Geçtiğimiz günlerde açıklanan 2013 Yılı Bütçesi’nde
büyüme hızında yavaşlama öngörülürken, bütçe açığının azaltılması için vergi
miktarının arttırılacağı söylendi. Ekonomi alanındaki bir diğer gelişme de
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Kapalı bir ekonomi olsaydık Çin’in iki katı
büyüme hızına ulaşmıştık” açıklamasıydı.
2013 Bütçesi
2013 Yılı Merkezi Bütçesi konusuna girmek için öncelikle
bu konudaki teknik konuları açıklayayım. “Büyüme” denen şey, bir ülkede üretilen ürün ve hizmetler
sonucu elde edilen toplam para(Gayri Safi Yurtiçi Hasıla)nın artması demektir. “Bütçe
açığı” ise, bir ülkenin elde ettiği gelirden daha fazla harcama yapmasıdır.
Bütçe açığı denen şeyin ortaya çıkmasının temel sebeplerinden biri de o ülkenin
kendi dışındaki ülkelere ürün ve hizmet satışının(ihracat), başka ülkelerden
ürün ve hizmet alışı(ithalat)ndan az olmasıdır.
Türkiye’de yaşanan durum gerçekten tam da budur. Yani
Türkiye, kazandığından fazlasını harcıyor. Türkiye’nin kazandığının yalnızca artışında
yavaşlama var. Yani Türkiye kazanmaya devam ediyor. (1) Ama kazancının
artışından daha fazla harcadığı artıyor. Sorunun temelinde ise aslında Türkiye’nin
üretip kazanmaması yatıyor.
Türkiye, sanayileşmesini tamamlamamış ve sanayisi zayıf
bir ülke. Yani yarı sanayi/yari tarım toplumu. Küresel ekonomik sistemin
kullanmayı çok sevdiği kavram ile söylersek “gelişmekte olan” bir ülke. Türkiye’nin
bütçe açığını kapatması için vergileri değil, yerli üretimi arttırması
gerekmektedir. Çünkü üretimi, dolayısıyla geliri artmayan bir toplumun daha
fazla vergi vermesi demek, yaşam refahının azalması demektir. Bu durum bir süre
sonra bahsi geçen vergilerin de ödenememesine sebebiyet verecek. Yani, bugünkü
iktidar tarafından tutturulan bu yol, sürdürülebilir bir yol değildir.
Ne yapmalı?
Türkiye’yi “sanayisini tamamlamamış, yarı sanayi/yarı
tarım toplumu” olarak tanımlamıştım. Bundan sonra izlenecek ekonomik yol
haritasının bu tanımlamayı gözardı etmemesi gerekmektedir. Türkiye’nin bugünkü
gibi tarımı kısıtlayan ve engelleyen bir ekonomi politikasıyla yoluna devam
etmesi mümkün değildir. Gerek Türkiye’nin mevcut ekonomi yapısı, gerekse
Türkiye’nin sahip olduğu toprakların coğrafi özellikleri buna izin
vermemektedir. Türkiye, sahip olduğu tarım kapasitesini en yüksek düzeyde
kullanmalı, bunun yanında gerek bu tarım kapasitesini destekleyecek gerekse
diğer alanlarda ilerlemesini sağlayacak sanayisini de geliştirmeye çalışmalıdır.
Şimşek’in Türkiye’ye kastı mı var?
Yazının girişinde bahsettiğim sözlerden sayın Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek, Dünya’nın en hızlı büyüyen ekonomisi ve dünya gücü olan
Çin’in iki katı büyüme hızına erişme yolunu bildiği anlaşılıyor. Prof. Dr.
Esfender Korkmaz’ın 21 Ekim günü Aydınlık’ta yayınlanan “Ekonomik büyüme
iktisadi kalkınma getirmediği sürece bir anlam ifade etmez” değerlendirmesini
de ayrı bir paranteze yerleştirerek soruyorum: Sayın Şimşek, madem Türkiye’nin
nasıl büyüyeceğini biliyorsunuz, neden bu formülü uygulamıyorsunuz? Türkiye’ye
kastınız mı var?
(1)Bu cümleden kasıt, Türkiye’de burjuvazinin gelirinin
artmasıdır. Sürüsüne bereket zamlarla emekçilerin gelirinin kuşa döndüğü
herkesçe malumdur.
Dipnot: Bütün İslam aleminin Kurban Bayramı'nı kutlar, bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını dilerim
Soner Bahadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder