Amerikan
siyaseti, tabela üzerinde onlarca parti olmasına rağmen, temelde birbirinden
farkı olmayan iki siyasi kanat çerçevesinde şekillenir. Bu kanatlar,
Demokratlar ve Cumhuriyetçilerdir.
“Genelde
günümüzde Demokrat Parti siyah Amerikalılar, Katolikler, Yahudiler, göçmenler,
kadınlar ve yüksek eğitimli kişiler arasında destek bulmaktadır. İşverenlerin
ve büyük firmaların karşısında işçilerin ve çalışan kesimin yanında yer alır.
Kürtaj haklarının kısıtlanmasına karşı kesin bir tavır almıştır.Eşcinsellerin ve
diğer azınlıkların haklarını savunan bir siyaset izler. Devletin gerektikçe
vergileri arttırarak, az gelirli yurttaşlara daha geniş olanaklar sağlaması
yanlısıdır. Çevre kirliliğini önleme konusunda titizlik gösterir. Dış siyaset
konusunda Cumhuriyetçi Parti'ye göre daha ılımlı bir tutum sergiler.”(1)
“Cumhuriyetçi
Parti vergi yükünün azaltılması ve firmalara yasalarla getirilen kısıtlamaların
azaltılması yanlısıdır. Sosyal konularda muhafazakar bir tutum izler. Özellikle
dindar Protestan grupların (evangelist) desteğine sahiptir. Kürtaj'ın
yasaklanması gerektiğini savunur. Protestan ağırlıklı Güney eyaletlerinde büyük
bir desteğe sahiptir.”(2)
Yukarıda
alıntıladığım “görüntüdeki” farklı söylemlere rağmen bu iki akımın da dünya
vizyonu, küresel sömürgecilik yarışında ABD sermayesinin liderliğini
sürdürmesini, hatta dünyanın ABD sermayesinin istek ve ihtiyaçları
doğrultusunda düzenlenmesini sağlamaktır.
20 Ocak 2001 – 20
Ocak 2009 tarihleri arasında ABD Başkanı olarak ABD silah lobisinin
desteklediği Cumhuriyetçi Parti’nin adayı George Walker Bush görev yaptı. Bush,
bu dönemde 11 Eylül 2001 tarihinde Usame Bin Ladin’e tezgahlattığı İkiz Kuleler
Saldırısı’nı bahane edip Afganistan’a, kendi eliyle besleyip büyüttüğü Saddam
Hüseyin’in de nükleer ürettiği palavrasıyla 20 Mart 2003 tarihinde de Irak’a
girip işgal etti. 20 Ocak 2009 tarihinde ise görevi bilişim teknolojisi
lobisinin desteklediği Demokrat Parti’nin desteklediği “ABD’nin ilk siyahi
Başkanı” Barrack “Hussein” Obama seçildi. Halen görevde olan Obama döneminde,
Bush’tan kalan bu işgaller sürdüğü gibi, “Arap Baharı” adıyla Ortadoğu’da kendi
devleti tarafından çizilen Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayata geçirilmesinin
imkanını sağlamak amacıyla kirli bir oyun tezgahlamakta, hatta Türkiye, Katar
ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi “müttefiklerini” Suriye topraklarına
sürmektedir.
ABD’nin
kurguladığı, yaşattığı ve yaşamasını istediği siyaset vizyonu budur. Bu
çerçeveden baktığımızda birebir olarak eşlemese de -hatta bazı konularda ciddi
farkları dahi olsa- bugün TBMM’de olan partilerden CHP, Demokrat Parti ile; AKP
ise Cumhuriyetçi Parti ile benzeşmektedir. Var olmayan benzeşirlikler ise
“hazmettire hazmettire” var edilmeye çalışılıyor. Bu iki parti/çevre dışındaki
siyasi aktörler ise ya bu iki çerçeveye uyacak ya da yok edilecek.
AKP, zaten bu
misyon üzere kurulan bir parti olduğu için pek sorun teşkil etmiyor. MHP,
kurulduğu tarihten itibaren ABD işbirlikçiliğinin yedek gücü. Bu yüzden –en
azından şimdillik- değiştirilmesi/dönşüştürülmesi ya da yok edilmesi gerekmiyor.
Bu konuda en büyük problemi CHP/Ulusalcı ve BDP/PKK çizgisi oluşturuyordu. Bu
iki çizgideki dönüşümü daha sonra sizlere aktaracağım...
(1) http://tr.wikipedia.org/wiki/Demokratik_Parti_(ABD)
(2)http://tr.wikipedia.org/wiki/Cumhuriyet%C3%A7i_Parti_(ABD)
(2)http://tr.wikipedia.org/wiki/Cumhuriyet%C3%A7i_Parti_(ABD)
Soner Bahadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder