logo

27 Ocak 2014 Pazartesi

Yetmez ama evet çaresizliği

100 tane tanınmış yetmez ama evetçi, “Yetti artık! Yolsuzlukları da Ergenekoncuları da AK’lama!” isimli bir bildiri yayınlamışlar. Bildiri, “yetmez ama evet” düşüncesinin çaresizliğinin hezeyanı niteliğinde.

F Tipi Örgüt’ün yayın organı Zaman, 24 Ocak 2013 Cuma tarihli sayısında, bildirinin haberini sürmanşetten yayınladı. Zaman, sürmanşette “100 aydın, hükümete demokrasi çağrısı yaptı” başlığı kullandı. Gazetenin iç sayfasında ise “100 aydından tarihî uyarı” başlığı vardı.

Örgüt’ün çok hoşuna gittiği anlaşılan bildiri, “100 aydının çağrısı”ndan çok; kendini mevcut iktidarla tanımlayıp var eden eden 100 kalemşörün mevcut iktidarın rota sapması sonucu içine düştükleri çaresizliğin hezeyanı.

Bildiriye imza atanlar

Bildiriye imza atanlar arasında ünlü “Türk Dış Politikası” isimli kitabını ders kitabı olarak da okuduğum Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Baskın Oran, Modern Marxçı ekollerin başında gelen Frankfurt Okulu’nu benimsemiş diye bilinen Yazar Besim Dellaloğlu, mevcut iktidar ilk Kürt açılımından bahsettiğinde ve siyasi tasfiye davaları başladığında iktidara büyük destek veren Avukat Ergin Cinmen, Taraf Gazetesi’nin iktidarın sol değnek yazarı Prof. Dr. Ferhat Kentel, her ne kadar son zamanlarda pek sesi çıkmasa da Taksim Dayanışması bileşenlerinden ve Taksim mücadelesini görünür kılan yapılanmalardan Taksim Platformu’nun kurucularından Mimar Korhan Gümüş, mevcut iktidara darbe yapılacağına mevcut iktidardan daha fazla inanan Yazar Roni Margulies ve 68 Kuşağı gençlik önderlerinden Mahir Çayan’ı “çeteci” olarak kabul eden, “yeni sol”cu, Eski BDP Milletvekili Ufuk Uras gibi isimler var.

Bildirinin içeriği

Destekçileri tarafından “Demokrasiye Çağrı Metni” olarak da adlandırılan bildirinin yaptığı tespit şöyle: “Derin bir yolsuzluk soruşturması, inanılmaz bir hızla Balyoz ve Ergenekon davasından ceza yiyen darbecilerin yeniden yargılanması tartışmasına bağlandı. Bu eğilim, hem yolsuzluk yapanları hem de Ergenekoncu ve Balyozcuları aklamayı hedefliyor.”

Metni imzalayanlara göre; “HSYK’nın yapısını 2010 öncesine döndürerek tümüyle hükümete bağlamaktan yolsuzluk soruşturmasını yapan yargı mensuplarının ve kolluk kuvvetlerinin tasfiye edilmesine kadar bir dizi hukuksuzluk gündemde. Yolsuzluk yapanların yeri Ergenekoncuların yanı.”

Bildirinin iktidara önerisi ise şu yönde: “Yargının hükümete bağımlı hale getirilmemesi gerektiğini, yargının yürütmeden bağımsızlığının demokratik rejimin konularından birisi olduğuna dikkat çekerek, 2010’da değişen HSYK yapısının yeniden değiştirilerek, hükümete bağımlı hale getirilmemesini, iktidarın yargıyı baskı almak için oluşturduğu her fiilin suç oluşturduğuna dikkat çekerek, yolsuzlukların örtülmemesi gerektiğini savunuyoruz. ”    

Bildirinin yaptığı çağrı ise: “Çözüm, barış ve demokratikleşme yönünde yepyeni adımların hızla atılmasının gerekli olduğu her geçen gün açığa çıkıyor. Demokrasi, yeni ve demokratik bir anayasa yönünde verilecek mücadelenin ürünü olacaktır.”

Bildirinin anlamı

17 Aralık Operasyonu’nun Tayyiban kadrolarının yönetememe krizine girmesi ve F Tipi Örgüt ile Tayyiban kadroları arasında güç paylaşımı mücadelesinin ortaya çıkması sonucu başladığı aşikardır. Daha doğrusu, ayyuka olan bu gerçeklik bu durumlardan ötürü ortaya çıkarılmıştır. Konu edindiğimiz bildiriye imza atan isimlerin çok büyük bir çoğunluğu, F Tipi Örgüt ve Tayyiban kadrolarından oluşan iktidar koalisyonu işlemekteyken bu koalisyonu ölümüne destekledi. Ama, öküz ölüp ortaklık bitince bir tarafta saf tutmak lazımdı. Çok iyi biliyorlardı ki: “bitaraf olarak bertaraf olur”du! Bu bildiriye imza atan grup da F Tipi Örgüt’ün sesi olmayı tercih etti.  Çünkü; en büyük ortağını kaybeden ve yönetememe krizine giren Tayyiban kadroları, koalisyonlarıyla birlikte yargı aracıyla ülkeye giydirmeye çalıştıkları deli gömleğini gevşetmek, hatta tamir etmek zorundaydı. Bunun için “Venezuela Başbakanı’na gidemeyen” Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu hazırdı. “Samimi ve yapıcı görüşme”lerle sorun “hukuki” yollardan çözülebilir ve “hukukun üstünlüğü tesis edilebilir”di.

Herkes görev başına!

F Tipi Örgüt için esas olan güce sahip olmaktır. Bu yüzden, yönetememe krizine girmiş ve Eski ABD Türkiye Büyükelçileri Morton Wolfowitz ve Eric Edelman’ın ABD’nin etkin gazetelerinden Washington Post’ta açıkça, “ABD müdahale etmeli” dediği Tayyiban kadrolarıyla beraber yürüyemezdi bu yollarda. Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanı’nın Fetret Devri’ne girdiğini kabul ettiği konuşması, Tayyiban kadrolarının son hamlesiydi. Bu konuşmayla, bu yazıda ele aldığımız bildiriyi yan yana koyunca; Tayyiban kadroları bu kavgayı mahalle kahvehanesi kavgası şeklinde, F Tipi Örgüt ise süslü ve entelektüel bir düzlemde götüreceğe benziyor.

Bütün bu yazılanların bir tek önemi var: Karşımızda bölgesel sömürgeci güçlerin kurduğu bir taşeron koalisyon var. Bu koalisyon ortaklarının ne yaptığının bizim için önemi, onları anlamak ve hepsine birden bütünlüklü mücadele edebilmek için doğru konum almamızı sağlayacak verileri sağlamasıdır.

Veriler ortada. Sömürgeci koalisyon çatladı. Birbirlerini yiyecekler. Bu koalisyonun karşısında ise Haziran’da tüm ülkede sokağa çıkan milyonlar var. Bu milyonların görevi, sokakta istediklerinin siyasette gerçekleşmesi için gerekli örgütlenmeyi sağlamak ve siyasi aygıtı kurmaktır. Kendine devrimci, ilerici, aydın ve çapulcu diyen herkes görev başına!

Soner Bahadır    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder