logo

23 Haziran 2012 Cumartesi

DÜŞEN UÇAĞIMIZ VE SURİYE SORUNU



Dün gece ki olaylar aslında bir buçuk yıldır yaşananların devamı ve tamamlayıcı olması niteliği taşımaya adaydır. İzlenen dış politikanın doğruluğu veya yanlışlığı tartışılması bir yana dursun, Suriye cephesinden gelen üzücü ve vahim haber dengelerin değişmesine neden olabilecek niteliktedir.

Geç vakitlerde gelen haberlerin doğruluğu önce tartışılmış, fakat sonradan kesin bilgiler hem Türkiye hem de Suriye yetkililerince açıklanmıştır. Ülkemiz Hava Kuvvetlerine ait F-4 tipi savaş uçağı 2 pilotumuz ile birlikte Lazkiye’nin 10 km açıklarında denizde kaybolduğu düşünülmekte iken, “düşürüldü” haberinin gelmesi dünya gündemine bomba gibi düştü.

Bu haberden sonra oluşan derin sessizlikte insanların akıllarına çeşitli sorular takıldı. Bu soruların en önemlileri şunlardı;

-          Hava Kuvvetlerimize ait uçak ne amaçla bölgede uçuş gerçekleştirdi?
-          Suriye’ye yönelik sınır ihlali oldu mu?
-          Sınır ihlali olduysa bunun ihlal derecesi neydi?
-          Suriye’den gelen açıklamalar doğrultusunda alçak uçuş ihtimali doğru ise uçağımızın kimliği nasıl tanımlanamadı?
-          Suriye yetkilileri uluslararası sınır ihlallerinde yerine getirilmesi gereken prosedürleri uyguladı mı?

Öncelikle hükümet yetkililerimizin yaptığı açıklama neticesinde uçağın keşif amaçlı bölgede uçuş gerçekleştirdiği ve hiçbir şekilde üzerinde silah bulundurmadığı netlik kazandı. Bu doğrultuda ne amaçla orada olduğu kesinleşti.

Suriye yetkililerin açıklamalarına göre 1 km kadar bir sınır ihlali olduğu da netlik kazanmıştır. Fakat dikkat edilmesi gereken husus kullanılan aracın bir otomobil veya gemi değil jet uçağı olduğudur. Hali hazırda konu eğer bir jet ise 1 km kadar sınır ihlali yapıldığını söylemek komedidir. Konuya hâkim insanlar bilmektedir ki jet uçakları kilometreler ile tabir edilen mesafeleri saniyeler içinde kat etmektedirler. Yani bu tip ufak ihlaller dünyanın her yerinde hoşgörü ile karşılanmaktadır.

Bunun yanı sıra alçak uçuş gerçekleştiren her uçakta bulunan simgelerden bazı zamanlar çıplak göz ile hangi ülkeye ait olduğu tespit edilebilir. Bu nedenle tanımlanamayan denilmesi de abesle iştigaldir. Kaldı ki uçağımızın da alçak uçuş yaptığı tam olarak netlik kazanmamıştır.

Uluslararası sınır ihlalleri prosedüründe yapılması gerekenler gayet açıktır. Ne kadar da bir Suriye yüzbaşısının uçağı ile beraber Ürdün’e kaçtığı öğrenildikten sonra uçaklara kalkış yasağı koyulsa bile olası bir ihlal de Suriye hükümeti uçağımızı düşürmek yerine jetlerini havalandırmalıdır. Bundan sonra yapılacak olanlar çok nettir.

Prosedür gereğince uçağımıza rotasını değiştirmesi veya acil bir durum da iniş yapabilmesi için 3 uyarı yapılmalıdır. Bu tip bir durumda;

·         İlk olarak Suriye Jetleri jetimiz ile temasa geçerek istenilen koordinatlara girmesini talep etmelidir.

·         Bu uyarıyı dikkate almadan yoluna devam eden uçağa ikinci olarak uygulanması gereken şey ise jet türbilansına sokmak ve bu sayede istenen noktaya veya koordinata yöneltmektir.

·         Bu durumdan sonra da uyarılara uymuyorsa şayet üçüncü uyarı devreye girer. Uçağa net bir zarar vermeyecek şekilde izli mermiler ile korkutulmalıdır.

Uyarılara da yanıt verilmez ise, o zaman jetimiz için düşürme kararı alınmalı ve hatta bu karar  o ülkenin Genelkurmay Başkanı ve Devlet Başkanından gelmelidir.

Bütün bu işlemler yapılmadan direkt olarak uçağı düşürme yoluna gitmek açık açık suçtur ve bu konu dahilinde uçağı düşürülen devlete karşı düşüren devlet bazı yükümlülüklerin altına girmesi gerekir.

Tüm bunlar normal şartlar dâhilinde gerçekleşecek prosedürler ve yapılması gerekenlerin net bir karşılığıdır. Fakat bölgede bir süredir devam eden dengesizlik ve dış güçlerin kışkırtması sürekli olarak Türkiye ve Suriye’nin birbirine cephe almasını sağlayan en büyük unsur olmuştur. Bu olay da iki ülkenin birbirine karşı takındığı tavrın en büyük göstergesi olmuştur.

Saygılarımla
Adil Can Kavcar

     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder