Önceki gün, Avrupa Şampiyonası Eleme Grubu maçı oynayan Basketbol ve Dünya Kupası Eleme Grubu maçı oynayan Futbol Milli Takımlarımız, maçlarından galip ayrıldılar. İşte maçların seyirleri...
12 Dev Adam “işini” yaptı.
Çek Cumhuriyeti ile karşılaşan Basketbol takımımız, 18 ve daha fazla sayıdan daha az farkla galip gelseydi grubu 3., 19 ve daha fazla sayı farkla galip gelmesi durumunda grubu 2. bitireceği maçı 81-56 skorun ardından 25 sayı farkla kazandı.
Basketbol takımımız, son çeyrek hariç karşılaşmanın her çeyreğinde skorda üstündü. 1.çeyrek 25-17, 2.çeyrek 19-9(44-26), 3.çeyrek 21-14(65-40) Türkiye üstünlüğü ile biterken, son çeyrek 16-16 berabere bitti.
Maçın ilk yarısında, her iki pota altında da gerek savunma, gerek hücum ve gerekse ribaundlar konusunda son derece üstün geçirdik. Bu üstünlük bize skorda da 18 sayılık bir üstünlük getirdi. Çek Cumhuriyeti, ikinci çeyreğin ilk yarısında hiç sayı bulamamıştı. Semih Erden ve İlkay Karaman ikilisi, üç saniye koridorunun kesin hükümdarlarıydı.
Bu hükümdarlık, 2. yarının başlarında da kendisini hissettirdi. Hatta 3. çeyrek, skor farkının da oluşturduğu rehavetle “Nasılsa pota altında Semih var” havasında geçti. Bu çeyrekte, özellikle Emir Preldzic ve Ender Arslan’ın bu havada çokça gereksiz şutu vardı. Ama Milli Takım’da sorun yoktu. Semih Erden’in hücum ribaundlarının yanı sıra, havada kendisine çarpan toplar bile basket oluyordu! Bu şekilde geçirdiğimiz çeyreğin ardından, grup ikinciliği için yeterli olan 25 sayılık üstünlüğe erişmiştik.
Bu skor üstünlüğü Milli Takımımızın özgüveninde patlama yaratmıştı. Dev Adamlar, Çek Cumhuriyeti’nin, skor farkını azaltmak için yöneldikleri üçlüklerden yararlanamayınca maçı antrenman havasına büründürdüler ve son 5 dakikaya 29 sayı farkla önde girdiler. Milliler, bu dakikadan sonra 3 dakikalığına adeta “şalteri indirdi.” Maçın son 5 dakikasında 29 sayı olan fark, son 2 dakikaya girerken 19 sayıya inmişti. Grup ikinciliği sınırda bekliyordu. Milliler, “yumurta kapıya dayanınca”, tekrar “vidaları sıktılar” ve Çek Cumhuriyeti’nin yaptığı taktik faulleri değerlendirerek maçtan ikincilik için yeterli olan 25 sayı farkla galip ayrıldılar.
“Maestro” Arda görev başında!
Futbol Milli Takımımız ise, büyük tartışmalara neden olan “taktik gereği tercih”lerin de gölgesinde geçen 2-0’lık Hollanda bozgununun ardından çıktığı ikinci maçta Estonya’yı 3-0’la rahat geçti. 90 dakikanın ardından akıllarda kalan ilk şeyse “serbest adam” oynayan Arda’nın takımı tam bir “maestro” gibi yönetmesiydi.
Hollanda maçının kaybedilmesinin ardından, Selçuk İnan’ı oynatmadığı için futbol yazarları tarafından hedef tahtasına oturtulan Türkiye A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Abdullah Avcı, Selçuk’u “taktik gereği” oynatmadığını açıklamıştı. Maçın başında Avcı’nın taktiği değişmemişe benziyordu. En azından Avcı’nın maça başlangıç taktiğinde yine Selçuk’a yer yoktu...
Maç, iki takımın da oyuna geç ısınmasıyla başladı. Özellikle millilerimizin kafası maça geç adapte olmuştu. İlk dakikalarda Semih’in “dalgınlığı” yüzünden az daha mağlup duruma düşecektik. Neyse ki Mehmet Topuz pozisyonu toparladı.
Türkiye futbolunun tartışma yaratan figürü Selçuk İnan ise, 40. dakikada Teknik Direktör Abdullah Avcı tarafından ısınmaya gönderildi. O dakikada tribünlerden “Selçuk!” tezahüratları yükselmeye başladı. Bu tezahüratlar yalnızca 1 dakika sürebildi. Çünkü 41. dakikada sol kanattan tehlikeli bir atak geliştiriyorduk. Ceza sahasına ortalanan topta Burak’ın girdiği pozisyon “rakibi itme” gerekçesiyle faul verilerek kesildi. Burak o pozisyonda rakibini itmediği gibi, rakibiyle girdiği mücadelenin ardından attığı ve savunmanın müdahale ettiği şutta top gol çizgisini geçmişti. Yani, hakemin yanlış faul düdüğü bizi bir golden etmişti.
Ama A Milliler golün kokusunu almıştı. Bu pozisyonun hemen 2 dakika sonrasında, 43. dakikada Stoper Ömer – Forvet Arkası ve “Maestro” Arda ikili kombinasyonu, Ön Libero Emre Belözoğlu’na pozisyonu hazırladı. Belözoğlu ise teknik kapasitesini konuşturarak ilk yarının millilerimiz tarafından 1-0 önde kapatılmasını sağladı.
İkinci yarıya Milli Takımımız biraz “al gülüm, ver gülüm” havasında başladı. Ciddi bir atak çabası olmadan ayağa paslarla geçen süreç, 58. dakikada sol kanattan Selçuk’un ortasında Umut’un topu 90’lı yıllarda Hakan Şükür’den görmeye alışık olduğumuz türde bir vuruşla ağlara gönderip takımımızı 2-0 öne geçirmesiyle son buldu.
Avcı, bu dakikadan sonra “taktiğini” değiştirdi. 59. dakikada Selçuk, Tunay ile birlikte ısınmaya başlarken yine tribünlerden “Selçuk!” tezahüratları yükseldi. Bu tezahüratlar, 67. dakikada sahadaki yankısını buldu ve Selçuk, Tunay ile birlikte oyuna girdi. Oyuna giren Tunay, oyuna girdikten kısa bir süre sonra kendisine yapılan faulün ardından topu bırakıp, rakip futbolcuya yaptığı müdahale ile gerekirse Amerikan Güreşi Milli Takımı’nda da görev yapabileceğini gösterdi(!)
Skor 2-0’a gelince maç, Star TV’de maçı canlı yorumlayan Rıdvan Dilmen’in ifadesiyle “ciddi bir gol antrenmanı”na dönüştü. Bu dönüşüm, Avcı’nın da taktiğinin değişmesini sağladı. Avcı, bu “ciddi gol antrenmanı”nı 4-3-3 taktiğiyle oynadı. Bu taktikte Selçuk’un görevi orta üçlünün ortasıydı.
Bu taktikte Selçuk ve Arda’nın ikili kombinasyonlarının etkili olduğu görüldü. Hücumdaki top dağılımına “maestroluk” yapan arda, alışık olduğu sol kanatta topu, sol çizgide koşan Hasan Ali’nin kendi klasına yarışır biçimde yuvarladı. Hasan Ali sol kale çizgisinden tam yerine ortaladı ve tam yerinde topla buluşan Selçuk, sol ayağıyla tam yerine vurdu ve maçın skorunu 3-0 olarak belirledi.
Soner Bahadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder