logo

2 Şubat 2013 Cumartesi

"Haberime dokunma, habercime dokunma"


Tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasının talep edildiği eylemde tutuksuz yargılanan Gazeteci Bedri Aranır, yaptığı Kürtçe konuşmada “hepimiz aynı gemideyiz” dedi. Eylemde, Pazartesi günü Silivri Cezaevi’nde görülecek olan KCK Basın Davası’nı izleme çağrısı yapıldı.

Gazetecilere Özgürlük Platformu tarafından düzenlenen yürüyüş Galatasaray Meydanı’nda başlayıp Taksim Meydanı’nda son buldu. Eyleme katılanlar arasında Şarkıcı Ferhat Tunç ve Avukat Hüseyin Ersöz’ün yanı sıra gazeteciler Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Şükran Soner de katıldı. Meşale taşınan yürüyüş sırasında yürüyüşçüler Demirören AVM önünde 5 dakikalık oturma eylemi yaptı. Yürüyüş esnasında, “Özgür basın onurumuzdur”, “Özgür basın susturulamaz”, “Faşizme karşı omuz omuza” ve “Haberime dokunma, habercime dokunma” sloganları atıldı.

Tutuklu gazetecilerin mektupları okundu

Yürüyüşün ardından tutuklu gazeteciler Kenan Kırkaya, Ramazan Peköz, Yüksel Genç ve Hatice Duman’ın gönderdiği mektuplar okundu. Gazeteciler mektuplarında şu ifadelere yer verdi:

Kenan Kırkaya: “Bölge halkı için yoksulluk kaçınılmaz bir şeydir. Ekonomik dışlanmanın yanı sıra mensubu olduğum Kürt toplumunun dışlanmasını da yaşadım. Çocukluğuma ait anılarda asker, postal, çatışma gibi kavramlar gizlidir. İlkokul, ortaokul ve lise çağlarımı bu şartlar altında Malazgirt’te geçirdim. 2002 yılında Dicle Haber Ajansı’na stajyer olarak girdim. Sloganımız, ‘duyulmayanı duyurmak, görünmeyeni göstermek’ti. 2008-2011 yılları arasında Ankara temsilciliği yaptım. Gözaltına alınmam tamamen haberlerim dolayısıyla oldu. Polis bana, ‘Senin yaptığın haberlerin etkisi, teröristin yarattığı tehlikeden daha büyüktür’ dedi. Yaşadığımız bu süreç hukuki değil, tamamen siyasi bir süreçtir. Gözaltılar, farklı olan, muhalif bakan herkese tutulan bir sopadır. Bizden çok dışarıdakiler tehdit edilmektedir.”

Ramazan Peköz: 20 Aralık 2011’de misafir kaldığım evde tamamen siyasi bir şekilde gözaltına alındım. Mahkeme süreci bizim için tamamen bir tiyatroydu. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ile yaptığım röportajım suç delili olarak gösterildi. Kürt basınının emekçisi olmam tutuklanmama yetmişti.

Yüksel Genç: “Ben senin terörist olma ihtimalini sevdim. İddianamem tamamen bu başlıktaki ihtimale dayalı. Örnek mi? Muhabire bir bilgi mi geldi? Hemen eylem hakkında bilgi verildiği tespit edildi. Muhabir arkadaşımız da bu eylemi engellemediği gibi ekipmanını kurup eyleme gitmiş. Bizim gazeteci değil, terörist olma ihtimalimizi sevmiş savcı.”

Hatice Duman: “Sayın Başbakan, hakkımdaki dosya Anayasa Mahkemesi’ndeyken bu kadar rahat konuşmanız yargının neye hizmet ettiğini göstermiyor mu? Kendiniz için demokrasi narası atıp bizi baskı altına almaktan vazgeçin. Şahsım nezlinde tutuklu gazeteciler üzerindeki karalamalarınızdan vazgeçin.”

“Örgütsel habercilik kavramı ortaya çıktı”

Mektupların okunmasının ardından Gazeteci Eda Yıldırım tarafından basın açıklaması yapıldı. Yıldırım açıklamada, “Hapisteli gazeteciler listesi bile deliller arasında. Van ve Erciş depremlerinden haber vermek suç. Meslektaşlarımız, ‘Türk devletini sıkıntıya sokacak, kamuoyu önünde küçük düşürecek haberler peşinde koşmak’la suçlandı. Meslektaşlarımıza, ‘Bu haberi niye yaptın?’ diye soruldu. Bu operasyon sayesinde gazetecilik literatürüne, ‘örgütsel habercilik, normal gazetecilik’ kavramları(!) girdi. Her itirazı, her demokratik tepkiyi, ‘terör’ kapsamına dâhil eden başta TMY olmak üzere, tüm yasalardaki düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Özgürlük istiyoruz. 4 Şubat Pazartesi günü Silivri’de görülecek ‘KCK Basın Davası’nı izleyerek, tutuklu meslektaşlarımızın yanında olacağız. Başta meslektaşlarımız olmak üzere herkesi, duruşmayı izlemeye davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Haber: Soner Bahadır
Fotoğraf: Gökhan Çelik & Soner Bahadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder