya yüz tutmuş bu hareketin yeniden hatırlanması ve geleceğe ulaştırılması için önemli bir misyon üstleniyor.

Üstelik film cesur kadın önder Edith'i canlandıran başarılı oyuncu Helena Bonham için ayrı bir önem taşıyor. 2 kere Oscar'a aday gösterilen Bonhman'ın büyük dedesi o dönemin acımasız başbakanıymış.

Hazır flimden bu kadar bahsetmişken BBCTürkçe'de yer alan şu habere de bir gözatmakta fayda var.

Feministler Londra'da Suffragette filminin galasını bastı

Londra Film Festivali'nin açılış filmi olan Suffragette'in (Süfrajet) galası sırasında, kadına yönelik şiddeti protesto eden feminist kadınlar barikatların üzerinden atlayıp kırmızı halıya yattı.

Londra'nın merkezindeki Leicester Meydanı'nda "Ölü kadınlar oy kullanamaz" diye slogan atan kadınlar, eylem sırasında mor duman bombaları da patlattılar.

Eylemi örgütleyen feminist grup Sisters Uncut'dan kadınlar İngiltere'de 20. yüzyılın başlarında yükselen kadınlara oy hakkı mücadelesinin öncüleri olan süfrajetlerin yöntemlerini kullandıklarına dikkat çekerek, "Kadınların kurtuluşu mücadelesi henüz zafere ulaşmış değil" dediler.
Bonham Carter: Aman Tanrım!

Barikatlardan atlayan kadınları görünce "Aman Tanrım!" dediği farkedilen filmin oyuncularından Helena Bonham Carter daha sonra "Filmimiz bir işe yaradığı için mutluyum. Bu film tam da bunun için yapıldı" diye konuştu.

Bonham Carter, "Filmin özü bu: Bir konuda çok öfkeliyseniz, adaletsizlik olduğuna inanıyorsanız, mücadele etmeli, sesinizi duyurmalısınız" dedi.

Haberin tamamı için:
http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/10/151008_feministler_suffragettes






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder