Tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasının talep
edildiği eylemde tutuksuz yargılanan Gazeteci Bedri Aranır, yaptığı Kürtçe
konuşmada “hepimiz aynı gemideyiz” dedi. Eylemde, Pazartesi günü Silivri
Cezaevi’nde görülecek olan KCK Basın Davası’nı izleme çağrısı yapıldı.
Gazetecilere Özgürlük Platformu tarafından düzenlenen
yürüyüş Galatasaray Meydanı’nda başlayıp Taksim Meydanı’nda son buldu. Eyleme katılanlar
arasında Şarkıcı Ferhat Tunç ve Avukat Hüseyin Ersöz’ün yanı sıra gazeteciler
Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Şükran Soner de katıldı. Meşale taşınan
yürüyüş sırasında yürüyüşçüler Demirören AVM önünde 5 dakikalık oturma eylemi
yaptı. Yürüyüş esnasında, “Özgür basın onurumuzdur”, “Özgür basın susturulamaz”,
“Faşizme karşı omuz omuza” ve “Haberime dokunma, habercime dokunma” sloganları
atıldı.
Tutuklu gazetecilerin mektupları okundu
Yürüyüşün ardından tutuklu gazeteciler Kenan Kırkaya,
Ramazan Peköz, Yüksel Genç ve Hatice Duman’ın gönderdiği mektuplar okundu.
Gazeteciler mektuplarında şu ifadelere yer verdi:
Kenan Kırkaya: “Bölge halkı için yoksulluk kaçınılmaz bir
şeydir. Ekonomik dışlanmanın yanı sıra mensubu olduğum Kürt toplumunun
dışlanmasını da yaşadım. Çocukluğuma ait anılarda asker, postal, çatışma gibi
kavramlar gizlidir. İlkokul, ortaokul ve lise çağlarımı bu şartlar altında
Malazgirt’te geçirdim. 2002 yılında Dicle Haber Ajansı’na stajyer olarak
girdim. Sloganımız, ‘duyulmayanı duyurmak, görünmeyeni göstermek’ti. 2008-2011
yılları arasında Ankara temsilciliği yaptım. Gözaltına alınmam tamamen
haberlerim dolayısıyla oldu. Polis bana, ‘Senin yaptığın haberlerin etkisi,
teröristin yarattığı tehlikeden daha büyüktür’ dedi. Yaşadığımız bu süreç hukuki
değil, tamamen siyasi bir süreçtir. Gözaltılar, farklı olan, muhalif bakan
herkese tutulan bir sopadır. Bizden çok dışarıdakiler tehdit edilmektedir.”
Ramazan Peköz: 20 Aralık 2011’de misafir kaldığım evde
tamamen siyasi bir şekilde gözaltına alındım. Mahkeme süreci bizim için tamamen
bir tiyatroydu. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ile yaptığım
röportajım suç delili olarak gösterildi. Kürt basınının emekçisi olmam
tutuklanmama yetmişti.
Yüksel Genç: “Ben senin terörist olma ihtimalini sevdim.
İddianamem tamamen bu başlıktaki ihtimale dayalı. Örnek mi? Muhabire bir bilgi
mi geldi? Hemen eylem hakkında bilgi verildiği tespit edildi. Muhabir
arkadaşımız da bu eylemi engellemediği gibi ekipmanını kurup eyleme gitmiş.
Bizim gazeteci değil, terörist olma ihtimalimizi sevmiş savcı.”
Hatice Duman: “Sayın Başbakan, hakkımdaki dosya Anayasa
Mahkemesi’ndeyken bu kadar rahat konuşmanız yargının neye hizmet ettiğini
göstermiyor mu? Kendiniz için demokrasi narası atıp bizi baskı altına almaktan
vazgeçin. Şahsım nezlinde tutuklu gazeteciler üzerindeki karalamalarınızdan
vazgeçin.”
“Örgütsel habercilik kavramı ortaya çıktı”
Mektupların okunmasının ardından Gazeteci Eda Yıldırım
tarafından basın açıklaması yapıldı. Yıldırım açıklamada, “Hapisteli
gazeteciler listesi bile deliller arasında. Van ve Erciş depremlerinden haber
vermek suç. Meslektaşlarımız, ‘Türk devletini sıkıntıya sokacak, kamuoyu önünde
küçük düşürecek haberler peşinde koşmak’la suçlandı. Meslektaşlarımıza, ‘Bu
haberi niye yaptın?’ diye soruldu. Bu operasyon sayesinde gazetecilik
literatürüne, ‘örgütsel habercilik, normal gazetecilik’ kavramları(!) girdi.
Her itirazı, her demokratik tepkiyi, ‘terör’ kapsamına dâhil eden başta TMY
olmak üzere, tüm yasalardaki düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki
engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Özgürlük istiyoruz. 4 Şubat Pazartesi günü
Silivri’de görülecek ‘KCK Basın Davası’nı izleyerek, tutuklu meslektaşlarımızın
yanında olacağız. Başta meslektaşlarımız olmak üzere herkesi, duruşmayı
izlemeye davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder