AKP 4. Olağan
Kongresi’nde 8 gazeteye akreditasyon ambargosu uygulaması, iktidarın “ileri
demokrasi”sinin ne kadar ileri gidebileceğini gösterdi. Bu uygulama,
Başbakan’ın “usta gazeteci” olarak nitelediği Nazlı Ilıcak’ı bile isyan
ettirdi.
Kongreye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla
Aydınlık, BirGün, Cumhuriyet, Evrensel, Özgür Gündem, Yeniçağ, soL ve Sözcü gazeteleri
ile Ulusal Kanal televizyonuna akreditasyon ambargosu uygulandı ve bu
kurumların kongreyi takip etmelerine izin verilmedi. Erdoğan konuyla ilgili
olarak "Bize sürekli olarak hakaret eden, her türlü saygısızlığı sürekli
olarak gösterenleri, ben de kendi özel böyle bir günümüze davet etmek zorunda
değilim. O medya bize her gün küfür yağdırdığında ona haddini bildirmek de
bizim cevabımızdır. O gün salonda olan medyadan bize saldıran yok muydu? Vardı.
Biz üç beşine böyle bir tavır uyguladık" açıklamasında bulundu.
İktidarın kayıtsız şartsız destekçisi Sabah Gazetesi
Yazarı Nazlı Ilıcak bile bu uygulamayı "6 gazete (Cumhuriyet, Birgün, Yeni
Çağ, Evrensel, Sözcü, Aydınlık) Kongre'ye akredite edilmemişti. Hem "%
1'in dahi hakkını koruyacağım" diyeceksiniz; hem her türlü ayrımcılığa
karşı çıktığınızı defalarca vurgulayacaksınız; hem de ‘Ulu Çınar’ın gölgesinde
bu gazetelere yer vermeyeceksiniz" yazarak eleştirdi. Her ne kadar, dün
yayın hayatına başlayan soL gazetesi ve Özgür Gündem atlansa da bu eleştiriye katılmamak
elde değil.
Bu listede, CHP Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın
sahibi olduğu Yurt yer almıyordu. Fakat, Yurt gazetesi, internet sitesinden
yaptığı açıklama ile onurlu bir davranış sergiledi. Gazete, “Gazetemiz YURT,
akredite olduğu halde bu tutumu protesto için kongreyi izlememe kararı aldı”
açıklaması yaptı.
Bu ambargoda dikkat çeken bir unsur da ülkücü camianın
iki yaygın yayın organından biri olan Yeniçağ ambargo mağduru olurken,
ülkücülerin diğer yayın organı olan Ortadoğu’ya herhangi bir ambargo
uygulanmaması. Bu durumdan Ortadoğu gazetesi çevresinin “yandaş ülkücü” olduğu
sonucunu mu çıkarmalıyız?
Bütün bunların ötesinde bu durumdaki en büyük garabet,
Başbakan Erdoğan’ın kongrelerini “kendi özel günü” olarak tanımlaması.
Demokratik rejimlerde bir siyasi partinin, hele de tek başına hükümet olan bir
partinin kongresi asla kimsenin özel günü değildir. Bütün kamuoyuna açıktır,
isteyen herkes girebilir, özellikle isteyen bütün basın mensupları girebilir.
Bu uygulama, ileri demokrasi için bir kimlik tespiti niteliğindedir. AKP Genel
Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in yaptığı “Kürsü konuşmaları nasılsa
televizyondan yayınlanacak” açıklaması ise tam bir “özrü kabahatinden büyük”
vak’ası!
Soner Bahadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder