Türkiye'de ilerici eğitim emekçisi olmak, duyarlı bir nesil yetiştirmek zor vesselam. Ülkemin en doğusundan en batısına, kuzeyinden güneyine gün itibari ile toplamda 820 bin eğitim görevlisi zor koşullar altında eğitim-öğretim verme uğraşı içersinde. Onlar, duyarlı ve bilinçli bir nesil yetiştirmek için ellerini taşın altına koyarken, iktidar ve iktidar yanlısı çevreler hemen hemen her fırsatta, "Öğretmenlerimiz az çalışıp çok tatil yapıyor" diyorlar. Oysa ki deyim yerindeyse kazın ayağı öyle değil. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün (OECD) verilerine göre Türkiye eğitim emekçileri yani öğretmenlerimiz en çok çalışıp en az kazanım elde eden ülkelerin arasında yer alıyor. Tabi yazımın başlığında vurguladığım 24 Kasım öğretmenler gününü Kutlamamamın gerekçesi elbette bu değil. Ne mi ?
Hiç şüphe yok ki 12 Eylül 1980 darbesi Türkiye tarihinde kara bir lekedir. Bu dönemde bir çok ilerici bilim adamı, ilim insanı fişlenip fikirlerinden ötürü yargılandı. Bu süreçte kimisi ölüme mahkum edildi, kimisi sürgün edildi, kimisi de akıl almaz gerici işkencelere maruz kaldı. İşte bu kesimin içinde en çok çile çeken sınıflarından biri de o dönemin eğitim emekçileri oldu. Özelikle Üniversite eğitim görevlileri, Lise öğretmenleri ve hatta ilkokul öğretmenleri bu süreci en sancılı geçiren sınıflar arasında yerini aldı. Çünkü dönemin gerici iktidarları darbeciler, halkı bilinçlendiren, yol gösteren, topluma klavuzluk eden eğitim-öğretim elamanı istemiyordu. Darbecilerin amaçları, ülkede olup bitenlere karışmayan, sorgulamayan, eleştirmeyen kimliksiz bir öğretmen kadrosu oluşturmaktı. Ki amaçlarını da geç olmadan ulaştılar. O dönemde binlerce eğitim-öğretim emekçisi fiziksel şiddete maruz kaldı. Toplamda 3 bin 854 öğretmen fişlenerek haklarında soruşturma açıldı ve aslı olmayan saçma suçlamalarla işlerinden atıldılar.
12 eylül furyası ile cereyan eden kimliksizleştirme ve sindirme operasyonun ardından gericiler sanki nispet yaparmış gibi 24 Kasım 1981 gününü öğretmenlere hediye etti. Tabi bugünü yukarıda bahsini ettiğim ilerici, aydın, yol gösteren eğitim emekçlerine değil; sorgulamayan, koşulsuz biat eden, boyun eğen, eleştirmeyen kimliksiz öğretmenlere ithaf ettiler. O yüzdendir ki darbecilerin hediye ettiği bir öğretmenler gününü ben kutlamıyorum ve protesto ediyorum...
Ha şimdi diyeceksiniz kurunun yanında yaşıda yakıyorsun sen kardeşim, hepsi bir mi öğretmenlerimizin. Eğitime ve öğretime emek vermiş ilerici emekçileri neden göz ardı ediyorsun?
Hayır efendim onları göz ardı etmiyorum ve "Ne yapalım arkadaş kurunun yanında yaş da yanacak" diye düşünmüyorum. Elbette görevlerini lâyıkı ile yapan kültürlü, bilgili öğretmenlerimiz özel bir günü hakediyor.Ki 5 Ekim günü, 1966 yılında Paris’te gerçekleşen “Öğretmenlerin Statüsü Hükümetlerarası Özel Konferansı”’nın sona erip UNESCO temsilcileri ile Dünya İşci Örgütü (ILO) tarafından “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi”’ni oybirliği ile kabul edilişinin yıldönümü dünyada, 1994 yılından bu yana Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor. Bende darbecilerin armağanı olan 24 Kasım'dan ziyade, 5 Ekim Gününü Öğretmenler Günü olarak kabul ediyorum.
Yazıma son vermeden önce bir de ülkenin kanayan yaralarından biri olan öğretmen atamalarına değineceğim. Biliyorsunuz, Öğretmen ataması yapmayan iktidar bütçeyi bahane gösteriyor! Bu ülkenin bütçesi, ülkenin geleceği için kullanılmayacak da ne için kullanılacak? Türkiye'de 2005-2012 yılları arasında 36 öğretmen, ataması yapılmadığı için intihar etti. Gelecek şubat ayıda 30bin öğretmen ataması yapılmasını istiyoruz. Günümüz ve geleceğimiz için....
Gökhan ÇELİK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder