logo

7 Kasım 2012 Çarşamba

Bir işi iki iş yapmak


Dün, 1980 Darbesi’nin üniversitelere taktığı Yükseköğretim Kurulu(YÖK) tasmasının kuruluş yıl dönümüydü. Her 6 Kasım’da olduğu gibi dün de YÖK, öğrenciler tarafından protesto edildi. Dikkat çekici nokta ise istenmeyen YÖK bir tane olmasına rağmen, Beyazıt’ta iki farklı eylem yapılmasıydı.

Kimse kendini kandırmasın. Türkiye’de sosyalist/solcu/ilerici muhalefetin en büyük rakibi kendisidir. Bu grupların büyüyüp bir güç odağı haline gelememesinin en büyük sebebi, karşılaşılan ve mağdur olunan hakim yapının tek olmasına rağmen, karşısına dikilen muhalefetin Çarşamba Pazarı’nı andırır şekildeki çeşitliliğidir.

Kuvvetli söylem

Kitleler, her zaman kuvvetli söylemin peşine takılır. Kuvvetli söylem ise söylemin kitlelere ulaşması ve bir hareket yaratması ile ölçülür. Bahsettiğim muhalif grupların bu noktada iki dezavantajı var. Bunlardan en kuvvetlisi karşı olunan hakim yapının kuvvetli çarpıtmalarıdır. Bu duruma bir de muhalif kitlelerin söylemlerinin kitleyle buluşabilecek nitelikte olmaktansa teknik kalması eklenince mevcut “marjinal muhalefet” görüntüsü ortaya çıkıyor.

Geçen hafta gerçekleştirilen muhalif gösterilere bir göz atalım: Gazetecilere Özgürlük Platformu tarafından düzenlenen “Gazetecilik için ayağa kalk” yürüyüşü: 200 kişi. Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla yapılan Taksim Projesi protestosu: 200 kişi, YÖK Karşıtı İnisiyatif tarafından düzenlenen YÖK Protestosu: 200 kişi.

Türkiye’nin en yakıcı konularında düzenlenen 3 eylemin toplam katılımcısı 600 kişi. Üstelik bu eylemler Taksim Meydanı ve Beyazıt Meydanı gibi İstanbul’un en kalabalık meydanlarında düzenlenen eylemler. Taksim Dayanışması’nın düzenlediği eylemde görüşlerini aldığım Tarlabaşı fotoğraflarıyla ünlü Fotoğrafçı Ali Öz bu durumu, “Atı alan Üsküdar’ı geçti. 140 örgüt çağrı yapıyor, 200 civarı kişi geliyor. Bu durum Türk aydınının genel aymazlığıdır. Demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri nerdeler? Bu bir samimiyetsizlik göstergesidir. Keşke 10 binler gelebilseydi” sözleriyle dile getirdi.

Neden böyle?

Bu kadar cılız bir muhalefetin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini söylemek ne bir küstahlık ne de keramettir. Bunu söyleyene kızmamak gerekmektedir. Gereken, bahsettiğim muhalefetin kullanmayı çok sevdiği ifade ile “somut durumun somut tahlili”ni yapmaktır.

Somut durum ise, Türkiye’nin en yıkıcı ve can yakıcı sorunlarında muhalefetin oluşamamasıdır. Bu durumun sebebi ise muhalefetin kitleyle buluşamamasıdır. Kitleyle buluşamamanın sebebi ise Taksim Meydanı, Bakırköy Meydanı ve Kadıköy Meydanı gibi sayılı mekanlara sıkışıp kalmalarıdır. Bu meydanlara uğramayan kitleler ise haklı olarak kendileriyle buluşmayan siyasete ilgi göstermiyor. En basitinden, 22 yıldır oturduğum ve bu yaz yenilenen Küçükçekmece Meydanı’nda herhangi bir siyasi oluşumun bildiri dahi dağıttığına şahit olmadım.

YÖK tek, protesto çift

Böylesine toplumdan uzaklaşmış olan muhalefet, üstüne üstlük bir de “ortak düşman”a karşı ortak siyaset izleyemeyerek kendi kendine rakip oluyor. Çarşamba Pazarı gibi binbir çeşit muhalefeti gören toplum, öbür tarafa kafasını çevirdiğinde ise çok daha derli toplu bir yapıyla karşılaşıyor. Mevcut siyasi yapının temsil ettiği ekonomik ve toplumsal yapıdan hayatını kazanan toplum hiç de “istifini bozmak” istemiyor haklı olarak.

Son somut örnek olan YÖK protestosunda da görüleceği üzere birbirine rakip olarak gözüken bu yapılar aslında birbirlerine rakip olacak kadar farklı şey de söylemiyorlar. Beyazıt’ta biri YÖK Karşıtı İnisiyatif, diğeri ise Halkevleri, ÖDP ve TKP tarafından gerçekleştirilen iki ayrı eylemin basın bildirilerine baktığımda aklıma habercilik dilinde, internetten ve televizyondan edinilen haberlerin anlamını bozmadan, cümleleri değiştirilerek yazılması anlamına gelen “takla attırma” deyimi geliyor.

Yani iki ayrı bildiriyi yan yana koyunca sanki birbirlerinin takla attırılmış hali gibi duruyor.

Soner Bahadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder