logo

25 Mart 2014 Salı

İstanbul’da yüzde yüzün yüzünü güldürecek başkan kim?

CHP İBB Başkan Adayı Mustafa Sarıgül, seçim propagandasını bu soruyu sorup kendi ismiyle yanıtlayarak sürdürüyor.

Madem ki soruyu sorduk, cevabını da verelim. İstanbul’da yüzde yüzün yüzünü güldürecek bi başkan ya da başkan adayı yok, olmadı ve sınıflı toplum devam ettiği sürece de olmayacak. Bu durum sadece İstanbul’a özgü bir durum değil. Sadece Türkiye’nin değil, Dünya’nın hiçbir yerinde sınıflı toplum var olduğu sürece yüzde yüzün yüzünü güldürecek değil bir belediye başkanı, cumhurbaşkanı bile olamaz. Bu durum adayların kişilikleri ya da siyasi becerileriyle alakalı değildir. Bu durum, mevcut ekonomik ve politik sistemin doğal ve bu sistemler devrilmedikçe değiştirilemez sonucudur.

Çünkü sınıflı toplumlar; ekonomik çıkarları, dolayısıyla mutlulukları uzlaşmaz bir biçimde birbirine zıt kesimlerden oluşur. Sermayedar sınıfı, sürekli para birikimini arttırmak zorundadır. Bunun için de öncelikle emekçi sınıfının tek geliri olan maaş giderini azaltmak zorundadır. Emekçi kesimse hayatını daha ileri düzeye taşımak için maaş gelirini arttırmak zorundadır. Bu durum az önce anlattğım denklemde sermayenin azalmasına sebebiyet vereceği için sermayedar sınıfın çıkarına aykırıdır.

Peki Mustafa Sarıgül ve Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) ekipleri bunu bilmiyor mu? En az benim kadar iyi biliyor. Peki neden böyle bir seçim propagandası izliyorlar? Soruya, uzun bir aradan sonra demir parmaklıkların ardından aramıza dönen Gazeteci Merdan Yanardağ versin:

“Neoliberal politikalara kayıtsız şartsız teslim oldu AKP, gözü kara bir biçimde bu neoliberal politikaların uygulayıcısı oldu. Küresel sermayenin talepleri de bu yöndeydi. Dolayısıyla AKP iktidarının çökmesiyle sert savruluşu engellemeye çalışıyorlar. Burada yapılacak tek şey CHP'yi terbiye ederek yumuşak geçiş sağlayacak bir çizgiye kazanmaktı. Malesef öyle bir yerde konumlanmış durumda CHP. Bu projeye ‘evet’ demiş, o anlaşılıyor.”(1)

Peki CHP, bu “yumuşak geçiş”i nasıl sağlayacak? Siyaset sözlüğünde bu sorunun yanıtı “sınıf uzlaşması”dır. Sınıf uzlaşması nedir? Sınıf uzlaşması, sermayeci(kapitalist) düzenin oluşturduğu ekonomik sınıflar arası gelir farkını(uçurumunu) kendilerince “kabul edilebilir” düzeye çekmektir. Bu düşünce, içinde bulunduğumuz dönemde olduğu gibi sosyal ve ekonomik gerilim ve uçurumların arttığı dönemde sermaye sınıfı tarafından parlatılarak halkın önüne konur.

İtiraz demeyeyim de, bazı “homurdanma”ları duyar gibiyim: “AKP gitsin de nasıl giderse gitsin”, “Ne yapalım, AKP’ye göre kötünün iyisi” diyorsunuz değil mi?

Türkçe Olimpiyatları’nı hatırlıyorsunuzdur. BOP Eş Başkanlığı tarafından bugün “Paralel Devlet” ve “Haşhaşi” gibi nitelemelerle anılan F Tipi Örgüt’ün uluslararası militan yetiştirme festivali. F Tipi Örgüt’ün, iktidardan “Ne istese aldığı” dönemlerde Tayyiban kadrolarının Cumhurbaşkanı ve Başbakan düzeyinde gururla katıldığı bir etkinlikti. Tayyiban kadroları ile F Tipi Örgüt arasında “Öküz ölüp, ortaklık bitince” Tayyiban bu etkinlikleri bir daha yaptırmayacağını bağırmıştı.

“AKP’den kurtulmak için kötünün iyisi” olan Mustafa Sarıgül bu duruma ne yanıt verdi? “Cemaate zulüm ediliyor. Türkçe Olimpiyatları benim dönemimde daha görkemli olacak!” Hatta “CHP Genel Müdürü”, Türkçe Olimpiyatları’ndan “Türkiye’nin gururunun okşandığını” söyledi.

Sermaye sınıfı, bu iki yaklaşımı türkü söyleyerek karşılıyor:

“Ölen beden imiş,
Aşıklar ölmez!”

(1)Merdan Yanardağ, soL Gazetesi, 24 Mart 2014, sayfa 2

Soner Bahadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder