logo

13 Ağustos 2013 Salı

TKP’nin "ulusalcılaşması"

Son dönemlerde TKP’nin “ulusalcılaştığı” yönünde ilginç bir “tespit”le karşı karşıya kalıyorum. Bu “tespit”, TKP’yi tanımayan ve temel metinlerini okumayan bir bakışın üretebileceği bir söylemdir.

Öncelikle belirtmek isterim ki zannedildiği gibi Türkiye Komünist Partisi(TKP) üyesi ya da taraftarı değilim. Dolayısıyla bu yazının TKP adına resmi bir hüviyeti olmadığı gibi “Bir TKP’linin gözünden analiz” ya da “Bir TKP’linin yanıtı” gibi bir niteliği de yoktur. Bu yazıyı yazmamın sebebi bir gazeteci olarak tespit ettiğim yanlışı mesleğimin görevi olarak kamuoyuna anlatmak ve doğruyu dilim döndüğünce aktarmaktır.

Türk bayrağının devrimcilerin eline geçmesi

Her şey, 27 Haziran Perşembe akşamı TKP’nin İzmir Tepekule Kongre Merkezi’nde Haziran Direnişi’ni değerlendirmek amaçlı yaptığı toplantı ile başladı. Bu toplantıya konuşmacı olarak katılan TKP Merkez Komite Üyesi ve soL Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kemal Okuyan, o güne kadar Türkiye’deki komünistlerden beklenmeyen bir şekilde sahneye elinde Türk Bayrağı ile çıktı ve şunları söyledi: “Türkiye solunun ay-yıldızlı bayrakla derdi haklı sebeplere dayanıyordu. 12 Eylül faşizmi işkence için kullandı, Kürt sorununda bu bayrak ırkçı bir sopa haline getirilmek istendi. Ancak bu bayrak faşizmin elinden alınacak demiştik. Bu bayrak artık Türkiye devrimcilerinin, Türkiye halkının bayrağıdır.”(1)

Kemal Okuyan’ın bu konuşması, TKP’nin ulusalcılaştığını söyleyen çevrelerce “TKP’nin Türk Bayrağı ile barış ilan ettiği” şeklinde yorumlandı.

Gazdan Adam ve Ergenekon

Aynı TKP, 7 Temmuz’da Kadıköy Rıhtım’da, kendi çıkardığı soL Gazetesi’nin de düzenleyicisi  olduğu ve yüz binlerin katıldığı Gazdan Adam Festivali’ne katıldı. Yine soL Gazetesi, 3 Ağustos’ta İşçi Partisi(İP), Türkiye Gençlik Birliği(TGB), Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanal yöneticilerine düzenlenen şafak operasyonlarını 4 Ağustos tarihli sayısının manşetine taşıdı. soL Gazetesi’nin klasik manşet uygulaması üzerine operasyon gazetenin aynı sayısının 2. sayfasında tam sayfa işlendi.

Silivri Ceza İnfaz Kurumu’nda 5 Ağustos tarihinde Ergenekon Davası hakkında verilen karar ise tüm basında olduğu gibi soL Gazetesi’nin 6 Ağustos tarihli sayısının manşetinde yer almıştı. Gazete haberi, TKP’nin 5 Ağustos’ta kararla ilgili yaptığı “Hükümsüzdür” başlıklı açıklama doğrultusunda kurgulamış ve manşete “Ergenekon davasında beklenen karar” üst başlığını attıktan sonra “Hükümsüzdür!” ana başlığını atmıştı.

TKP’den yapılan açıklamada ise özetle şu ifadeler kullanılmıştı: “Ergenekon Davası'nda bugün açıklanan kararların hukukla ve vicdanla ilgisinin olmadığı açıktır. Kimlerin neyle suçlandığından tamamen bağımsız olarak, Ergenekon bir mahkeme değildir. Ergenekon AKP diktatörlüğünün inşa sürecidir. 5 Ağustos cezaları diktatörlüğün Türkiye'ye meydan okuyuşudur. Türkiye Komünist Partisi bu kararların hükümsüz olduğunu ilan etmektedir.Hükümsüzdür ve pratikte uygulanamayacaktır.”(3)

TKP’nin Ergenekon’a ve Türk Bayrağı’na bakışı

Peki bütün bu yayınlar ve söylemler TKP’yi “Ergenekoncu” ya da “Ulusalcı” yapar mı? 2011 yılı Şubat ayında çıkardıkları “100 soruda Türkiye Komünist Partisi” isimli kitap, cevabını aradığımız sorulara net bir biçimde yanıt veriyor. Kitapta ilgili sorulan cevapları özetle şöyle(4):

Soru: Ergenekon davasını nasıl anlamak lazım?

Cevap: TKP, bu sürece tepki göstermiştir, çünkü yargılanan kişiler devletin emek düşmanı politikalarından, NATO üyeliğinden, emperyalist ülkelerle kurulan açık ve örtülü ilişkilerden, özelleştirmeden,  sermaye sınıfından yana uygulamalardan, ilerici insanların kovuşturmalar, tutuklamalar, işkenceler, idamlar ve darbeler eliyle sindirilmek istenmesiden yargılanmamaktadır. Ergenekon operasyonu, Türkiye Cumhuriyeti’nin emperyalizmin yeni ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillendirilmesine engel oluşturduğu düşünülen düzen içi aktörleri ayıklamayı hedeflemektedir. Bir başka ifadeyle, ABD’den onay alanların elini rahatlatmayı, toplumun da bu doğrultuda baskı altına alınmasını hedeflemektedir.

Soru: TKP neden Türk Bayrağı taşımıyor?

Cevap: Komünistlerin içinde yaşadıkları ülkelerin bayrağı ile sorunları yoktur ve olmamalıdır. Dolayısıyla Türkiyeli komünistlerin ve TKP’nin Türk bayrağı ile alıp veremediği bir şey bulunmamaktadır.

Söz konusu olan, emperyalizme ve işgalci güçlere karşı yürütülmüş bir kurtuluş savaşı sırasında şekillenen bir bayraktır. Bu açıdan bakıldığında doğal olan şey TKP’nin eylem ve etkinliklerinde Türk bayrağı da taşımasıdır. Antiemperyalist mücadeleyi simgeleyen bu bayrağın yurtseverlerin, devrimcilerin ve komünistlerin elinde eğriti durmayacağı açıktır.

Ancak türkiye’de doğal olmayan şeyler yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Türkiye, kendisinin parçası ve asli unsuru olan Kürt halkının inkâr edildiği ve yok sayıldığı bir ülke haline gelmiştir. Bu inkâr politikalarının en önemli araçlarından birisi, ne yazık ki “bayrak” olmuştur. ABD beslemesi ırkçıların Türk-Kürt düşmanlığı yaratırken bayrağa sımsıkı sarılmaları, onların zavallılığıysa bizim utancımızdır. 

soL’un Ergenekon’a bakışı

soL Gazetesi’nin Ergenekon sürecine bakışı ise yine Kemal Okuyan’ın 4 Ağustos’ta gözaltı operasyonlarıyla ilgili yazısıyla anlaşılıyordu. “Protesto ve dayanışma” başlıklı metinde Kemal Okuyan, olaylara bakış şeklini “Ben hukukçu değilim, siyaset cephesinden bakmaya çalışırım” şeklinde açıkladıktan sonra Ergenekon Davası’na bakışını da şöyle anlatıyordu:

“Bu mahkemenin Türkiye’de darbecileri, kontrgerillacıları etkisizleştirme, tasfiye etme amacıyla hareket ettiğine hâlâ inanan var mı? Saflıkla açıklamak bir yere kadar.
   
İsim vermeyeceğim, Ergenekon’da yargılananlar arasında yurtseverlikle alakasız epey insan var, nezaket gösteriyorum, ömürleri boyunca bu halkı baskılamayı, NATO’ya hizmeti meslek edinenler var. İçeride olmaları onları yurtsever yapmıyor.

Öte yandan, Silivri’de herkesin halk düşmanı olduğunu, aralarında yurtseverler olmadığını söylemek de hem saçma hem insafsız bir davranış. Başından beri ‘tasnif yapmıyoruz, Ergenekon tezgahının tamamına karşı çıkıyoruz’ dedik, isim vermedik. Bu herkesi aynı çuvala koymak anlamına gelmiyordu, etik davranmak anlamına geliyordu.

Yol arkadaşlığı ise… Hayat dayattığı kadar. Haziran Direnişi’nde geçici ya da kalıcı yan yana gelişler, işbirlikleri oldu.”

Kemal Okuyan’ın şu ifadeleri ise TKP’nin ulusalcılaşamayacağı gösteriyor ve Ergenekon hükümlüleriyle yollarını kesin bir çizgiyle ayırıyor:

“Silivri’de ise…

Milli Birlik projesi var, Milli Merkez var, NATO’cu generaller var, MHP’ye yapılan çağrılar var.
Kalsın.

Dün İşçi Partisi’ne, Aydınlık’a, TGB’ye, Ulusal Kanal’a dönük polis baskınını şiddetle protesto ediyor, gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasını talep ediyor, bütün parti yöneticilerine, basın emekçilerine geçmiş olsun diyor ama Silivri’ye gitmiyorum. Gitmiyoruz.”

Okuyan, yazısının sonunda ise gerek Amerikancı gerekse Ulusalcı oldukları yönündeki eleştirilere yanıt veriyor:

“Silivri’de yokuz ama Silivri’den gelen ‘Amerikancı, CIA’cı, şucu bucu…’ suçlamalarını daha şimdiden duyabiliyoruz.Bir önemi var mı? Türkiye’de böyle suçlamadıkları kimse kaldı mı?

‘Vay sen Aydınlıkçılarla dayanışmak mı istedin’ diye yaygara koparacaklara gelince… Sizin dayanıştıklarınızı, taraf olduklarınızı illa bir bir saymamız mı gerekiyor? Bırakın bu saçmalıkları, tutarlı olun, sarılın AKP’ye yiğitçe, mertçe, dürüstçe…”(2)

TKP’nin bu sürece ilişkin tavır ve söylemlerini ise TKP’li oluşunu gizlemeyen soL Gazetesi Muhabiri Selin Asker’in 6 Ağustos’ta attığı şu twitle özetleyebiliriz: “Gazete bombalayan salınırken gazeteci merdan yanardağ'a tutuklama tuncay özkan'a müebbete karşı çıkmakla ulusalcı olunmaz, insan olur”

Uzun lafın kısası; TKP’de değişen bir şey yok. Zamanında şartların oluşmasını bekleyerek açık bıraktıkları kapıdan şartlar oluşunca içeri girdiler ve marksistliğin gereği olarak haksızlığa uğrayanların niteliğine bakmadan yalnızca haksızlığa karşı çıktılar...



(1) soL Haber Portalı, “Boyun eğmeyenler İzmir'de de buluşuyor”, 27 Haziran 2013, http://haber.sol.org.tr/soldakiler/boyun-egmeyenler-izmirde-de-bulusuyor-haberi-75440

(2) Kemal Okuyan, “Protesto ve dayanışma”, soL Gazetesi, 4 Ağustos 2013, http://haber.sol.org.tr/yazarlar/kemal-okuyan/protesto-ve-dayanisma-77488 


(4)TKP, 100 Soruda Türkiye Komünist Partisi, Şubat 2011, sayfa 28 ve 56  


Soner Bahadır 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder