Dünya sosyalist ve entelektüel kesiminin sıkça şikayet
ederek dile getirdikleri bir konudur herkesin devlet tarafından takip edilip denetlemesi,
ve fişlenmesi. Özellikle internet teknolojisinin, girdiği hayatların
vazgeçilmezi olduğu “Küresel Köy”de ise bu durum artık kişilerin gönüllü olarak
kendilerini fişlemesine dönüştü.
Modern anlamda, Benito Mussolini liderliğindeki Faşist İtalya’da
1926-1937 yılları arasında hapis yatan Antonio Gramsci’nin, bu yıllarda yazdığı
“Hapishane Defterleri” isimli üç ciltlik kitapta temellerini attığı hegomonya(hakimiyet)
kavramının, George Orwell’ın 1949 yılında yazdığı “1984” isimli kurgusal öngörü
romanında geliştirilmesiyle ortaya çıkan ve bu kavramı tamamlayan bir olgudur “toplumsal
denetim.”
Bu iki Marksist düşünürün düşüncesini birleştirdiğimizde
karşımıza çıkan düşünce şu: Mevcut toplumlar temelde, sermaye sınıfı ve emek
sınıfı olarak ikiye ayrılır. Toplumun yönetim aygıtı olan devlet, sermaye
sınıfının elindedir ve çeşitli araçlarla sermaye sınıfının istekleri
doğrultusunda toplumu yönlendirir. Devlet, aynı zamanda bu yönlendirmenin ne
kadar başarılı olduğunu da denetler ve yönlendirmeye uymayanları kontrol
altında tutmaya çalışır.
20. yüzyılın ilk yarısında şekillenen ve 20. Yüzyılın ikinci
yarısını kapsayan iki sosyoekonomik(kapitalist ve reel sosyalist) kutuplu dünya
düzenindeki sınıflı(kapitalist) toplum düzenini açıklayan bu düşünce yapısı,
görüldüğü üzere tepeden inmeci ve baskıcı bir yöntemini ortaya koymaktaydı.
Reel Sosyalist Kutup’a karşı temel mücadele silahı “özgürlük”
olan ve Reel Sosyalist Kutup’u “Dünya’ya özgürlük vaat ederek” yıkan Kapitalist
Blok’un böylesi baskıcı bir yöntemi sürdürmesi mümkün değildi. Bu yüzden, dünya
politikasını temel görüş olarak değiştirmeyen Kapitalist Blok’un bu denetimi
daha “özgürlükçü” hatta “gönüllü” hale getirmesi gerekmekteydi.
Kapitalist devletin en kuvvetli toplumsal denetim
araçlarından popüler kültür ve teknolojinin kazandığı yeni toplumsal konum ile
birlikte bu denetim, hedeflenen gönüllülüğe erişti. Popüler kültürün “marka” ve
“statü göstergesi” olarak tanıttığı semtlerde ve mekanlarda(ikon) bulunma
çabasının yanına bir de internet üzerinden çeşitli mecralar aracılığıyla bu
marka ve statü ikonlarının tüketildiğinin belirtilir hale getirilmesi ve bu
belirtmenin çeşitli promosyonlarla desteklenmesi, gönüllü toplumsal denetimi,
yani gönüllü fişlenmeyi getirdi…
Soner Bahadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder