logo

10 Eylül 2014 Çarşamba

Düzen siyasetinin Haziran krizi 1.2: “Dersimli Kemal”in “Zafer”i

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan seçilmesi ve oluşan Parti Meclisi, “Yeni CHP”nin galibiyetinin göstergesidir.

CHP 18. Olağanüstü Kurultayı’na gidilen süreçte Türkiye, AKP iktidarı öncülüğünde ruhuna Fatiha okunan 1. Cumhuriyet’in üzerine inşa edilmek istenen Yeni Türkiye(2.Cumhuriyet)’nin inşa edilememesinin kriziyle giriyordu. Türkiye’nin aydınlanmacı dinamizmi, Haziran Direnişi ile Yeni Cumhuriyet’in deli gömleğini kabullenmediğini ortaya koymuştu. Haziran Direnişi’nin bu kararlılığı, kendinden önceki siyasal koşullara göre yapılanan siyasi partilerin yapılarını ise derinden sarmıştı.

CHP, bu Yeni Türkiye sürecine Yeni Türkiye’nin ana muhalefet partisi olma göreviyle dahil olmuş ve bu sebeple Yeni CHP olmaya çalışıyordu. Buna direnç göstermeye çalışan, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan sözcülüğündeki “Altılı Takrir”(1), Grup Başkanvekili Muharrem İnce’yi Kemal Kılıçdaroğlu karşısında Genel Başkan Adayı olarak çıkardı. Kemal Kılıçdaroğlu 944, Muharrem İnce ise 177 delegenin imzasıyla Kurultay’da Genel Başkanlık için yarıştı.

Sonun başlangıcı

Kurultay’da ilk konuşmayı yapan Muharrem İnce, yaklaşık 1 buçuk saat konuştu. “Yeni bir umut” ve “Yeni bir heyecan” profiliyle ortaya çıkan İnce, bu heyecanı konuşurken kendisi de yaşıyordu. Kemal Kılıçdaroğlu delegesinin “Başbakan Kemal” sloganları altında konuşamaz hale gelen İnce, ancak Kurultay Divanı’nın “Muharrem İnce, CHP’nin evladıdır. Konuşmasına müsaade edin” düzeyinde müdahalesiyle ancak konuşmasına devam etti. Bu durum ise İnce’nin kişiliğinde Altılı Takrir’in yenilgisinin başlangıcıydı. Bu noktadan sonra, İnce’nin yaptığı “AKP’nin başlattığı Avrupa Birliği sürecini tamamlama” soslu “sol” çıkış kaybolup gitti.

Keynesçi, Turgut Özal solculuğu

Kemal Kılıçdaroğlu içinse artık işler çok daha kolaydı. Savunması düşmüş bir rakip karşısında 4 yıllık Ana Muhalefet Partisi Başkanlığı’nın verdiği siyasal profesyonelliğini kullanan Kılıçdaroğlu, yaklaşık 55 dakikalık bir konuşma yaptı. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının ana eksenini CHP’nin sağa kaydığı eleştirilerine “yanıt” oluşturdu.

Bu yanıt ise Kılıçdaroğlu kişiliğinde Yeni Türkiye’nin solculuğunun nasıl bir “solculuk” olduğunu gözler önüne serdi. Kılıçdaroğlu bu eleştirilere karşılık önce,  "Hiçbir çocuk yatağına aç girmeyecek dediğim için mi CHP sağa kaydı? İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır. Şimdi biz sağcı mı olduk?" dedi.

Hızını alamayan Kılıçdaroğlu konuşmasının devamınca önce, “Hangi CHP Genel Başkanı Deniz Gezmiş'in mezarını ziyaret etti. Ben 3 Fidan'ın mezarına karanfil bıraktım. Bizim devrimciliğimiz kağıttan devrimcilik değil. Bizim devrimciliğimiz yürek ister” dedi. Bu “karanfil devrimciliği”nin ardından Kılıçdaroğlu, “Ben Deniz Gezmiş'in mezarına gidip karanfil bıraktım. Ama ben Adnan Menderes'in de Turgut Özal'ın da mezarına gittim. Çünkü bu memlekete katkı koyan herkese saygı duyarız” sözleriyle “yüreğindekileri” dökmüş oldu.

Kılıçdaroğlu’nun danışmanlarının kendisine anlatması gereken bir tarihi süreçten bahsetmek durumundayım. 1944 yılında, 2. Dünya Savaşı’nın yıkımının ardından kapitalizmin nasıl bir ekonomi politikasıyla kendisini sürdüreceğinin konuşulduğu Bretton Woods Konferansı’nın ardından İngiliz İktisatçı John Maynard Keynes tarafından ortaya konan Keynesçilik akımı hakim oldu. Kılıçdaroğlu’nun “Bütün kötülüklerin anası” olarak tanımladığı işsizliği Keynes, “atıl kapasite” olarak tanımlıyor ve “serbest piyasa ekonomisinin işlemesinin önündeki en büyük engel” olarak nitelendiriyordu.

Yani Kılıçdaroğlu, Keynesçiliği bize solculuk olarak pazarladı!

Bir Deniz Gezmiş’in, bir Turgut Özal’ın mezarına karanfil bırakan bir siyasetin ise ilkesiz bir ölü seviciliğin ötesine geçme şansı yoktur!

Parti Meclisi

Kurultay’ın ikinci gününde seçilen Parti Meclisi’ni oluşturan 52 kişilik listenin tamamı, neredeyse Kılıçdaroğlu’nun istediği isimlerden oluşuyordu. Kılıçdaroğlu’nun Yeni CHP için ihtiyaç duyduğu anahtar isimler, Parti Meclisi’nde yer aldı.

İhsan Özkes, Şafak Pavey, Durdu Özbolat, Haluk Koç, Kadir Gökmen Öğüt, Ercan Karakaş, Faik Öztrak, Gülseren Onanç, Sezgin Tanrıkulu ve Gürsel Tekin gibi Yeni CHP’nin kilometre taşları, Parti Meclisi’nde çok rahat kendilerine yer buldu.   

Yeni CHP’nin ihtiyaç duyduğu yeni yüzlerden Eski Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, seçimle Parti Meclisi’ne girerken, Kılıçdaroğlu’nun bir diğer “özel siparişi” Eski Saadet Partili Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu da “kontenjan oyunları” ile Yeni CHP’nin yönetimine dahil edilecek.    

CHP Parti Meclisi’nde yer alan İlhan Cihaner, Fikri Sağlar ve Aykut Erdoğdu isimleri ise Yeni CHP’den sola yönelik yetersiz umudu temsil ediyor. Bu isimlerden Altılı Takrir’e yönelik bir desteğin de beyan edilmediğini unutmamak gerekiyor. Bora Gezmiş, Efkan Bolaç ve Tarkan Konar gibi isimlerin de bu Parti Meclisi seçiminden CHP’nin ne kadar “solculaşmak istediği”ni anlaması gerekiyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kurultay’ı 740 oyla, Muharrem İnce’nin ise beklenmedik bir şekilde 415 oyla bitirmesi, Parti Meclisi’ne yansımadı. Kılıçdaroğlu’ndan kopup, İnce’ye giden 204 delege, bu kopuşun Yeni CHP içerisindeki Kılıçdaroğlu hakimiyetini aşmaya yetmeyeceğini anladığından Kılıçdaroğlu’nun listesindeki isimlere oy verdi. Kurultay’a hiç imza vermeyen 34 delegenin İnce’ye verdiği oy ise Altılı Takrir için bir kazanım gibi gözükse de cılız bir sayısal istatistik olmanın ötesine geçmiyor.

Bu noktada iş yine gerçek solcu, devrimci, yurtsever, emekçi ve aydınlanmacı birikime düşüyor. Bu birikimi, Haziran Direnişi’nin ortaya çıkardığı yeni, direnen yurttaşlık bilinciyle buluşturmak ve harmanlamanın yanı sıra Türkiye’nin acil politik ihtiyaçlarına somut çözümler üretme yükümlülüğü omuzlarımızda duruyor...

(1)Soner Bahadır, Düzen siyasetinin Haziran Krizi 1.1: CHP’nin “Altılı Takrir” bildirisi, http://serbestats.blogspot.com.tr/2014/08/duzen-siyasetinin-haziran-krizi-11.html

Soner Bahadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder