Bu haliyle, bu iddianame bana göre yok hükmündedir, gayri hukuki ve gayri ahlakidir. Ve korkarım ki, iddianamenin benimle ilgili kısmı Sayın Öz tarafından yazılmıştır. Şayet iddianamenin altında imzası bulunan Sayın Savcı bunu bizzat yazmış olsa, "2007 tarihli, dava konusu olmuş bir telefon konuşmasının burada ne işi var?" diye düşünür ve çıkarırdı.
Evet bu iddianamenin içinde Sayın Öz'ün ruhu, üzerinde de gölgesi vardır. Hakkında dava açmam sebebiyle intikam almak için fırsat kolladığına inanıyorum.
Kuvvetli delilim de var.
O davayı benimle birlikte açan diğer gazeteci arkadaşı çok kısa bir süre sonra 2. Ergenekon iddianamesine sanık olarak koydu. Benim için beklenen fırsat da Odatv operasyonu ile bulunmuş olmalı. Lâkin geç kalınmıştı, zira 4 aydır yazmıyordum. Buna rağmen operasyon öncesinde apar topar o "talimatları" benim bilgisayarıma yüklemek suretiyle "rövanş" alınmış oldu. İddianamedeki "katalog suçlarımız" arasında şöyle bir madde de var:
"Ergenekon davasına bakan kişilerin yıpratılması..."
Acaba Sayın Öz'e dava açmam bu suça mı giriyor?
*** *** ***
Çelişkiler...
İddianamede; "orantısız" suç ve cezaların istendiği dikkat çekiyor.
Mesela, Sayın Hanefi Avcı'nın kitabını yazmaya yardım ettiği öne sürülen Nedim Şener, "örgüte yardımla" suçlanıyor.
Hanefi Avcı ile röportaj yapmış olan ben, "örgüt üyeliği" ile suçlanıyorum.
4-5 kalem suçla itham edilen ve hakkında benden daha ağır ceza talebinde bulunulan İklim Ayfer Kaleli, (geçen 6,5 aylık sürede onunla ilgili de yeni bir delil yok ) mahkemeye bile gönderilmeden, bizzat Sayın Zekeriya Öz tarafından serbest bırakılıyor.
2 kalem "suçla" itham edilen ve daha az ceza talep edilen ben, 6.5 aydır Silivri'de esir tutuluyorum.
*** *** ***
Sonuç:İşte gözaltına alınmamdan tutuklanmama, 6.5 aydır da Silivri'de rehin tutulmama yol açan süreç,
İşte devletin en tepesindekilerin bizleri peşin peşin dünya aleme "terörist" diye tanıttığı "faaliyetler",
İşte gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle bizlerden gizlenen, ama ilk günden bir kısım medyaya servis edilerek kurulan "birinci derece infaz mahkemelerinde" kesilmiş cezalar,
Ve işte "Durun bakalım, bekleyin onlarınki gazetecilik faaliyeti değil. Neler neler var" denilerek satışa çıkarılan dosya.
İşte bu da benim karşı iddianamem, itiraznamem...
Yüce Türk Milleti'nin huzurunda diyorum ki;
Benim 6,5 aylık esaretimi maddi hiçbir karşılık telafi edemez.
İsterse Türk mahkemeleri veya AİHM, Türkiye bütçesi tutarında bir meblağın tarafıma tazminat olarak ödenmesine karar versin, anlamı ve değeri yok.
Tek isteğim, bu hakka, hukuka, vicdanlara aykırı sürecin sorumlularının hukuk devleti ciddiyetine yakışır bir şekilde süratle ortaya çıkarılması ve hesap sorulmasıdır.
Çok açık ki, üzerime geçirilmek istenen "deli gömleğinin" ilk düğmesi yanlış iliklenmiştir.
O halde benden önce başkalarının sorgulanması ve yargılanması gerekiyor. Bu yapılmadan 22 Kasım 2011'de mahkeme huzuruna çıkıp, sözkonusu iftiralar, komplolar için savunma yapmak (sonuç ne olursa olsun), bu gayr-i meşru süreci meşrulaştırmak, o "deli gömleğini" giymeye rıza göstermek olacaktır.
Bu tavır ve tepkim, kesinlikle Türk Milleti adına görev yaptığına/yapacağına inandığım mahkemeye değil, bu iddianameyi oluşturanlarla, hakkımda yargısız infaz yapan siyasi makamlaradır.
Takdir ve karar Yüce Türk Milleti'nindir
Son sözüme gelince...
Ey 40 kilogramlık, 48 yaşındaki bir kadının kaleminden korkanlar;
Haberlerimle, yazılarımla verdiğim rahatsızlık sebebiyle özür dilemiyor, dilsiz şeytan olmayacağımdan sizleri rahatsız etmeye devam edeceğimi duyuruyorum.
"Zulmün topu var, güllesi var, Kal'ası varsa,
Hakkın bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır."
Silivri'den sevgi ve saygılarımla
Müyesser YILDIZ - 03 Ekim 2011 - Silivri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder