logo

27 Ekim 2012 Cumartesi

GÖRÜNTÜLERLE ANLAM YARATMA SANATI VE BARAKA

Giriş

         Sinemanın temel amacının hareketli görüntülerle anlam yaratma olduğunu söyleyebiliriz. Anlam yaratma, bir görüntünün iletilmek istenen mesaja göre oluşturulmasıyla gerçekleşir. Örneğin, bir fotoğraf karesinde ya da bir kameranın kadrajında aynı anda hem bir caminin hem bir kilisenin hem de bir sinagogun gösterilmesiyle “farklı dinlerin bir arada yaşadığı” mesajı verilmiş olur. Öte yandan bir bebeğin doğumunun gösterilmesinin ardından bir mezar taşının gösterilmesiyle “doğum gibi ölüm de hayatın bir parçasıdır” şeklinde bir mesaj verilmiş olur. Buradan da görüleceği üzere sinemada anlam yaratma, farklı şekillerde gerçekleşebilmektedir. Görüntülerle anlam yaratma işini gerçek görüntülerle anlam yaratma ve kurmaca görüntülerle anlam yaratma olarak ikiye ayırabiliriz. Gerçek görüntülerle anlam yaratma dendiğinde akla ilk gelen şeyin belgesel olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü belgeselin gerçeği yakalamak, gerçeğin peşinden koşmak gibi amaçları vardır.
         Sinema veya televizyon için yapılan belgeseller göz önünde bulundurulduğu zaman sanatsal kaygının belgesel sinemada ön planda olduğu görülmektedir. Bunun nedeni, televizyondaki belgesellerin, işin sanatsal yönüyle pek ilgilenmemeleridir. Ama belgesel sinema filmleri sadece gerçeği resmetmezler. İçerdiği görüntülerle anlamlar yaratırlar. Bu makalede öncelikle belgesel film türlerinden kısaca bahsedilip daha sonra Baraka’nın yönetmeni Ron Fricke’nin sinema üslubuna ve eserlerine, Baraka’nın anlamına, içinde barındırdığı felsefelere, görüntülerle anlam yaratma doğrultusunda içeriğine ve söylemine ve son olarak da toplumsal belleğe yer verilip bir sonuca varılmaya çalışılacaktır.

Belgesel Türleri

         Belgeseller, Simten Gündeş Öngören’in ayrımına göre temelde iki ana türe ayrılır: tarihsel gelişim açısından belgesel türleri ve biçim ve teknik açısından belgesel türleri. Bunlar da kendi aralarında alt türlere ayrılır. Tarihsel gelişim açısından belgesel türleri içinde şunları barındırmaktadır: keşif yöntemli belgesel, sinema göz, İngiliz Belge Okulu ve Grierson’un belgesel film yaklaşımı, kent gerçekçiliği, yeni gerçekçi akım ve çağdaş akımlar.
         Bu makalenin konusu olan Baraka filmini ise tür olarak, tarihsel gelişim açısından belgesel türlerinden keşif yöntemli belgesellere örnek olarak gösterebiliriz. Bu belgesel türünün özelliklerine baktığımız zaman şu özellikler göze çarpmaktadır: [1]
·Gerçek insanların yaşantıları günlük doğal çevreleri içinde incelenmelidir. Gerçek insanların davranışlarındaki doğallığı korumak, alıcının ilk çekimde elde edeceği çekimlerle sağlanır.
·Değişik kültürleri keşfetmek amacıyla yapılacak filmlerde önce bu ülkelerle ve kültürleriyle ilgili yazılı kaynak araştırması yapılmalıdır.
·Önceden ayrıntılı plan yapmaktan kaçınılmalıdır, çünkü çekim sırasında daha önceden tasarlanamayacak sahneler ortaya çıkabilir.
·Belgesel film, yapımcının konuya karşı duyduğu aşırı ilgi sonucunda doğar. Filmciler önceden gözlemleme sırasında değil, çekim ve kurgu esnasında oluşturulur.
·Alıcı çok önemlidir. Yönetmen kendi gözü yerine alıcıdan yararlanmalı, böylelikle kendi gözüyle göremediklerini görmek için her şeyi kaydetme yoluna gitmelidir.
· Çekilen filmler birkaç kez izlenerek keşif yoluna gidilmeli ve gerçeğin yeni görüntüsü çıkartılmaya çalışılmalıdır.
·Alıcının görevi görsel notlar almaktır.
·Filmde önceden gözlem, sonra seçme, ya da önce gözlem sonra sanat yapılmalıdır.
·Yönetmen, her şeyden önce alıcıdır, bunun için her şeyi alıcısıyla görüntülediği anda film yapmaya çalışmalı, kurgudan çok alıcıyı kullanmalıdır.
         Buraya kadar görüntülerle anlam yaratma sanatından, belgesel türlerinden kısaca bahsedildi.  Baraka filmine geçiş yapmadan önce konunun daha iyi anlaşılabilmesi için yönetmeninden ve onun sinema anlayışından kısaca bahsetmek gerekir.

Ron Fricke

         Baraka belgeselinin yönetmeni, daha önce Chronos, Sacred Site, Atomic Artist, Koyaanisqatsi gibi filmlerle tanınan Ron Fricke’dir. Amerikan film yapımcısı, görüntü yönetmeni ve yönetmendir. Farklı film formatlarıyla çalışmıştır. Geniş film formatlarıyla çalışmayı seven bir yönetmendir. Baraka filmini 70 mm Todd-AO film formatıyla çekmiştir.[2]
        70 mm film formatı, yüksek çözünürlüklü ve standart 35 mm filme göre daha üstün kalitede bir film formatıdır. Film, kamerada kullanılırken 65 mm genişliğindeyken, perdeye yansıtıldığında üç boyutlu ses manyetik şeritlerinin ilavesi için ham film üzerindeki deliklerin her iki yanına da 2.5 cm eklenmesiyle 70 mm genişliğe ulaşır.[3]
         Fricke bir röportajında işinin Koyaanisqatsi, Chronos ve Baraka filmleri üzerinden gelişmiş olduğunu hissettiğini, hem teknik hem felsefik olarak, favori teması olan insanın sonsuzla olan ilişkisini daha derin bir şekilde araştırmaya hazır olduğunu söylemiştir. Onun bu sözünden anlaşılacağı üzere teknik ve felsefe onun filmlerinin vazgeçilmez öğeleridir. Bunu Baraka filminde de çok net bir biçimde görmekteyiz. Frikce’nin görüntü yönetmeni veya yönetmen olarak yer aldığı filmler şunlardır:[4]

Yönetmen olarak;
Chronos (1985)
Sacred Site (1986)
Baraka (1992)
Samsara (2011)
Görüntü Yönetmeni olarak;
Koyaanisqatsi (1982)
Atomic Artist (1982)
Chronos (1985)
Sacred Site (1986)
Baraka (1992)
Samsara (2011)

Baraka

          Baraka, “soluk”, “yaşamın özü”, ”dua” gibi anlamlara gelmektedir. Tasavvufi bir sözcüktür. Baraka sözcüğün bunun dışında anlamlarına bakıldığında, Arapçada bereket, anlamına gelmektedir. Türkçede de geçici olarak tahta, çinko vb. malzemeden yapılan barınak, kulübe gibi anlamları bulunmaktadır.[5] Baraka filminde doğa bir ev olarak kabul edildiğinden, yaşamın özünün, soluğunun doğanın kendisinde olmasından dolayı belgeselin bu adı almış olması gayet mantıklıdır. Belgesel bir film olmasına rağmen alışılmışın dışında bir belgesel olduğunu söyleyebiliriz. Müzik dışında doğal olmayan hiçbir ses filmde kullanılmamıştır. Bununla birlikte sıklıkla başvurulan tekniklerden biri olan anlatıcı ses veya tanrı ses kullanılmamıştır. Filmde hiç konuşmaya, altyazıya yer verilmemiştir. Her şey görüntülerle anlatılmaya çalışılır. Bir belgeselin başarılı sayılabilmesi için gerçeği olabildiğince görüntülerle verebilmesi gerekir. Baraka filmi bu açıdan oldukça başarılı bir belgeseldir.  Yapılan her belgeselin belli bir konusu vardır. O konu çerçevesinde belgesel işlenir. Ama Baraka filmine bakıldığı zaman belli bir konusunun olduğunu söylemek çok güç olacaktır. Çünkü içinde insan, doğa, zaman, yaşam, din, dünya, toplum, zaman, kültür gibi birbirinden farklı konuları barındırmaktadır. Böyle olması da Baraka’nın bir konuyla sınırlandırılmasını pek de mümkün kılmamaktadır. Filmle ilgili illa bir konu dile getirilecekse bu, içerdiği anlamlar bakımından filmin adı olan “Baraka”nın kendisi yani yaşamın soluğu olur.

         Yönetmenin filmlerinde teknik ve felsefenin bir arada bulunduğundan söz ettik. Baraka filminin içinde barındırdığı düşüncelere bakıldığında karşımıza ilk olarak mistisizm ve egzotizm çıkar. Mysticism Yunanca μυστικός (mystikos) yani Eleusis Gizemlerine "katılan kişi" (initiate) ve gizemlere katılım anlamına gelen μυστήρια (mysteria) terimiyle ilişkilidir. Sözcüğün kökeni hakkındaki görüşlerden biri Yunanca'da dudak ve gözleri kapamak anlamına gelen mueinden geldiği yönündedir. Ancak günümüzde mistisizm sözcüğü Eleusis gizemlerinden daha çok Neoplatoncu manevi gerçek veya Tanrı ile doğrudan deneyim, sezgi veya içe bakış yoluyla özdeşleşme veya yeni bir idrak düzeyine varma anlamında kullanılmaktadır.[6] Bu deneyim yoluyla bilgeliğe ulaşılır. Belgeselde farklı dinlere, kültürlere ait ritüellerin gösterilmesi: Budist rahipler, Mevlevi ayini, Massailerin ya da Aborijinlerin ritüelleri, çok ağır adımlarla ve yavaş bir ritimle yürüyen bir Şinto rahibi vb.nin yanı sıra doğanın da tekrarlayıp durduğu kendine özgü ritüelleri vardır.  Tüm bunların gösterilmesiyle belgesele mistik bir atmosfer kazandırılmış olur.

          Egzotizme bakıldığı zaman, egzotizm, yabancı ülkelerin gelenek ve yaşama biçimlerini yansıtan, o ülkelere özgü manzaralarla donatılmış yapıtlar için kullanılan bir tanımlamadır. Egzotizm sözü ilk olarak XIX. yüzyılda ve uzak halkların sanat biçimlerini ve törelerini anlatmak için kullanılmaya başlandı. Ama kavram, Yeni Dünya’nın keşfinden beri biliniyordu.[7] Müzikte egzotizm ritim, melodiler veya enstrümanlardaki uzak diyarlar veya antik zamanların atmosferini oluşturan yeni biçimlerle ortaya çıkmaktadır. Sinemada da uzak, yabancı kültürlerin, yerlerin gösterilmesiyle filmlere egzotik bir hava kazandırılmış olur. Bunu Baraka filminde de çok net bir biçimde görmekteyiz. Farklı kültürlere ait ritüellerin, dünyanın birbirinden farklı yerlerinden gösterilen görüntülerin egzotizmi oluşturduğu söylenebilir.

          Film, felsefik açıdan temelde bu çerçeveye oturtulmuştur. Teknik açıdan bakıldığındaysa karşımıza şunlar çıkar: Yönetmenin 70 mm ile bu filmi çekmiş olmasıyla, filmdeki görüntülerin çok net, etkisinin ise diğer film ebatlarına göre çekilen filmlerden daha kuvvetli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Belgesel, 35 mm veya daha farklı bir formatla çekilmiş olsaydı yine de başarılı bulunabilirdi ama izleyicide oluşturacağı etkinin de aynı olacağını söylemek yanlış olur. Filmin kurgusu da anlam yaratma açısından oldukça başarılıdır. Filmdeki her kare bir fotoğraf olarak tasarlandığından tek tek görüntülerin de tek başına anlamları olduğu göze çarpar. Birbirinden farklı fotoğrafların bir araya getirilmesiyle de yeni anlamlar elde edilir. Özellikle de zamanın nasıl da hızlı bir şekilde aktığının ve zamanın göreceli olduğunu göstermek için şehrin ve bulutların hızlandırılmış görüntüleriyle birlikte, rahiplerin ritüellerinin ağır ritimlerinin gösterilmesiyle bu, izleyiciye hissettirilir.

          Filmin çekimlerinin gerçekleştiği başlıca yerler şunlardır: Himalayalar, New York ve Tokyo metroları, Hawaii volkanları, Galapagos adaları, Ayers Kayası, Ayasofya, Angkor Watt, Mısır Piramitleri, Arizona’daki devasa uçak mezarlığı, İguazi şelalesi, Chartres katedrali, Auschwitz toplama kampı, Kampuçya’nın ölüm tarlaları, Güney Amerika metropollerinin varoşları, Ganj nehri, Amazon ormanları, Ağlama Duvarı, Kabe. Bununla birlikte filmde 6 kıtada 24 ülkede çekimler yapılmıştır. Çekimler 13 ay sürmüştür.[8]

Görüntülerle Anlam Yaratma Açısından Baraka’nın İçeriği ve Söylemi

          Bir belgeselin başarılı sayılabilmesi için öncelikle gerçeğin görüntülerle ifade edilebilmesinden ve Baraka filminin bu açıdan oldukça başarılı olduğundan söz ettik.  Baraka filmine bakıldığı zaman her bir karenin ayrıca anlamları olduğu gözükmektedir. Bir görüntünün arkasından bir başka görüntünün gelmesiyle de başka anlamlar türetilir. Örneğin insanların yürüyen merdivenlerden inip çıkarken, yürürken, trafiğe karıştığı hızlandırılmış görüntülerinin arasına civcivlerin nasıl işlemlerden geçirildiği göstererek insanların da aslında o civcivlerden farksız olduğunu, insanların da tıpkı o civcivler gibi sistem tarafından belli işlemlerden geçirilerek hayatlarını sürdürdüklerini göstermektedir.

          Film, dağların, yüksek tepelerin yamaçlarının, bir sıcak su kaynağındaki kar maymunlarının görüntüleriyle başlar. Hemen sonrasında da insanlar gösteriliyor. Yani ortaya şöyle bir mesaj ortaya çıkıyor. Doğa bir uyum, düzen içindeyken bu uyumu, düzeni daha sonradan bozacak şeyin insan olduğu mesajını vermiş oluyor. Bu bozulma, insanların doğadan uzaklaşmasıyla, ekonomik ve sosyal adaletsizliğin yaygınlaşması sonucunda, birbirleriyle savaşmalarıyla, katliamlarla gerçekleşeceği düşüncesi film bir bütün olarak düşünüldüğünde vurgulanmaktadır.

          Film, tapınaklardaki din adamlarının ve farklı inanışlara sahip insanların yaptıkları ritüelleriyle devam etmektedir. Yapılan ritüellerde şu detay dikkati çeker: öpmek. Yönetmenin bununla vermek istediği mesaj da açıktır: Ne kadar farklı olsak da aynıyız. Bu da toplumsal bellekle ilgilidir.

          Bu mesaj filmin tamamı göz önünde bulundurulduğunda şu şekilde ortaya konmaktadır: İnsan ve doğa da aslında birbiriyle aynıdır. Doğanın da kendine has ritüelleri vardır. Bulutların hareketleri; suyun, aşınmış bir kayanın içinden akması; volkanların hareketleri; kuş sürülerinin uçuşu; şelalelerin yukardan aşağı akışı vs. tüm bunlar da doğanın tekrarlayıp durduğu ritüellerdir denilebilir.

         Daha sonra Endonezya’ya bağlı Bali Adası’nın yerel halkı, geleneksel dansları olan Kecak Dansı’nı yaparlar. Bununla verilmek istenen mesajı anlayabilmek için Kecak Dansı’nın ne olduğunu bilmek gerekir. Bu dansta insan sesi dışında bir enstrüman kullanılmaz. Sahne dışından seremoni başlar. İnsanlar teker teker gelir. Şamdanın etrafında halka oluşturacak şekilde oturup sahnedeki yerlerini alırlar. Hindu dini motifleriyle ve hikâyeleriyle süslenmiş dansta iyi ve kötünün savaşı anlatılır. İnsanların yaptıkları dansta iyi ve kötünün savaşı anlatılırken filmin genelinde ise insanların doğadan uzaklaştıktan sonra yaptıklarıyla sanki doğaya savaş açıldığı anlatılır. Yani bu durumda, iyi olan doğa ile kötü olan, insanın doğaya zarar vermesinin savaşımı söz konusudur.

         Belgeselde, farklı kültürlere ait geleneklerin ve doğa güzelliklerinin gösterilmesinin ardından şehre ve şehrin sorunlarına geçiş yapılır. Kalabalık, trafik, kaos…  Yer yer farklı kabilelere ait insanlar da gösterilir. Konudan uzaklaşmamak için. Bir sigara fabrikasında çalışan işçilerin sigara üretimini göstermesinin ardından yolda karşıya geçmek için bekleyen bir topluluğun içinde sigara içen, iyi giyinimli bir adam gösterilir. Burada sigara, işçilerin çalışırken harcadıkları emeklerinin sistem tarafından nasıl tüketildiğini somutlaştırmak açısından oldukça güzel bir karedir.

         Tokyo’da normal bir tempoda yürümekte olan insanların arasında ağır adımlarla ve mistik bir ritimle yürüyen bir Şinto rahibinin gösterilmesiyle yaşamın soluğunun kesilmiş olduğu anlatılmış olur. Bunu fabrikalarda çalışan robotlaşmış insanların, araçların, yayaların hızlandırılmış görüntüsü destekler niteliktedir. Bununla birlikte zamansızlık, sonsuzluk hissi de hızlandırılmış görüntülerle anlatılmış olur. Bu da yönetmenin favori teması olan, insanın sonsuz ile olan ilişkisiyle de uyumludur.

         Bunun ardından ekonomik, sosyal adaletsizliğin getirdiği sorunlar(yoksulluk, evsizlik, çocukların dilenmesi, çocuk fuhuş köleleri vs.) resmedilir. Toplama kampı görüntüleriyle de insanlığın vahşette ne kadar ileri gittikleri, gözler önüne serilir. Belgesel tüm bunların temelinde insanın doğadan uzaklaşması yattığını görüntülerle bize söyler. Yaşamın özü veya soluğu doğanın kendisinde gizlidir. İnsanların bunu hissedebilmeleri için doğayla savaşmaya, onu bozmaya, düzenini değiştirmeye bir son vermeleri gerekir. Çünkü insan da doğanın bir parçasıdır.

Toplumsal Bellek Açısından Baraka

         Toplumsal bellek açısından Baraka ile ilgili şunları söyleyebiliriz: İnsanlar önceleri doğayla iç içe bir yaşam sürerlerdi. Sonra insanların şehir yaşamına dâhil olmalarıyla insanın, doğanın bir parçası olduğu gerçeği unutuldu. Şehirlere yerleşilip bu sefer de şehir hayatının getirdiği sorunlarla karşılaşıldı. İnsanlar, doğaya zarar vermeye başladı.

          Albert Einstein: “İnsanoğlu, evren denilen bütünün bir parçasıdır. Uzay ve zamanla sınırlanmış bu parça, kişiliğini, düşüncelerini, duygularını geri kalandan ayrıymış gibi algılar. Burada söz konusu olan, bilincini etkileyen bir çeşit optik yanılsamadır. Bizim için, bu yanılsama, bize yakın bazı kişilere karşı olan sevgimiz kadar, kişisel arzularımızı da sınırlayan bir hapis gibidir. Görevimiz, bütün canlıları ve tüm güzelliğiyle doğayı içine alacak kadar, merhamet çemberimizi genişleterek bu hapisten kurtulmak olmalıdır. Kimse bu noktaya tam olarak gelemeyebilir ama, böyle bir amacın peşinden koşmak, içinde yine de, kısmen özgürlük ve temelde iç huzuru barındırır.” diyerek insanın doğaya ait olduğunu, doğanın bir parçası olduğunu vurgular. 

          Bir başka konu da Baraka’nın “aynılığa” yaptığı vurgudur. Farklı dinlere inanan insanların yaptıkları ritüellerde bir öpme eylemine rastlanılır. Buradan hareketle her ne kadar yaptığımız hareketlerle birbirimizden farklı görünüyor olsak da esasında yaptığımız şeyin aynı olduğu düşüncesi net bir biçimde ortaya konar. Dolayısıyla farklılıklardan kaynaklanan çatışmalar da yersizdir. İnsanlar yaşamın soluğunu aynı olduklarını hissettikleri sürece hissedebilirler.

Sonuç

         Sinemanın amacının görüntülerle anlam yaratma olduğunu, bu anlam yaratımının farklı şekillerde gerçekleştiğini ortaya koyduk. Görüntülerle anlam yaratma sanatının güzel bir örneği olan Baraka filmi görüntüleriyle, kurgusuyla, felsefesiyle, tekniğiyle sinemada önemli bir yere sahiptir. Hiç konuşma olmadan sinemada neler yapılabileceğine, görüntülerin ne kadar etkileyici bir biçimde kullanılabileceğine, mesajın, illa sözle ifade edilmeyeceğine güzel bir örnek olduğunu söyleyebiliriz.

          Baraka’nın belli bir konuyla sınırlandırılamayacağı, belgeselin içeriğinden anlaşılmaktadır. İnsan, doğa, zaman, kültür, din gibi konuları işleyen belgesel, bu kavramların her birine filmde yeteri kadar yer vermiştir. Farklı kültürleri, uzak diyarları gösteren filmin egzotik bir havası vardır. Dini ritüellere yer verilerek de izleyici mistik bir atmosferin içine çekilir. Zaman kavramı da filmde sıklıkla vurgulanmaktadır. Fabrikalarda çalışan insanlar adeta zamana karşı bir yarış içindelerdir. Din adamlarının ritüellerindeki yavaşlık, hızlandırılmış kalabalık ve trafik görüntüleri bir kontrast yaratır. Bu kontrast izleyiciye zamansızlık hissini verir. Zamansızlık da sonsuzluk demektir. Böylelikle de yönetmen insanın sonsuzla olan ilişkisini ortaya koymuş olur.

          Yaşamın soluğunun doğanın kendisi olduğunu görüntülerle izleyiciye söyleyen film, insanlığa dair her ne kadar karamsar, umutsuzca bir bakış açısına sahip olsa da insanların, doğanın bir parçası oldukları gerçeğinin farkına varmaları halinde eskiden olduğu gibi doğayla uyumlu bir şekilde yaşamayı başarabilecekleri mesajını vermiş olur.



[2] http://en.wikipedia.org/wiki/Baraka_(film)
[3] http://www.enotes.com/topic/70_mm_film
[4] http://en.wikipedia.org/wiki/Ron_Fricke
[5] D. Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük,  s. 110
[6] http://tr.wikipedia.org/wiki/Mistisizm
[7] http://www.frmtr.com/sanat-tarihi-arkeoloji/1016910-egzotizm.html
[8] http://www.karakutu.com/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=3763

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder