Kapatılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin açıkladığı gerekçeli karar, Ergenekonla başlayan siyasal operasyonların süreceğini gösteriyor.
2007 yılında Ergenekon Davası ile başlayan siyasi davaların, AKP iktidarının kurmaya çalıştığı 2. Cumhuriyet yolunda bir "yol temizliği" olduğu bugün tartışma götürmez bir gerçek. Başlangıçta, Başbakan düzeyinde "Davanın savcısı" olan iktidar çevreleri bile bugün "Milli orduya kumpas kuruldu" diyor. Bu göstergeler, Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması ile birlikte kaldırılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Ergenekon Davası hakkında açıkladığı gerekçeli kararı anlamlandırmak için son derece önemli.
Mahkeme, 3 cilt ve 16 bin 798 sayfadan oluşan bir karar yayınladı. Bu kararda, incelenen dosyada bir terör örgütünün var olduğu, fakat bütün yapılanmaların açığa çıkarılamadığı ve yeni bir soruşturmanın gerektiği yazıldı. Dava'nın Eski Hakimi Köksal Şengün, gerekçeli karar hakkında Milliyet Gazetesi'ne, "Bulamadılar birşey, ne yapacaklar? 'Süsleme Sanatı' yaptılar. 17 bin sayfa gerekçeli karar olur mu? Ciddi bir eylem bile yok. Bir tek Danıştay cinayeti var. O da nasıl birleşti ortada. Ancak gördüğüm kadarıyla sansasyonel bir karar" değerlendirmesinde bulunmuştu. Köksal Şengün'ün açıklamasının üzerine söylenecek birşey yok.
10 Mart günü başlayan tahliyeler, Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte operasyonun merkezinde bulunan İşçi Partisi'nde "Silivri zindanının yıkıldığı" şeklinde yorumlanmıştı. Şengün'ün yorumundan ve "Yetkisiz Mahkeme"nin verdiği "tüm hücreler ortaya çıkarılamadı" kararı ise Silivri Zindanı'nın tam anlamıyla yıkılmadığını, operasyonun süreceğini gösterdi.
Başta Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek olmak üzere, tahliye olan bütün tutsakların söylediği, "Bizi halk mücadelesi tahliye ettirdi" tespiti son derece yerindedir. Silivri'deki davaların, yüzbinlerce insanın Silivri gibi hem İstanbul şehir merkezinden oldukça uzak hem de ulaşımı son derece zor bir bölgesine gidip jandarma ve polis saldırılarına karşı direnmelerine yol açacak bir toplumsal hassasiyet ve bir siyasal baskı oluşturduğu aşikardır.
Fakat yaşanan tahliyelere, gerekçeli kararı göz önünde bulundurarak baktığımızda, bu tahliyelerin siyasal iktidarın bu siyasal baskıyı taşımaktan çekindiği için verilen kararlar olduğunu görüyoruz. Yani iktidar, "Kendilerinin ve ülkenin geleceğinin oylanacağı" bir seçim olarak tanımladığı bu yerel seçimler öncesinde, zaten kendisine karşı iyice kalabalıklaşmş, bir araya gelmiş ve bilenmiş bir toplumsal öfkeyi daha fazla bilememek için ufak bir geri adım hamlesi yapmıştır.
Bu geri adım, bahsi geçen "kumpas"ın dağıtılması için önemli bir noktadır. Geri adım atmasına rağmen, operasyonu sürdüreceğini açıklayan iktidara karşı ise "zindanların yıkılması" ve "kumpasın dağıtılması" için ise ciddi bir mücadele verilmesi gerekiyor.
Soner Bahadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder