logo

18 Şubat 2013 Pazartesi

Büyük resmin parçaları 1: Amerikan tipi siyaset

Amerikan tipi siyaset, aynı şeyi iki farklı yoldan söyleyip bu yollardan birini seçmektir.

Amerikan siyaseti, tabela üzerinde onlarca parti olmasına rağmen, temelde birbirinden farkı olmayan iki siyasi kanat çerçevesinde şekillenir. Bu kanatlar, Demokratlar ve Cumhuriyetçilerdir.

“Genelde günümüzde Demokrat Parti siyah Amerikalılar, Katolikler, Yahudiler, göçmenler, kadınlar ve yüksek eğitimli kişiler arasında destek bulmaktadır. İşverenlerin ve büyük firmaların karşısında işçilerin ve çalışan kesimin yanında yer alır. Kürtaj haklarının kısıtlanmasına karşı kesin bir tavır almıştır.Eşcinsellerin ve diğer azınlıkların haklarını savunan bir siyaset izler. Devletin gerektikçe vergileri arttırarak, az gelirli yurttaşlara daha geniş olanaklar sağlaması yanlısıdır. Çevre kirliliğini önleme konusunda titizlik gösterir. Dış siyaset konusunda Cumhuriyetçi Parti'ye göre daha ılımlı bir tutum sergiler.”(1)

“Cumhuriyetçi Parti vergi yükünün azaltılması ve firmalara yasalarla getirilen kısıtlamaların azaltılması yanlısıdır. Sosyal konularda muhafazakar bir tutum izler. Özellikle dindar Protestan grupların (evangelist) desteğine sahiptir. Kürtaj'ın yasaklanması gerektiğini savunur. Protestan ağırlıklı Güney eyaletlerinde büyük bir desteğe sahiptir.”(2)

Yukarıda alıntıladığım “görüntüdeki” farklı söylemlere rağmen bu iki akımın da dünya vizyonu, küresel sömürgecilik yarışında ABD sermayesinin liderliğini sürdürmesini, hatta dünyanın ABD sermayesinin istek ve ihtiyaçları doğrultusunda düzenlenmesini sağlamaktır.

20 Ocak 2001 – 20 Ocak 2009 tarihleri arasında ABD Başkanı olarak ABD silah lobisinin desteklediği Cumhuriyetçi Parti’nin adayı George Walker Bush görev yaptı. Bush, bu dönemde 11 Eylül 2001 tarihinde Usame Bin Ladin’e tezgahlattığı İkiz Kuleler Saldırısı’nı bahane edip Afganistan’a, kendi eliyle besleyip büyüttüğü Saddam Hüseyin’in de nükleer ürettiği palavrasıyla 20 Mart 2003 tarihinde de Irak’a girip işgal etti. 20 Ocak 2009 tarihinde ise görevi bilişim teknolojisi lobisinin desteklediği Demokrat Parti’nin desteklediği “ABD’nin ilk siyahi Başkanı” Barrack “Hussein” Obama seçildi. Halen görevde olan Obama döneminde, Bush’tan kalan bu işgaller sürdüğü gibi, “Arap Baharı” adıyla Ortadoğu’da kendi devleti tarafından çizilen Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayata geçirilmesinin imkanını sağlamak amacıyla kirli bir oyun tezgahlamakta, hatta Türkiye, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi “müttefiklerini” Suriye topraklarına sürmektedir.

ABD’nin kurguladığı, yaşattığı ve yaşamasını istediği siyaset vizyonu budur. Bu çerçeveden baktığımızda birebir olarak eşlemese de -hatta bazı konularda ciddi farkları dahi olsa- bugün TBMM’de olan partilerden CHP, Demokrat Parti ile; AKP ise Cumhuriyetçi Parti ile benzeşmektedir. Var olmayan benzeşirlikler ise “hazmettire hazmettire” var edilmeye çalışılıyor. Bu iki parti/çevre dışındaki siyasi aktörler ise ya bu iki çerçeveye uyacak ya da yok edilecek.

AKP, zaten bu misyon üzere kurulan bir parti olduğu için pek sorun teşkil etmiyor. MHP, kurulduğu tarihten itibaren ABD işbirlikçiliğinin yedek gücü. Bu yüzden –en azından şimdillik- değiştirilmesi/dönşüştürülmesi ya da yok edilmesi gerekmiyor. Bu konuda en büyük problemi CHP/Ulusalcı ve BDP/PKK çizgisi oluşturuyordu. Bu iki çizgideki dönüşümü daha sonra sizlere aktaracağım...


Soner Bahadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder